Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Fakir Yılmaz

Yıkılmadım ayaktayım ve buradayım!…

60 yıldan fazladır girmeyi beklediğimiz, doğduğum kentin sınırının ötesinde bayrağı sallanan Avrupa’nın futbol turnuvası Euro 2024 şampiyonası dolayısıyla milli takımımızın karşılaşacağı Gürcistan’da yeni bir deprem olmuş, memleketim Ardahan’da da hissedildiğinin haberini okuyarak deprem yaşanacağı söylenen İstanbul’dan depremi en büyük şiddetiyle yaşadığımız Kocaeli’ne geliyorum..


Ve Posof Türkgözü (Badele) ve Çıldır Aktaş Gümrük kapılarıyla ekonomik nefes verdiğimiz, bizde de çıkarılmak istenen muhalefetin ve karşıt görüşleri bastırmak için kullanılacağı gerekçesiyle karşı çıkılan eylemlere sahne olan “yabancı etki” yasası nedeniyle son aylarda siyasi ve doğal depremlerle sarsılan Gürcistan’a sınır memleketim Ardahan’ı da sallamaya devam eden depremlerin birinin yani 7 şiddetin üzerinde sarstığı Marmara’nın 2. büyük ekonomik şehri, diğer adıyla İzmit olan Kocaeli’nin dağlarında, adı karlı memleketim Ardahan’ı hatırlatan Kartepe’ye komşu Sapanca’nın dağlarına çıkıyoruz..
Adı Ardahan kalesinde olan Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun ikinci sultanı olan, Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelişlerini ve mücadelesini yöneten askeri komutan ve hükümdar Alparslan ile Anadolu’yu Türklere karşı savunmak için tahta çıkıp büyük bir ordu toplayan ama yenilince tahtan indirilip, gözlerine mil çektirilen Romen Diyojen’ın karşılaşıp, savaştıkları Malazgirt ovasından çıkıp, gelen ve kurban bayramını birlikte geçirdiğimiz kayınbirader, Maden Mühendisi Ertaç Işık ile birlikte boyu, posu oğlum Doğu’yu andıran oğlu Ali Murat’ı alıp, Çıldır gölü gibi muhteşemliğiyle Sapanca gölünü gölgeleyen yemyeşil ağaçlarla örtülü dağlara yöneliyoruz..

6 Milyon Eruoluk AB projesi desteğiyle yaptırılan Ardahan Yalanızçam ormanlarının içinde olan ama bir türlü işletilemeyen ve ne alakaysa Kültür Bakanlığına devredilen kayak tesisleri ve dağ oteli misali birçok otel, moteller ile türkücü başkanın üzerinden bolca şow yaptığı Serka’nın parasıyla yaptırılan Bungalov evler gibi doğayı bozmuyor dense de günü birlik evlerin (!) ahlakı bozduğu söylenen , yetmedi yeşilim ormanların içinde bembeyaz betonlarla donatılmış villaları izleyerek Kocaeli’ni de çevreleyen dağlara tırmanıyorduk..


16 milyonluk gecekondu metropolün adını taşıyan köyün sınırları içinde olan ve diğer kayınçolarım Sinan ile Recep’in çalıştığı tesise doğru giderken betona boğulmuş kentlere nefes aldıran yeşilin içinde Alabalıklı suların şelale olup, aktığı derelerin bulunduğu alanda, dağ keçisi misali oradan, oraya atlarken kendimizi buluyorduk.
99 depremini Sarımeşe’de ki tek katlı evde bizzat yaşamış, yok imkanlarla, cep harçlığımızla ve iş insanı hemşerim, Kocaeli’nin ilk AVM’sini yapan ailenin ferdi, rahmetli İsmettin Akkurt’un gönüllü desteğiyle ‘çıkarıamazlar’ denen güçlü, etkili bir gazetecilik diyerek üç ay süren çalışma ardından bu kentin ilk 3. günlük gazetesini Siyah-Beyaz isimli gazeteyi üç yıl boyunca kesintisiz çıkardığımız merkezinde bulunan bürosu hayallerimiz gibi yerle bir olmuş bu nedenle kızıp, küsmüş, terk etmiş olduğum ve birçok yakın, akraba, dost, hemşerim olmasına karşın yıllarca uğramadığım Kocaeli’ne ve yeşili yaralanmış dağlarına bakarken ülkemin her tarafında olduğu gibi burada da görülmeyen muhteşem doğanın nasıl da her geçen gün ve geride kalan yıllar içinde ranta kurban edildiğini de üzülerek izliyorum.
Ve bir dağ kenti insanı olarak çıktığım dağlarda havasının yorgunluğuyla üstüne oturduğum kayanın üzerinde yeşille örtülü doğayı izlerken telefonum çalıyor..


-Alo diyorum..
Karşıdaki ses..
-Merhaba ben Zehra..
-Hangi Zehra diyorum..
-Sanalda mesaj yazdığınız Zehra diyor..
Düşünüyor, hatırlamaya çalışıyorum.. Çekinerek, ‘-Ne mesaj yazmıştım Zehra hanım..’ diyorum, ‘acaba yanlış bir şey mi yazmışım’ diye düşünürken..
Ve konuştukça
gülerek, tanışıyoruz ne yazdığımı hatırlıyorum..
Çünkü sanalda mesaj yazıp, gazetesinde günlük yazılarımı yazmak, yayınlatmak istediğimi mesaj yoluyla kendisine yazdığımı bana anlatan meslektaşım Zehra gazetesine yazabileceğimi ve ilk yazımı istediğini belirtiyordu..
Ve bir zamanlar Siyah/Beyaz Kocaeli adlı gazetemi çıkardığım Kocaeli’nin yeşiller içindeki dağlarından geri aşağı inerken bir yandan ‘Yaz Ali Murat’ diyorum diğer bir taraftan da ‘Dur Ertaç, bak hele yıkılmadım, ayaktayım’ diyor diyen dağ evinin önüne inerek bunca depreme, bunca vahşice yapılaşmaya, depreme, sarsıntıya rağmen ayakta duran ve yıkılmayan, bu ülkenin, kentin kültür yapımızı anlatan Yıldızdağları mı, Samandağları mı diye merak ettiğim İstanbuldere köyününün terk edilmiş o evin önüne geçip, youTube kanalım için video çekimi de yaparak, Kocaelişehir Gazetesi’nin benden istediği yazılarımdan ilkini indiğimiz dar yol bitmek üzereyken yarılıyorum.


Ve yıllar önce günlük gazete çıkardığım, üst geçitleri üzerinde durup, ‘Yazıyor, yazıyor’ diye bağırdığım, yazılar yazdığım Kocaeli’nin diğer güçlü sesini yayınlayan Fatma Zehra Kurucuoğlu meslektaşımı yönetimdeki bu gazeteye, Kocaeli Şehir Gazetesine ilk yazımı cep telefonu üzerinden yazıp, ‘Merhaba bir kez daha Kocaeli’ndeyim..: diyerek bitiriyorum..
Ve siz, hiçte yabancı olmadığım Kocaeli’nin Şehir Gazetesi okurlarıma Gazeteci Fakir Yılmaz olarak daha nice bayramlarda hep birlikte derken..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER