Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Fakir Yılmaz

KUBİLAY HEYKELLİ İZMİR 1 ve 2..

Bir süre önce yaptığım ‘Dondurma eriten sıcaklarda TATİLCİLERE KALP KRİZİ ŞOKU!..’ ve ‘Ardahan’da Anjiyo niye yok?’ diye sormazlar, Kars’ta Anjiyo olanları ziyarete giderler!’ başlıklı haberlerimi adeta teyit eden tanıdık, tanımadık, dost, eş diyebileceğimiz bir çok kişinin kalp rahatsızlıklarının rekor derecede olduğu şu ünlerde önce annem, sonra avukat amcamın da geçirdikleri kalp rahatsızlığının yanında colacı İsrail’in molla İran’ın kalbinde olan birini öldürmesi şokuna dayanan kalbimle ulusalcı tayfanın başını çektiği ‘istemezuk’ denip, idam edilen Menderes’in memleketi Aydın’a doğu yola çıkıyorum.

Önce İstanbul’dan çıkarken Tuzla çıkışı soluma düşen ve adeta bom, boş duran devasa Askeri alanı izleyerek yol aldığım Gebze’de dikkatimi iki şey çekiyor..
Biri, bir dönemde gazetecilik yaptığım ve İl olmak isteyen ama bugüne kadar bu yönde ciddi veya samimi bir platformun bir türlü oluşturulamadığı Gebze’de yapılacak denen İsrail’i protesto edecek denen ‘Gebze Sivil Dayanışma Platformu’ tarafından Gazze’ye destek mitingi için Aydın’a doğru aldığım yolun üzerinde ki belediye ait üst geçitlere astığı,
‘Gazze’ye Destek’ mitingi pankartlarıydı.
Belediye ve resmi kurumlarca altta, yandan bütçelerinden desteklendiğini düşündüğüm ve adının da, ‘Gebze’den Gazze’ye’ olması gereken bu etkinliği düzenleyen aynı platform ya da Gebze’de bugüne kadar oluşan, oluşturulan platformular, stk, oda, birlik, siyasiler, hatta organize sanayilerin yöneticilerinin, ‘neden İL olmak isteyen Gebze için de böyle bir çalışma , çaba ortaya koymadılar’ diye düşünürken ikinci dikkatimi çeken ise yol boyu resmi kurum ve işyerlerinin önünde dalgalanan bayrağın kiminin yas için yarıya indirilirken, çoğunluğunun oralı bile olmadığı ve çekilen direklerin en üst kısmında nazikçe ve güzelce dalgalanmalarıydı.
Yani benim ilk gün ve ilk olarak bu köşemde, ‘Haniye için yas ilan edilecek mi?’ başlıklı sorulu yazım bir gün sonrası ilan edilen yas olayında da birliktelik yoktu…
Evet, bu düşüncelere İl olmak isteyen ama şehrin içinde geçenlerin ‘İl olacak bir şehir mi, bir gecekondu mu?’ diye düşünmesine neden olan gelişi güzel yapılaşma ve şehir garajı gibi çirkin binaların olduğu Gebze’yi geçip, sahilinde, İstanbul Boğazında ki gibi villalarından çok çirkin vinçlerin eşliğinde ki çoğu yabancı sermayeli olan ve senin, benim elini kolunu sallayarak yaklaştırılmadığı limanların altında olduğu bir adı Osmangazi Köprüsü diğer adı İzmit Körfez Köprüsü denen paralı köprüye ve yola yöneliyordum.
KUBİLAY HEYKELLİ İZMİR-2

Geçmediğimiz halde para ödeyenlerin içinde biri olarak 27 yıl iktidarda kalan padişahın adı verildiği, sanırım yaşanan ekonomik sıkıntının 5’li denen çeteyi de zorladığından gişe memurları olmayan, ödemelerinin bir çoğunun hacizlik olup, iki, 3 katı ödenen Osmangazi Köprüsü’nden bir kez daha geçip, karşıya, Yalova’ya, sonra Bursa’ya giriyor, adeta kapalı biri kutu ve ya çöle düşmüşsün misali etrafında ki kentleri, köyleri göremeden geçtiğin otobandan Gavur denen İzmir’e kadar gelip, kız kardeşimin evine doğru giderken geçtiğim bir kentin adı aklıma bir şey getiriyor.

Çünkü bir dönem Siyah beyaz Kocaeli isimli ilk günlük üçüncü gazetesini çıkardığım Kocaeli’nin Gebze’sini, satılan fabrikaların başını çeken SEKA’nın yanı başında ki limanlar yoğun olduğu Aliağa’ya doğru yol alırken içinde geçtiğimiz şehrin adında takılıp, eşime dönüp, ‘Hanım hele bak ve telefona yaz Menemen deyince ne diyor googele baba ‘ diye diyorum.

Ve hanım googele babaya sorup, açıp, bakıyor ve başlıyor okumaya..

’23 Aralık 1930 sabahı Manisa’dan Menemen’e gelen dördü silahlı altı kişi, bir camiden aldıkları yeşil sancağı sabah namazından sonra ilçe meydanına dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalıştılar. Sarıklı ve cübbeli bu kişilerin, Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim Hoca tarafından yönlendirildiği iddia edilir.

Yani bugünkü gibi birleri üstünde ne yazdığını bilmedikleri ve Arapça yazan yeşil bayrakları ellerine alıp, cadde, sokak ve Colaları döktükleri AVM’lere daldığı ama kimsenin dokunup, karakola bile götürmediği arada bir yanıp, sönen mum misali ‘Ön provalı’ bir adımla başlayan ve tarihiye ‘Menemen Olayı’ diye geçen olayı hatırlatıyor, tamda ‘Kubilay’ın anıtı’ diyen levhayı gördüğüm anda.

Ve deva ediyor okumaya..

‘Halkın da isyana katılmasıyla isyancı grup kısa zamanda büyüdü. İlk eylemciler arasında, Giritli Derviş Mehmet, Şamlı Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan ve Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet cemaate kendini mehdi olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyledi.’

Eylemciler meydana diktikleri ve şeriat sancağı olarak adlandırdıkları yeşil bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye ve zikretmeye başladılar. “Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir.” diye bağırarak bir isyan hareketi başlattılar. Bayrağın altından ahaliden bazı kişileri geçirdiler. Bunlar arasında fabrika işçisi Hayimoğlu Jozef gibi gayrimüslimler de vardı. Eyleme katılan vatandaşların bir kısmının halife ordusunun geleceği endişesiyle boyun eğdiği iddia edilir.’

Yani halkı isyana davet eden ve bunu başarmak için yine dini kullanan hacı, hoca tayfasının ülke tarihine yazdığı kanlı olay Menemen olayı..

‘Kubilay Olayı’ olarakta adlandırılan ve 23 Aralık 1930 günü, İzmir’in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki’nin şeriat isteyen bir grup tarafından öldürülmesi olayıdır. Şeriat ile laiklik arasındaki mücadeleyi vurgulaması açısından Cumhuriyet tarihinin önemli olaylarından biri kabul edilir. Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divanıharp’te failler idam dâhil çeşitli cezalara çarptırılmıştır.’ diye devam eden olayın tarihini bir kenara bırakıp, CHP ağırlıklı İzmir’de yıllardır AK Partili Belediyenin yönetiminde olan Menemen’de Kubilay’ın heykeli anıtı hala dimdik ve buraya gelen ulusalcılar başta olmak üzere şeriat karşıtı olan herkesin saygıyla ziyaret ettiği bir anıt hala ayakta olması da ilginç olduğu kadar, Yeniden Refah Partisinin ‘Sen bırak İsrail’e bir gece gitmeyi de gücün yetiyorsa İncirliği kapat’ demesin de gülümsüyorum.

Çünkü Kubilay’ın anıtının olduğu Menemen’de ki AK Partili Belediyenin yapamadığını AK Partili hükümetin Amerika’ya karşı yapmasını ve İncirliği kapatmasını istemesi kadar gülünç ne olabilir ki..

Evet, ‘Yıllardır en güçlü iktidarda olsan Kubilay’ın anıtına dokunulmadığı gibi İncirlik’te ellenemez..’ dedirten duygularla çıktığım Menemen’den Aliağa’ya da ki kız kardeşime gelirken, bu ülkede sistem yok diyenlere de kızıyorum..

Çünkü, ‘Amerika’da kim başkan olura olsun sistem yürür..’ dileyenlerin bu ülkede de kim iktidar olursa olsa da sistemim ve rejimin devam ettiğini de anlamayanlardır.

İnanmıyorsanız ‘Şeriat isteruk’ diyenlere mevcut iktidarın korkusuyla ‘şimdilik’ dokunulmadığı gibi ses çıkarmayanların yaşadığı ama not alındığı bu ülkede yola Kürtçe trafik işareti levha yazılmasına karşı ortaya koydukları ‘sesiz kalma yöntemli’ tepkilerine bakın..

Yani kısacası AK Parti veya DEM yada MHP tek başına iktidar da olsa da bu ülkede Kubilay’ın anıtını koruyup, İncirliğin asıl bekçiliğini yapanların ve Kürtçe dile karşı olanların ulusalcıların olduğunu ve iktidarda olsanız da onları, Ulusalcıların düdüğünün öttüğünü, Kürde, Muhafazakâra hatta aşırı milliyetçilere karşı olarak kullanılan laiklik sisteminin tıkır, tıkır islediğini görürsünüz, Gavur denen İzmir’in Menemen ilçesinde bulunan Kubilay’ın anıtının dimdik ayakta kaldığı gibi..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER