Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

YOL VE SU OLMAYAN YAYLA SEZONU ERKEN BAŞLADI..

YAZIYORSAM SEBEBİ VAR/Fakir Yılmaz
**FORD, FORDO YOK ETTİYSE SİZ ORADA HALA NİYE VARSINIZ?

Başta akaryakıta olmak üzere her gün gelen zamlarla bütçesi ekonomik krizle vurulan, benim de köyüm olan Şişka (Küçük Sütlüce/Harziyan) köy yolunun da aralarında olduğu köy ve kentlerinin olağanüstü bozuk yolları yama ile onarılan, kaldırımları metrelerle ölçülen senin, benim değil, onca gazeteci, aydın, siyasetçi gibi milyonlarca oy alan Demirtaşların, İmamoğluların hapishanelerde olduğu ülkede bir milyon takipçisi olan yılların Gazetecisi Fatih Altaylı’nın gözaltına alınmasının bile gölgede bırakan dünyada ki gelişmelerin şimdiki başaktörü İran’ın, ‘Atom Bombası’ yapacak diye önce İsrail, şimdide Amerika tarafından vurulmasını canlı yayınlarla izlemeye devam ediyoruz.
Dünyaca ünlü Mazda‘nın ortağı Ford araba ve araçlarının üretildiği Amerika’nın başkanı Trump‘un kararlı ile İran’ın ‘Atom Bombası Var’ denerek nükleer tesislerinin vurulmasının sonrası yine aynı dostum Trump’un “Sizlere bu gece bildirebilirim ki, saldırılar muhteşem bir askeri başarıydı. İran’ın önemli nükleer zenginleştirme tesisleri tamamen ve eksiksiz bir şekilde yok edildi,” demesi ardından İsrail’in neden hala İran’a hava saldırıları yapmaya devam ettiğini anlayan var mı?
Bilmiyorum ama önce ‘Özgürleştirme Operasyonu’ adıyla Irak’ta aynı ayaklarla milyonlarca insanın öldürülmesi, sonrasında Fas, Cezayir, Lübnan, Ürdün, Kuveyt, Umman, Sudan, Cibuti, Moritanya, Filistin, Suudi Arabistan ve Batı Sahra’da, ‘Arap Baharı‘ adıyla Arap yarım Adasını, sınırımızın olduğu Ortadoğu’yu ‘İnsan hakları’ lafları altından bölüp, parçalayıp, cetvelle dizayn eden daha sonra da ‘dikta var’ denen Suriye‘yi kana bulayan aynı güç şimdi de, ‘İşgal edilemez..’ denen ‘insan hakları günahtır’ diyen Molla İran‘a vurmaya devam ediyor.
Tabi ben dahil herkesin ‘Belki Molla rejimi yok edilir’ diyerek, birazda elleri ovuşturarak yan gözle izlediği bu savaşı, ‘Komşuda pişer bize de düşer’ sözünü de hatırlatsa da, ‘Bu ateş senide beni de yakar’ şarkısının bitiminde, ‘Ciğerimiz yanıyor’ ağıtı ile sonuçlanacağını da akıl, edip hiç düşünmeyiz.
Evet, milli silah başta olmak üzere son 22 yılda yapılanlarla ‘çok şükür teknolojimizle olmazsa da Axiom Space adlı Amerikalı şirkete ödediğimiz 55 milyon dolar ile uzaya da gittik..’ diyen Türkiye’nin 50 yıldan fazladır gidemediği, giremediği Kandil dağında ki mağaralarını hatırlatan dağların içinde ki Fordo nükleer tesisi ve diğer iki aynı tesisin yok edildiğini belirten dostum Trump’un bu açıklaması ardından ‘Fordo yoksa siz neden hala oradasınız?’ sorusunu sormak gerekmez mi?
Soramayız.. Soramazsınız..
Çünkü Başkalarını dinlemeyip, sadece kendi kararlarını uygulamaya çalışmak” anlamını taşıyan ‘Dediğim dedik, çaldığım düdük.’ diyen Amerika bölgeyi dizayn etmeye, biz dahil Rusya, Çin hatta Avrupa gibi birileri de ‘sırada kim var?’ diyerek BOB bombalarını izlemeye devam edecek gibi..
Bunun devamı için en büyük avantajında ‘Kanla, bomba ile özgürlük getiriyorum’ diyen Amerika’dan önce, ‘İnsan hakları, hak, hukuk, eşitlik’ diyen ve geniş çaplı bir genel affın gerçek iç barış olacağını anlatmaya çalışan iç kalede ki insanların bir benzerinin cadde ve sokaklarını protesto ve irili, ufaklı çatışmalarla yaktığı Fas, Irak, Cezayir, Lübnan, Ürdün, Kuveyt, Umman, Sudan, Cibuti, Moritanya, Filistin, Suudi Arabistan ve Batı Sahra‘da ki iç kalelerinin delik, deşik olması gibi İran’da da durumun aynı olduğu ve ABD ile İsrail’in bundan faydalandığını, faydalanmaya devam edeceğini ve hemen, bir an önce iç kalenin dökülen taşlarını toplayacak olan iç hukuku, barışı, demokrasiyi de aceleden, hem de hiç zaman kayıp etmeden bir araya toplamayı da unutmadan..

Kentin en yüksek dağı olan Kısır Dağı’nın yanında Keldağ, Uğurlu Dağı, Akbaba Dağı, Göze Dağı  gibi tek dağların ve Allahuekber, Yalnızçam gibi sıradağlarının yamaçlarında yer alan yaylalarıyla bilinen Ardahan’da, resmiyette ‘köy altı iskân şekli’ olarak adlandırılan yayla sezonu erken başladı.
Doğu Karadeniz Bölgesi sınırında bulunan Artvin, Göle ve Şavşat arasında ki Bülbülan yaylası başta olmak üzere Yalnızçam Yaylası, Göle Okçuoğlu Yaylası gibi Çıldır Göydağlar İnektepe yaylasının yanu sıra 16 yaylası bulunan Posof’un Urama, Suskap Yaylaları, Damal Otağı Köyü Yaylaları, Hanak Çiçeklidağ yaylası gibi birçok yaylası bulunan Ardahan’ın 226 köyünün büyük bölümü yaylalara çıkmaya başladılar.

YAYLALARI GÜZEL, YOLLARI ÇİRKİN..
Çoban ve hayvan sahiplerinin davar ve sığırlarına taze ot yedirebilmek için yazın dağların orman üst sınırında, alpin çayırlar kuşağının uygun bir köşesine kurdukları çadır veya taşla inşa edilmiş meskenlerden oluşan yerleşmelerin adı olan dönemlik bir yerleşme olan yaylalarda başlayan yayla sezonun hareketlendiği şu günlerde en büyük sorun kent ve köylerde olduğu gibi yayla yollarında da yaşanmakta.
Yıllardır alt yapıdan yoksun yolların bir tülü tamamlanıp, yapılamadığı Ardahan şehir ve köy içi yolları gibi olağanüstü bozuk olan Ardahan yayla yolları zaman zaman ölümlü kazalar dahil bir çok istenmeyen olaylara da neden olmakta.

100 YILDIR BİTMEYEN DAVALARLADA ÜNLÜ YAYLALAR!
Son yıllarda gelişi güzel güneş ışınlarını geri iten saclarla çatılaştırılıp, betonlaştırılan yayla evlerinin bulunduğu birçok yaylada gerek köyler arasında gerekse iller arasında 100 yıldan fazladır devam eden yayla ve mera davaları da bozuk yolları gibi ayrı bir sorun olarak Ardahanlıları yoran diğer olumsuz bir durum.
Bu olumsuz duruma birde devletin son yıllarda yaptığı kadastro çalışmaları sonucu el değiştiren veya devletin el koyması ile iyiden iyiye Arap saçına dönmüş durumda.
Sinema filmlerine konu olan bitmeyen davalarıyla da bilinen yollar gibi su sorunların da yaşandığı Ardahan yaylalarında yaşanan bu sorunun ana nedeni ağır aksak yürüyen adete sisteminin yanında bu işi kendilerine ekmek kapısı olarak görüp, yayla davalarının bir an önce bitmesini sağlamaya çokta istekli olmayan ve b u yoldan milyoner olan Avukatlar olduğu da bilinilmektedir.

Yaz şenliklerini merkezi konuma dönüştüler..
Gümüş Kavak, Âşık Zülali, Okçuoğlu ve Canibek yaylaları gibi bin bir çiçekle örtülü Ardahan yaylaları bir yandan serin, gürültüden uzak, sakin ve temiz bir ortam sunarken, diğer yandan da başta süt, yoğurt, taze peynir gibi süt ürünleri olmak üzere bölgenin ekonomik bel kemiği olan hayvancılığa büyük katkı sağlamaktadır.
Sosyal, kültürel ve geleneksel değerlerin de yaşatıldığı Ardahan yayla sezonunda Ardahan Bal Festivali, Çıldır Göl Festivali, Çıldır Kar ve Buz Festivali, Göle Kaşar Festivali, Bağdeşen-Bülbülhan Yayla Şenlikleri, Atatürk’ün İzinde Damal Şenlikleri, Ardahan Âşık Şenlikleri, Canibek Yayla Şenlikleri, Hoçvan Yayla Şenlikleri, Çıldır Altın At Şöleni, Posof Âşıklar Şöleni gibi bir çok yaz şenlikleri de yapılmaktadır.

ARDAHAN’DA YAYLACILIK KÜLTÜRÜ VE
YAYLACILIK FAALİYETLERİNDE YAŞANAN SORUNLAR

Leman Albayrak

Türkiye’de yaylalar köyaltı iskân şekillerinden biridir. Yaylacılık ise ekonomik, kültürel, sosyal yönleri olan bir faaliyet olarak gelişmiştir. Geleneksel
yaylacılık, fiziki coğrafya koşullarının etkisinde olan ve yerel halkın bu koşullara uyum sağlayarak geçimini temin ettiği önemli bir faaliyettir. Yaylacılık, geçim kaynağının hayvancılığa dayalı olmasına bağlı olarak yaz döneminde hayvanların otlatılarak beslenmesi amacıyla otlaklara çıkılan, belli bir süre yayla
meskenlerinde kalınıp hayvancılık yapılan ve ardından değişen mevsimle birlikte daimî yerleşme olan köylere dönülmektedir. Dönemlik bir yerleşme olan
yayla; çoban ve hayvan sahiplerinin davar ve sığırlarına taze ot yedirebilmek
için yazın dağların orman üst sınırında, alpin çayırlar kuşağının uygun bir köşesine kurdukları çadır veya taşla inşa edilmiş meskenlerden oluşan yerleşmelerin adıdır (Yücel, 1995: 452). Yayla aynı zamanda, yılın belirli bir süresi içinde
hayvan otlatmak hatta dinlenmek için çıkılan veya gidilen, köyün hayat sahasının dışında kalan, çok defa köyün müşterek mülkü olan, köyden ayrı fakat
sosyoekonomik bağlarla tamamen köye bağlı bir yerdir (Tunçdilek, 1964: 16).
Hukuki açıdan yayla bir veya birkaç köy ya da kasaba halkına tahsis edilmiş
olup özel yaylalar da bulunmaktadır. Özel yaylalar, tapulu yerler gibi genel
hükümlere tabidir (Sözer, 1972).
160 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
Yayla teriminin Eski Türkçede yaz anlamına gelen yay kökünden veya hayvanları açıkta ve dağınık olarak otlatmak manasına gelen yaymak mastarından
türediği ifade edilmektedir (Alagöz, 1993: 1). Yaylak sözü, kışlak deyiminin
zıddı olup “yazın oturulan yer” manasına gelir. Eski Anadolu metinlerinde,
yay evi, yazla evi, yaz evi gibi aynı kökten gelen değişik deyişlere rastlanır.
Orhun Yazıtları’nda da yaylag, “yayla, yazın oturulan yer” manasına gelirdi
(Ögel, 1985:23). Orta Asya’da konargöçer bir hayat yaşayan Türk toplulukları kurdukları yerleşim merkezleri çevresinde bu hayat tarzını devam ettirerek
zamanla yerleşik hayata geçmişler ve yaylacılığı sadece bir ekonomik faaliyet
değil aynı zamanda bir geleneksel yaşam biçimi hâline getirmişlerdir (Kutlu,
1987: 7).
Ardahan’da yaylacılığın bir hayat tarzı haline gelmesinde yörenin beşerî
ve fiziki çevre unsurları etkili olmuştur. Yörede yüksek topografya nedeniyle vejetasyon süresinin kısa olması tarımsal faaliyetleri ve mahsul çeşitliliğini
sınırlandırmıştır. Buna karşın Ardahan’ın geniş mera alanlarına sahip olması
ve yaz yağışları almasıyla gelişen bitki örtüsü hayvancılık faaliyetlerinin yapılmasında önemli potansiyel oluşturmuştur. Yörede kültürel ve ekonomik yapı
tarım ve hayvancılıkla yakından ilişkilidir. Yaylacılık, başlıca geçim kaynağı
hayvancılık olan kırsal kesimde, kırsal hayatın tamamlayıcı bir unsurudur.
Yaylacılığın yüzyıllardır sürdürülmesiyle hayvancılığa, mera kullanımına,
doğa döngülerine, yayla mekânının kullanımına dair kültürel birikim gelişmiştir. Yaylaya çıkma dönemi, yaylada kalma süresi, yayla meskenleri, yayla
kültürünün birer unsurudur. Geleneksel yaylacılıkta geçmişten gelen pek çok
tecrübi bilgi de yaşatılmaktadır. Bu kültürel birikim hayvancılık faaliyetlerinin
mümkün olan en iyi şekilde sürdürülmesini desteklemektedir.
Kuzeydoğu Anadolu’nun değişmekte olan nüfus ve ekonomik yapısı yayla
kültürünü de etkilemektedir. Kapalı ekonomik yapı, 1980’li yıllardan itibaren
ulaşım, teknoloji ve sanayi ürünlerinin yöreye girmesinin etkisiyle değişmeye
başlamıştır. Genel olarak yaylacılığa has şenlikler ve buna dair diğer kültürel
unsurlar bu yıllardan itibaren giderek daha az yapılır olmuştur.
Türkiye’nin diğer bölgelerindeki yaylacılık faaliyetlerinde işlevsel değişimin görüldüğü yayla yerleşmeleri bulunmaktadır. Bu değişim, rekreasyonel
yani dinlenme, yayla ortamından istifade etme gibi bir diğer amaçla gerçekleşen yaylacılığı ortaya çıkarmıştır. Örneğin Kümbet Yaylası (Zaman vd., 2007),
Antalya Beydağları Yaylası (Zaman, 2007), İçel’in Gözne Yaylası (Koca, 1995)
rekreasyonel amaçla kullanılan yaylalardandır. Ardahan yaylalarında tespit
edebildiğimiz kadarıyla buna benzer şekilde rekreasyonel amaçlı yaylacılık faaliyeti görülmemektedir.
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 161
Ardahan yaylalarının geniş mera alanlarına sahip olmasıyla ilişkili olarak diğer Doğu Anadolu Bölgesi illerinde (Iğdır, Erzurum, Ağrı) hayvancılık yapan ailelerin, çobanların Ardahan yaylalarına yönelerek otlaklardan
istifade etmesi sonucu bazı sorunlar yaşanmaktadır. Bununla birlikte Ardahan ile Artvin arasında su bölümü çizgisini oluşturan Yalnızçam sıradağları
eteklerinde Ardahan, Erzurum ve Artvin illerine ait birçok yayla yerleşmesi
bulunmaktadır. Ardahan yaylaları ile bu yaylalara yakın olan diğer illere
ait yaylalar arasında mera kullanımı ve yayla sınırı ile ilgili sorunların yaşandığı tespit edilmiştir. Yaylacıların, meralardan verim elde edebilmesi ve
bunun devamlılığı, yaylacılar arasında fiziki çevrenin kullanımında dengenin, yaylacılar arasında huzurun sağlanması oldukça önemlidir. Bu nedenle
yaylacılığa dair sorunların tespit edilmesi ve çözülmesi önemli olmaktadır.
1. Araştırma Amacı ve Yöntem
1.1. Amaç
Bu çalışmada, Ardahan’da yaylacılık faaliyetleri ve yaylalarda yaşanan sorunların tespit edilmesi amaçlanmıştır. Örneklem olarak Göle ve Posof ilçeleri
ile Yalnızçam Dağları eteklerinde bulunan ve merkez ilçeye bağlı olan Bağdeşen (Kinzodamal) ile Hasköy (Hoçevan) köyleri seçilmiştir. Bu iki köy, Ardahan-Artvin sınırında yaylacılığın yoğunlaşmasına bağlı olarak seçilmiş olup
farklı kültür gruplarının yaylacılık yaptığı bu kesimde mera ve yayla sınırlarında yaşanan sorun olup olmadığı, bu durumun yaylacılık kültürünü nasıl
etkilediği belirlenmek istenmiştir. Ayrıca Ardahan’ın yaylacılık faaliyetleriyle
ilgili incelemelerin çok sınırlı sayıda olması da bu araştırmanın yapılmasının
bir gerekçesi olmuştur.
1.2. Yöntem
Çalışma sahası olarak Ardahan ilinin üç farklı kesiminden örneklem seçilmiştir. Böylece yaylacılık kültürü ve yayla sorunlarının daha iyi anlaşılması
amaçlanmış ve bu yaylalara dair kültürel unsurlar ve sorunları karşılaştırma
imkânı bulunmuştur. Bunlardan ikisini Posof ve Göle ilçesi; diğerlerini ise
merkez ilçeye bağlı Bağdeşen ve Hasköy köyü oluşturmaktadır.
Bu araştırmada nitel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Nitel araştırmalar, doğal ortamda gerçekleşen insan davranışını anlamaya çalışmaktadır. Bu
nedenle veri kaynaklarına yakın olma, ilgili bireylerle konuşma, gözlemler
162 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
yapma, ilgili dokümanları inceleme, araştırılan konuyu yakından tanıma nitel araştırmalarda önemli yer tutmaktadır (Yıldırım ve Şimşek, 2013: 49). Veriler, arazi çalışmaları, gözlem ve görüşmeler yoluyla elde edilmiştir. Öncelikle
yaylacılık ve yayla sorunları üzerine internet ortamından ve yerel arşivlerden
literatür taraması yapılmıştır. Bu süreç sonunda elde edilen verilere göre araştırma sahasının yerleşme ve ekonomik coğrafyasına dair araştırmaların olduğu görülmüştür. İlgili bölümlerde bu kaynaklardan istifade edilmiştir. Ardahan’daki yaylacılık faaliyetleri hakkında, Göle ilçesi yaylacılığa dair akademik
araştırma olduğu (Bağcı ve Kılıç, 2019) tespit edilmiştir. Ancak yayla sorunlarının incelendiği bir araştırma tespit edilememiştir. Görüşmeler için yarı yapılandırılmış sorulardan oluşan görüşme formu hazırlanmıştır. Görüşme formunun hazırlanmasında araştırmacının daha önceki saha gözlemleri ile Doğu
Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerindeki yaylacılık faaliyetleri hakkında
yapılan çalışmalardan istifade edilmiştir.
Yaylacılar ile görüşmeler 2019 ve 2020 yılı yaz döneminde, Posof ve
Göle ilçe merkezi ile Bağdeşen ve Hasköy yaylalarında gerçekleştirilmiştir. Posof ve Göle yaylacılığı hakkında 2019 yılı yaz döneminde ve 6 kişi
ile görüşülmüştür. 2020 Ağustos’unda ise Bağdeşen ve Hasköy yaylalarına birer günlük arazi çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu iki köyde ise 7 kişi
ile görüşme sağlanmıştır. Görüşmelerin bir kısmı, bir yayla evinde iki-üç
aile bireyinin yaşıyor olması nedeniyle grup görüşmesi şeklinde olmuştur.
Katılımcıların seçilmesinde uzun yıllar yaylacılık yapıyor olmaları önemli
bir etkendir. Elde edilen veriler betimsel analiz tekniği ile analiz edilmiştir.
Çalışma, Ardahan ilinin yaylacılık faaliyetlerinde yer alan unsurlar ve yaylacılık sorunları olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirilmiştir. İlk olarak
yaylacılık; yayla yerleşmeleri, yayla meskenleri, yaylaya çıkış ve iniş dönemleri, yayla yerleşmelerinde bulunan nüfus ve gündelik yaşamı ile yayla
şenlikleri olmak üzere 5 alt başlık altında incelenmiştir. İkinci olarak yayla
sorunları ele alınmıştır. Bu bölümde ise arazi hukuku ve meraların kullanımı, su kaynaklarına erişim ve suyun kullanımı, yaylalarda çevre kirliliği,
çoban tutma, hayvansal gıda üretimi ve satışı, fiziki çevrenin kullanımına
yönelik karşılaşılan sorunlar olmak üzere 6 alt başlıkta incelenmiştir. Belirlenen bu alt başlıklar, yaylacıların en çok ifade ettikleri konu ve sorunlar ile
yapılan gözlemler doğrultusunda sınıflandırılmıştır. Yayla yerleşmelerinde
yaylacılar benzer sorunlar ve talepler ifade etmiştir. Yaylaların hem bir yaşam alanı hem de hayvanların beslenebileceği mera varlığı açısından oldukça önemli olduğu ve buna bağlı olarak en çok yaşanan sorunların da arazi
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 163
hukuku ve mera kullanımı ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Ancak burada
yaylacıların bu sorunlara karşı tutum ve davranışlarının yaylacılığın verimli sürdürülmesinde oldukça önemli olduğu görülmüştür. Yaşanan sorunların çözümünde köylülerin gücünün sınırlı olduğu, yaşamlarının yaylacılığa
bağlı olduğu belirtilmiş; yaşanan sorunlarda yerel yönetimlerin yaylacılara
destek olmaları, mera alanlarının kullanımına yönelik düzenlemelerin devamlılığının sağlanması talep edilmiştir.

2. Araştırma Alanı
Araştırma sahası, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Ardahan ilinin Posof, Göle ve merkez ilçenin yayla yerleşmeleridir (Şekil 1).
Şekil 1: Araştırma sahasının lokasyonu.
164 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
Ardahan-Kars yöresinde yer alan Ardahan; kuzeydoğusunda Gürcistan,
doğusunda Ermenistan, güneyinde Kars, güneybatısında Erzurum ve batısında da Artvin ile çevrilidir. Göle ilçesi Ardahan il merkezinin güneyinde olup
kuzeybatısında Ardanuç ilçesi (Artvin), güneyden Şenkaya (Erzurum) ve Selim
ilçeleri (Kars), doğudan Susuz (Kars) ve güneybatıdan Olur (Erzurum) ilçeleri
ile komşudur. Diğer bir ilçe olan Posof’un ise batısında Yalnızçam Dağlarının
uzantısı olan Göze Dağı, güneyde ise Ulgar Dağı yer almaktadır. Ardahan, konumu itibarıyla Anadolu ve Kafkasya arasında köprü vazifesi görür. Batısında
yer alan Artvin üzerinden Karadeniz Bölgesi’ne, güneyinde Göle ve Oltu üzerinden Erzurum’a ulaşım sağlanır. Çıldır-Aktaş ve Posof-Türkgözü kapılarından Gürcistan, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerine bağlantı kurulmaktadır.
3. Araştırma Sahasının Fizikî Coğrafya Özellikleri
Ardahan ili, kuzeybatısından Yalnızçam Dağları, batıdan Kargapazarı ve
Güllü dağları, güneyden Aras Irmağı’nın kuzey kenarı boyunca sıralanan volkanik kökenli tek dağlar dizisi (Süphandağı 2909 m, Balıklı Dağı 2858 m, Aladağ 3138 m ve Yağlıca Dağı 2961 m) ile kuşatılmış bir platolar sahasıdır (Arınç,
2016). Ardahan’ın jeomorfolojik yapısı, Doğu Anadolu Bölgesi’nin jeolojik gelişimi doğrultusunda bugünkü görünümünü kazanmıştır. Paleozoik’te başlayıp
Orta Miyosen sonlarına kadar devam eden süreçte kıvrım hareketleri hâkim
olmuştur. Üst Miyosen’den itibaren denizin bölgeyi terk etmesi ve bölgenin
kıvrılma kabiliyetini kaybederek tektonik kuvvetlere karşı rijid bir karakter
kazanmıştır. Son olarak Pliyosen’de başlayan epirojenezle saha bütün olarak
yükselmiş, tektonik hareketlere bağlı olarak faylanma sonucu depresyonlar
oluşmuştur. Yüzey volkanizması yoğun olarak yaşanmış ve akarsu aşındırması sahayı parçalayarak bir plato görünümüne dönüştürmüştür (Erinç, 1953:
4-18).
Araştırma sahasının bulunduğu Kura nehri yukarı havzası, ortalama 2000-
2200 m yükseltiye sahip bir platodur. Bu plato yüzeyi üzerinde bazı yerlerde
merkezî püskürmelerle oluşan ve yükseklikleri 3000 m’yi bulan volkan konileri (Cindağı 2957 m, Keldağı 3033 m, Ulgar Dağı 2918 m, Kısır Dağı 3197 m) yer
almaktadır. Platonun kenar kısımlarında ise Yalnızçam ve Allahüekber Dağları
gibi dağ sıraları uzanır. Sahada meydana gelen volkanizma ile özellikle andezit ve bazalt kayaçlar çayır alanlarında yaygın olarak yer alır. Yine bu plato
alanı içinde, genel olarak güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanan Göle,
Ardahan, Çıldır ve Aktaş (Hozapin) gibi alüvyal tabanlı ve tektonik kökenli
birtakım depresyonlar bulunmaktadır (Koçman, 1990:44). Ardahan’ın kuze-
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 165
yindeki ilçesi Posof, Posof Çayı tarafından parçalanmış bir topoğrafyaya sahiptir. Posof Çayı havzası, güney ve batı yönlerinden yüksek, engebeli topoğrafya
ile çevrilidir. Karaman Deresi, Çürükköprü, Sağır Deresi ve Derindere gibi bu
havzadaki akarsular sularını Posof Çayı’na boşaltırlar. Ardahan, Aras ve Kura
ırmaklarının su toplama havzasında Çıldır ve Aktaş gibi bulunduğu bölümde
önemli göllere sahiptir. Çıldır Gölü, bir lav akıntısı ile bir moloz örtüsü tarafından ortaklaşa meydana getirilmiş bir doğal set (baraj) gölüdür. Yörede yaşayan
halk tarafından “Hazapin Gölü” de denilen Aktaş Gölü, Türkiye ile Gürcistan
arasında sınır oluşturmaktadır (Şimşek, 2019).
Ardahan yöresi, Kuzeydoğu Anadolu karasal ikliminin etkisinde bulunmaktadır. İlin kuzeyine doğru Posof çevresinde nispeten Karadeniz iklimi
görülür. Saha; deniz etkisinden uzak, yüksek platolarda kurulmuş olmasının
etkisiyle kuzey yönlü soğuk rüzgârlara açık konumdadır. Araştırma sahasının
iklim özelliklerinin değerlendirilmesinde 1829 m’deki Ardahan istasyonunun
(1960-2012) verilerinden yararlanılmıştır. 52 yıllık rasat sonuçlarına göre yıllık
sıcaklık ortalaması 3,7°C’dir. En yüksek sıcaklıklar, 35°C ile ağustos ayına aittir. Ardahan’da yılın 7 ayında sıcaklık değerleri sıfırın altında olup ocak ayında
ortalama sıcaklık -11,4 derecedir. Donlu gün sayısı en fazla ocak ayında 30,2 ve
aralık ayında 29,8 gündür. Yıllık nispi nem oranı ise %73,5’tir. Yıllık ortalama
yağışın 547,5 mm olduğu Ardahan istasyonu, mevsimsel olarak en fazla yağışı
222,7 mm ile yaz döneminde (%41), en az yağışı ise kış mevsiminde (%11) almaktadır. Sonbaharda %18 olan yağış oranı ilkbaharda %30’luk dilime sahiptir
(Şekil 2-4). Ardahan’da hâkim rüzgâr yönü 29097 esme sayısı ile Batı yönündedir. Esme sayısının en az olduğu yön ise kuzey (10184) olup rüzgârların en
etkili olduğu aylar ise kış mevsimine aittir (Şekil 3).
5
volkanizması yoğun olarak yaşanmış ve akarsu aşındırması sahayı parçalayarak bir plato
görünümüne dönüştürmüştür (Erinç, 1953:4-18).
Araştırma sahasının bulunduğu Kura nehri yukarı havzası, ortalama 2000-2200 m yükseltiye
sahip bir platodur. Bu plato yüzeyi üzerinde bazı yerlerde merkezî püskürmelerle oluşan ve
yükseklikleri 3000 m’yi bulan volkan konileri (Cindağı 2957 m, Keldağı 3033 m, Ulgar Dağı 2918 m,
Kısır Dağı 3197 m) yer almaktadır. Platonun kenar kısımlarında ise Yalnızçam ve Allahüekber Dağları
gibi dağ sıraları uzanır. Sahada meydana gelen volkanizma ile özellikle andezit ve bazalt kayaçlar
çayır alanlarında yaygın olarak yer alır. Yine bu plato alanı içinde, genel olarak güneybatı-kuzeydoğu
yönünde uzanan Göle, Ardahan, Çıldır ve Aktaş (Hozapin) gibi alüvyal tabanlı ve tektonik kökenli
birtakım depresyonlar bulunmaktadır (Koçman, 1990:44). Ardahan’ın kuzeyindeki ilçesi Posof, Posof
çayı tarafından parçalanmış bir topografyaya sahiptir. Posof çayı havzası, güney ve batı yönlerinden
yüksek, engebeli topografya ile çevrilidir. Karaman Deresi, Çürükköprü, Sağır Deresi ve Derindere
gibi bu havzadaki akarsular sularını Posof Çayı’na boşaltırlar. Ardahan, Aras ve Kura ırmaklarının su
toplama havzasında Çıldır ve Aktaş gibi bulunduğu bölümde önemli göllere sahiptir. Çıldır Gölü, bir
lâv akıntısı ile bir moloz örtüsü tarafından ortaklaşa meydana getirilmiş bir doğal set (baraj) gölüdür.
Aktaş Gölü yörede yaşayan halk tarafından “Hazapin Gölü” de denilen Aktaş Gölü, Türkiye ile
Gürcistan arasında sınır oluşturmaktadır (Şimşek, 2019).
Ardahan yöresi, Kuzeydoğu Anadolu karasal ikliminin etkisinde bulunmaktadır. İlin
kuzeyine doğru Posof çevresinde nispeten Karadeniz iklimi görülür. Saha, deniz etkisinden uzak,
yüksek platolarda kurulmuş olmasının etkisiyle kuzey yönlü soğuk rüzgârlara açık konumdadır.
Araştırma sahasının iklim özelliklerinin değerlendirilmesinde 1829 m’deki Ardahan istasyonunun
(1960-2012) verilerinden yararlanılmıştır. 52 yıllık rasat sonuçlarına göre yıllık sıcaklık ortalaması
3,7°C’dir. En yüksek sıcaklıklar, 35°C ile ağustos ayına aittir. Ardahan’da yılın 7 ayında sıcaklık
değerleri sıfırın altında olup ocak ayında ortalama sıcaklık -11,4 derecedir. Donlu gün sayısı en fazla
ocak ayında 30,2 ve aralık ayında 29,8 gündür. Yıllık nisbi nem oranı ise %73,5’tir. Yıllık ortalama
yağışın 547,5 mm olduğu Ardahan istasyonu, mevsimsel olarak en fazla yağışı 222,7 mm ile yaz
döneminde (%41); en az yağışı ise kış mevsiminde (%11) almaktadır. Sonbaharda %18 olan yağış oranı
ilkbaharda %30’luk dilime sahiptir (Şekil 2-4). Ardahan’da hâkim rüzgâr yönü 29097 esme sayısı ile
Batı yönündedir. Esme sayısının en az olduğu yön ise kuzey (10184) olup rüzgârların en etkili olduğu
aylar ise kış mevsimine aittir (Şekil 3).
Şekil 2-3: Yıllık ortalama yağışın mevsimlere göre dağılımı ve hâkim rüzgâr yönleri.
Şekil 2-3: Yıllık ortalama yağışın mevsimlere göre dağılımı ve hâkim rüzgâr yönleri
166 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
Şekil 4: Ardahan ilinin aylara göre yağış ve sıcaklık değerleri
Posof’ta yarı nemli bir iklim tipi etkilidir. Posof’un yıllık sıcaklık ortalaması 7°C, ortalama yağış miktarı 611,7 mm’dir. Yaz mevsimi kısa süreli ve serin
geçmektedir. Göle’de yıllık sıcaklık ortalaması 5°C olup yıllık yağış miktarı
ise 638 mm’dir. Yazları yağışlı karasal iklim, tipik olarak Doğu Anadolu’nun
kuzeyinde (Erzurum-Kars ve Ardahan platolarında) görülür. Yaz yağışlarının
fazla olması, Erzurum-Kars ve Ardahan platolarındaki çayırların yetişmesine
ve ekonomik faaliyet olarak hayvancılığın ön plana çıkmasına imkân hazırlamıştır. Buralarda yaz yağışlarının fazla olmasının sebebi, şiddetli karasallık ve
zaman zaman Karadeniz üzerinden gelen cephe sistemlerinin etkili olmasıdır
(Durmuş, 2020: 5). Yükselti bakımından farklı alanların bulunuşu, çöküntü çukurlarının (Göle, Ardahan, Çıldır, Hasköy ve Aktaş ovası) yanı başında yüksek
plato ve dağların yer alışı bitki toplulukları bakımından bir çeşitliliğin varlığını
ortaya koyar (Koçman, 1990: 45). Kura Nehri yukarı havzasının yüksek yayla
steplerine sahiptir. Posof’un %12,2’si (7603 ha) ormanlarla kaplıdır. Geçmişten
beri yaşam koşulları ve ihtiyaç nedeniyle ormanlardan sürekli olarak istifade
edilmiştir. Çıldır ve Aktaş gölleri çevresinin dört vejetasyon tipi ayırt edilmiştir. Bunlar step, çayır, kaya ve ağaç-çalı vejetasyonlarıdır (Akgül, 1997). Aktaş
Gölü güney kesiminde öbek öbek ağaç-çalı karışımı formasyonlar bulunmaktadır. Bunlar söğüt (Salix caucasica ve Salix caprea), çalı türleri (Spiraeahypericifolia, padusavium) ve yabani erik (prunusspinosa) türleridir. Göller çevresinde
doğal orman örtüsü bulunmamaktadır. Ancak çevre orman müdürlüğü tarafından ağaçlandırma çalışmaları yapılmaktadır. Göl çevresinde yer alan yerleşmelerde büyükbaş hayvancılık yapıldığından yapılacak olan ağaçlandırma
çalışmalarında mera alanları ile ağaçlandırma sahalarının yerleri ayırt edilmelidir (Şimşek, 2019: 114).
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 167
Araştırma alanındaki toprak tiplerinin oluşumunda daha çok iklim, yeryüzü şekilleri ve vejetasyon etkili olmuştur. Soğuk ve orta derecede nemli step
vejetasyonun olduğu alanlarında çernozyomlar ve kestane rengi step toprakları gelişmiştir. Bununla birlikte sahanın yükseltisi nedeniyle toprak oluşum
süreci yavaş olmuştur. Sahada kahverengi orman toprakları, yüksek dağ-çayır
toprakları ve azonal toprak grubundan litosoller geniş yer kaplamaktadır.
Depresyon alanlarında ise alüvyal topraklar yaygındır.
Araştırma sahanının jeomorfolojik gelişimi, yükseltisi, il içinde nispeten
değişen iklim ve bitki örtüsü özellikleri geçim tiplerini doğrudan etkilemiştir.
Örneğin depresyonlar ve yüksek platolar arasında değişen bitki örtüsündeki
çeşitliliğin etkisiyle hayvancılık bu yüksek kesimlerde yoğunlaşmıştır. Yağışın yaz döneminde daha fazla olması sayesinde yaylalarda mera alanları uzun
süre taze ve yeşil otlarla kaplı olmaktadır. Yüksek kesimlerde alpin ve subalpin
çayırlar geniş düzlükler hâlinde bulunmaktadır.

4. Araştırma Sahasının Beşerî ve İktisadi Coğrafya
Özellikleri
Türkiye’de kır yerleşme tiplerinin oluşmasında, nüfusun dağılışında ve
ekonomik faaliyetlerin şekillenmesinde yeryüzü şekilleri, yükselti ve iklim,
sosyal ve kültürel faktörler bu hayat tarzının şekillenmesinde etkili olabilir
(Emiroğlu, 1974: 25). Araştırma sahasında kasaba ve köylerin yerleşim yeri seçiminde akarsular ve ulaşım güzergâhlarına yakınlık önemsenmiştir. Posof’un
iskân yeri olarak seçilmesinde kasabanın güneyinden geçen Posof Çayı ve
Anadolu’yu Kafkasya’ya bağlayan önemli doğal yol güzergâhının bulunması
etkili olmuştur.
Göle, tipik bir tarım kasabası niteliğindedir. Hizmetler kesimi içinde
önemli yer tutan ticari faaliyetler Göle’de gittikçe önem kazanmaktadır. Bu
gelişmede tarım, hayvancılığın yanı sıra ulaşım ve askerî faaliyetlerin de rolü
bulunmaktadır (Ceylan, 1995). Yerleşim birimleri yüksek topoğrafya nedeniyle
yaklaşık 1750 m’nin üzerinde kurulmuştur. Göle’nin köyleri 2000 m’nin, Posof
köyleri ise 1750 m’nin üzerinde yer almaktadır. Posof köylerindeki yaylacıların
yararlandığı yaylalar Ulgar, Urema ve Gırma Dağları üzerinde bulunmaktadır.
Posof’a bağlı 49 köyün toplamda 38 yayla yerleşmesi mevcut olup bunlardan
14’ü bulunduğu köy sınırları içinde kalırken diğer 18 yayla yerleşmesi yüksek dağlık sahaların ortak kullanım alanlarında bulunmaktadır. Yayla yerleş-
168 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
melerinden 11 tanesi Posof ilçe merkezinin yaklaşık 15-20 km kuzeybatısında,
Kalem Tepe (2292 m), Sesodile Tepe (2438 m) ve Kırma Tepe (2587 m) arasındaki 70-80 km² alanda yer almaktadır. Yayla stepleri ve yer yer ormanlıkların
olduğu bu alanda Eminbey, Satlel, İncedere, Sarıdarı, Gönülaçan, Kalkankaya,
Kurşunçavuş, Türkgözü, Kumlukoz, Merkez ve Uzunçayır yaylaları yer alır
(Kaya, 2004: 153).

Ülkemizin kuzeydoğusunda yer alan Ardahan, 1992 yılında il statüsüne
dönüştürülmesi ile idari açıdan çeşitli avantajlar kazanmış olsa da bu kazanımlar ilin sosyoekonomik yönden gelişimine sınırlı düzeyde yansımıştır. İlin
sınır bölgesinde yer alması, yeryüzü şekilleri ve iklim şartlarının hayvancılık
dışındaki ekonomik faaliyetleri sınırlandırması il genelinde birçok sektörün
gelişmesini engellemiştir (Birinci, 2018: 470).
Ardahan’ın hayvancılık ekonomisi, yerli hayvan ırklarının bulunması bakımından da önemlidir. Ardahan’ı kapsayan Kuzeydoğu Anadolu’da “Doğu
kırmızısı ırkı” et, süt ve çekim verimi yüksek olup bu ırk geliştirmeye uygundur. Doğu kırmızıların inekleri ortalama 300-350 kilo, boğaları ise 500-600 kg
gelmekteydi (Bilgemre, 1940: 25). Ardahan ili Türkiye’deki büyükbaş hayvan
varlığının yaklaşık %2,1’lik bölümünü barındırmaktadır (TÜİK-2017). 2017 yılında küçükbaş hayvan sayısı 290.068 iken 2020 yılında 393.859 adet olmuştur.
Mera alanı ise 1.970.000 da ile sabit kalmıştır ancak 2020 yılı itibarıyla 2.125.017
da mera alanına ihtiyaç duyulmaktadır (URL-1). Kullanılabilir arazilerin arazi
kullanım sınıflarına göre dağılımında Göle ilçesinde %47 mera, %24 çayır, %12
orman, %17 yemlik ekilen alandan oluşmaktadır. Göle İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün 2018 yılı verilerine göre ilçede bulunan mandıraların geneline ait yıllık toplam kaşar peyniri üretim kapasitesi 2731 ton, yıllık toplam
tereyağı üretim kapasitesi ise 170 tondur.
5. BULGULAR
5.1. Ardahan’da Yaylacılık Faaliyetleri
5.1.1. Yayla Yerleşmeleri
Yüksek bir saha özelliği taşıyan Ardahan ilindeki yaylalar, plato yüzeyi
üzerinden yükselen Kısır Dağı, Keldağ, Uğurlu Dağı, Akbaba Dağı, Göze Dağı
gibi tek dağların ve Allahuekber, Yalnızçam gibi sıradağlarının yamaçlarında yer almaktadır. Yaylaların ortalama yükseltisi Posof çevresinde 1900-1950
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 169
m’lerden başlayarak Çıldır çevresinde Kısır Dağı ve Akbaba Dağı üzerindeki
yaylalarda yer yer 2700 m’yi aşmaktadır.
Ülkemizde, hayvan otlatma amacıyla yaylalara göç etme hareketi, genellikle dikey ritmik hareketler şeklinde gerçekleşmektedir (Doğanay, 2013).
Ardahan yöresi yüksek bir topoğrafyada kurulu olduğundan köy ile yayla
yerleşmeleri arasındaki yükselti farkı çok fazla değildir. Örneğin Göle ilçesine
bağlı Toptaş köyü 2330 m yükseltide kurulu iken Toptaş Köyü Yaylası 2430 m
yükseltide bulunmaktadır. Köy ve yayla yerleşmeleri birbirine yakın mesafede
bulunmakla birlikte belli bir alanda kümelenmemektedir. Daimî ve dönemlik
yerleşmelerin ortalama 2000 m yükseltilerde bulunması ve iki yerleşme arasındaki yükselti farkının az olmasına bağlı olarak hayvanların farklı zamanlarda dönüşümlü olarak otlatılması mümkün olmamıştır. Bu nedenle Karadeniz
Bölgesi’ndeki gibi tam bir dikey yaylacılık ve yayla yerleşmelerinden önce kısa
süre konaklanılan, hayvan otlatılan geçici yerleşme birimleri olan mezralar
bulunmamaktadır. Dolayısıyla yayla göçü kademeli olarak yapılmamaktadır.
Yüksek platolarda havalar daha erken soğumakta ve kar yağışı erken başlamaktadır. Yaylacılık, yüksek topografyanın, iklim koşullarının etkisiyle 2,5 aya
yakın sürmektedir.
Göle ilçesinin 54 köy yerleşmesi ve birkaç köyün ortak kullandığı yaylalarla birlikte toplam 45 yayla yerleşmesi bulunmaktadır. Yaylaların kuruluş yeri
seçiminde su kaynakları en önemli etken olmuş, yayla meskenlerinin dağılışı
buna paralel olarak gelişmiştir. Geniş düzlüklerde kurulan yayla yerleşmeleri
gevşek dokulu ve kümeleşmiş yayla evlerinden oluşmaktadır. Ardahan’ın batısında önemli yayla alanlarını oluşturan ve Bülbülhanları olarak adlandırılan
yaylaya Derehanları Yaylası da denilmektedir. Bu yaylanın ortasından geçen
ve Top Yolu olarak bilinen kara yolu aynı zamanda Artvin ile Ardahan ilinin
yayla sınırı olup sınırın doğu tarafında Ardahan yaylaları, batı tarafında ise
Artvin’in Ardanuç ilçesine ait yerler bulunmaktadır.
Yaylalar ile köyler arasındaki uzaklık yaylaya yakın köylerde 4-8 km, en
uzakta olan yaylalar arasında ise 15-20 km’dir. Yaylalar arasındaki mesafe ise
birkaç km’den 25 km’ye kadar değişmektedir. Ana yollar, ulaşımı olumsuz etkileyecek nitelikte değildir. Ancak Hanlar ile Bağdeşen yaylaları arasında yaklaşık 1,5 km’lik yolun bozuk olması gibi kısa mesafelerde yol niteliğinin iyi olmadığı görülmüştür. Yayla yollarındaki kasisler, yolların çamur olması yayla
göçlerini zorlaştırmaktadır. Köy ve yayla yerleşmeleri arasında mesafenin kısa
olmasına bağlı olarak yaylalardan köylere aynı gün içinde gidiş dönüş yapılabilmektedir. Böylece her iki yerleşmedeki işler sürdürülmektedir.
170 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
5.1.2. Yayla Meskenleri
Yayla meskenleri çoğunlukla orman üst sınırında kurulmuş olup yakın
çevreden temin edilen malzemenin taş olmasına bağlı olarak taş yığma usulüyle oluşturulmuştur. Yayla evlerinin dört duvarı taştan olsa da ev içinde tavan desteği ve çatı örtüsünde tomruklar kullanılmıştır. Yamaçlarda kurulan
evlerin temeli için toprak kazılmakta ve bu nedenle evlerin bir bölümü toprağa
gömülü vaziyette olmaktadır. Yayla evleri ve eklentileri taş yığma şeklinde olduğundan duvarların sağlam olması için evler yüksekliği fazla değildir.
Ardahan-Kars Platosu üzerindeki yayla meskenlerinde temel yapı malzemesini taş oluşturmaktadır. “Pak” olarak adlandırılan (Tandoğan, 1988)
yayla meskenleri harçsız olarak bazen de toprak kullanılarak taşların üst üste
yığılması ve üzerinin tahta, toprak gibi malzeme ile örtülmesiyle oluşan sade
meskenlerdir. Ardahan yaylalarında taştan oluşan yayla meskenlerinin kalıntılarına “peg” denilmektedir. Aynı şekilde, Kaçkar Dağları doğusundaki buzul
vadilerinin içlerinde ve Bilbilan yaylalarında ormanlık alana uzakta bulunan
yayla yerleşmelerinde bu adlandırma arazi çalışmalarımızda tespit edilmiştir.
Uzun yıllar kullanılmayıp çatıları yıkılan ve taş duvarları kalan pegler yaylacılar için eski yayla evlerinin yerini işaret eden, belirten bir kalıntı olmaktadır.
Yayla meskenlerinin çatıları iki yana eğimli ya da düze yakın şekildedir.
Yayla damları çok muntazam değildir. Çatılar genellikle toprak örtülüdür.
Bu örtü toprağı arasına naylon serilerek yağmur, kar sularının ev içine damlaması önlenmeye çalışılır. Yayla evinde yaşanılan bir göz odaya yayla damı
denilmektedir. Meskenlerin çevresindeki eklentiler ise küçükbaş, büyükbaş
ve kümes hayvanlarının varlığına göre değişmektedir. Yaylalarda buzağıların ve koyunların barınması amacıyla taş malzeme ile yapılan küçük ve alçak
yapılara kom denilmektedir. Buradaki kom terimi, hayvancılıkla ilgili bir yerleşmeyi ifade eden komdan farklıdır. Yerleşme coğrafyası terimi olarak kom;
esas amacı hayvancılık yapmak için kurulmuş ve yaylalardakinin aksine yaz
aylarında terk edilen küçük ve geçici bir yerleşme tipidir. Kış başında hayvanlar yayladan koma inerler ve bu devreyi komda geçirirler. Komlardaki
yerleşme özelliği genellikle dokusal açıdan dağınık bir özellik göstermektedir (Tunçdilek, 1967; Durmuş, 2020). Yayla meskenlerinde sığırların barındırıldığı kapalı mekân ise ahırdır. Bunun yanında ise danalık (tanaluh) denilen
ve danaların kapatıldığı eklenti vardır. Yayla damının yanında ya da önünde koyunların veya büyükbaş hayvanların barındırıldığı ağıl (hağıl) bulunur
(Fotoğraf 1-2). Kuzuların, kazların barındırıldığı taştan yapılan küçük barınaklara ise koz denilmektedir.

Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 171
Gündelik yaşamın geçtiği oturma odası toprak zeminden oluşmaktadır. Bu odanın içinde bir kuzine soba olup odanın iki ya da üç köşesi geniş
sedirler ile çevrili olmaktadır. Bu odanın yanında ise mutfak işlevinin ve
aynı zamanda oturma yerinin de olduğu aşhane bulunur. Oturma odasında
ve aşhanede sedirler, kilim yastıkları, duvarlara asılmış kilimler, hayvan
motifli örtüler görülmektedir. Bu hem yöre kültüründe yünün kullanıldığı
dokumaların ev ortamını süslemesi hem de tavandan akan tozu tutmaya
yöneliktir.
göstermektedir (Tunçdilek, 1967; Durmuş, 2020). Yayla meskenlerinde sığırların barındırıldığı kapalı
mekân ise ahırdır. Bunun yanında ise danalık (tanaluh) denilen ve danaların kapatıldığı eklenti vardır.
Yayla damının yanında ya da önünde koyunların veya büyükbaş hayvanların barındırıldığı ağıl (hağıl)
bulunur (Fotoğraf 1-2). Kuzuların, kazların barındırıldığı taştan yapılan küçük barınaklara ise koz
denilmektedir.
Gündelik yaşamın geçtiği oturma odası toprak zeminden oluşmaktadır. Bu odanın içinde bir
kuzine soba olup odanın iki ya da üç köşesi geniş sedirler ile çevrili olmaktadır. Bu odanın yanında ise
mutfak işlevinin ve aynı zamanda oturma yerinin de olduğu aşhane bulunur. Oturma odasında ve
aşhanede sedirler, kilim yastıkları, duvarlara asılmış kilimler, hayvan motifli örtüler görülmektedir.
Bu, hem yöre kültüründe yünün kullanıldığı dokumaların ev ortamını süslemesi hem de tavandan
akan tozu tutmaya yöneliktir.
Fotoğraf 1-2: Taşların üst üste ve halka şeklinde yığılmasıyla yapılan ağıllar (13 Ağustos 2020)
Elektrik hattının ulaştığı yayla evlerinde çamaşır makinesi, televizyon gibi aletler
bulunmaktadır. Evlerin bu düzeni yayla dönüşünde bozulmayıp olduğu haliyle bırakılmakta ve ev,
bahar aylarında yaylaya gelindiğinde tekrar bu şekilde kullanılmaktadır. Bu ise genellikle yaylaları
köylere yakın olan ve betonarme yayla evlerinin bulunduğu yaylalar için söz konusudur. Örneğin
Bağdeşen köyü yaylası, betonarme evlerin görüldüğü yayla yerleşmelerinden biridir (Fotoğraf: 3-4).
Yayla ortamında ve evlerinde istenilen her türlü araç-gereç ve gıdalar fazlaca bulunmamaktadır. Köy
yerleşmelerinin yaylalara yakın olmasının etkisiyle haftada bir kez köye inilip çıkılmaktadır. Yayladan
köye süt, yoğurt, taze peynir gibi süt ürünleri götürülürken, köylerden de çay, şeker, un gibi gıdalar
alınıp yaylalara getirilir. Yakın zamana kadar yayla ve köyler arasındaki yolculuklar yaya veya atlı
olarak yapılmıştır. Çünkü temel geçim kaynaklarından biri de tarımsal faaliyetlerdir.
Fotoğraf 3-4: Ardahan Merkez ilçeye bağlı Bağdeşen Köyü yayla yerleşmesi (13 Ağustos 2020).
Fotoğraf 1-2: Taşların üst üste ve halka şeklinde yığılmasıyla yapılan ağıllar (13
Ağustos 2020)
Elektrik hattının ulaştığı yayla evlerinde çamaşır makinesi, televizyon
gibi eşyalar bulunmaktadır. Evlerin bu düzeni yayla dönüşünde bozulmayıp olduğu hâliyle bırakılmakta ve ev, bahar aylarında yaylaya gelindiğinde tekrar bu şekilde kullanılmaktadır. Bu ise genellikle yaylaları köylere
yakın olan ve betonarme yayla evlerinin bulunduğu yaylalar için söz konusudur. Örneğin Bağdeşen Köyü Yaylası, betonarme evlerin görüldüğü
yayla yerleşmelerinden biridir (Fotoğraf 3-4). Yayla ortamında ve evlerinde
istenilen her türlü araç gereç ve gıdalar fazlaca bulunmamaktadır. Köy yerleşmelerinin yaylalara yakın olmasının etkisiyle haftada bir kez köye inilip
çıkılmaktadır. Yayladan köye süt, yoğurt, taze peynir gibi süt ürünleri götürülürken köylerden de çay, şeker, un gibi gıdalar alınıp yaylalara getirilir.
Yakın zamana kadar yayla ve köyler arasındaki yolculuklar yaya veya atlı
olarak yapılmıştır. Çünkü temel geçim kaynaklarından biri de tarımsal faaliyetlerdir.

Yaz döneminde asıl işlerin bir kısmı köyde sürdürülmektedir. Tarla ve çayırlar
biçilmekte, tahıllar yıkanıp una dönüştürülmek üzere hazırlanmaktadır. Köylerde yaz mevsimindeki tarımsal faaliyetler ve bu işlerin yoğunluğu nedeniyle
bu süreç kızgın biçin olarak adlandırılmıştır. Arpa, buğday, patates, fasulye,
mısır gibi çeşitli mahsulün toplanması belli zamanlarda olmakta ve tam zamanında hasat edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle zamanlama ve iş bölümü
önemli olmaktadır. Bu nedenlerden dolayı yayla evlerinde ortalama iki-üç kişi
bulunmaktadır.
Son yıllarda yaylalarda, geleneksel yayla meskenlerinden farklı olan
malzemenin kullanımı artmakta ve birbirine benzer konutlar yapılmaktadır.
Malzemesi briket olan yayla evleri muntazam şekilde yapılmıştır. Şekil ve işlev olarak geleneksel yayla evleri korunmuştur. Yaylalarda, mevzuata aykırı
olarak da yayla evlerinin inşaatına başlandığı gözlemlenmiştir. Betonarme
konutların yapılmasında yaylacılar, diğer yayla yerleşmeleriyle ya da çevre
illerdeki yayla konutlarıyla kendi yaylalarını karşılaştırmakta ve verilen izinlerin, uygulamaların yaylalar arasında bu anlamada farklılık oluşturduğunu,
bir eşitlik olmadığını, her yaylanın denetlenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu durum pek çok şekil, renk ve yapıda yayla evlerinin oluşmasına ve
kendine has görünümü olan Ardahan yayla kültürünün değişmesine neden
olmaktadır. Yaylalardaki yapılaşmanın ilgili kurumlarca zamanında denetlenmesi ve planlanması oldukça önemlidir. Böylelikle yayla yerleşmeleri arasında görülen yapılaşma farklılıkları azaltılmış ve yaylacıların maddi kaybı
önlenmiş olacaktır. Ardahan’ın kuzey kesimlerinin ilin genel iklim özelliklerinden biraz daha farklılık göstermesi mera verimliliğine, bitki çeşitliliğine
olumlu etki etmiştir. Yağışlı Karadeniz ikliminin etkisiyle meraların bitki örtüsü gürdür.
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 173
10
Bu durum pek çok şekil, renk ve yapıda yayla evlerinin oluşmasına ve kendine has görünümü olan
Ardahan yayla kültürünün değişmesine neden olmaktadır. Yaylalardaki yapılaşmanın ilgili
kurumlarca zamanında denetlenmesi ve planlanması oldukça önemlidir. Böylelikle, yayla
yerleşmeleri arasında görülen yapılaşma farklılıkları azaltılmış ve yaylacıların maddi kaybı önlenmiş
olacaktır. Ardahan’ın kuzey kesimlerinin ilin genel iklim özelliklerinden biraz daha farklılık
göstermesi mera verimliliğine, bitki çeşitliliğine olumlu etki etmiştir. Yağışlı Karadeniz ikliminin
etkisiyle meraların bitki örtüsü gürdür.
Fotoğraf 5-6: Posof ilçesinin Duğur Yaylası’ndan görünüm (Fotoğraf, K. Gündoğdu).
Posof köylerinin kırsal meskenlerinde ahşap kullanımı görülürken yayla evleri diğer
yaylalarda olduğu gibi taş malzeme ile yapılmıştır (Fotoğraf 5). Örneğin Duğur yaylası, bu koşullara
sahip, Posof ilçe halkının kullandığı en önemli yaylalardan biridir. Buna rağmen yaylaya çıkan hane
sayısı yakın geçmişe oranla oldukça azalmış olup Duğur Yaylası’na 2020 yılı itibariyle 8 hane
hayvanlarını götürmektedir (Fotoğraf 6).
5.1.3. Yayla çıkışı ve inişi: Yaylaya gidiş ve dönüş zamanlarını etkileyen temel etken iklim
koşulları ve buna bağlı olarak karların erimesi ve otlakların yeşermesiyle hayvan otlatmak için uygun
hale gelmesidir. Ardahan’da yaylaya çıkış mayıs ayının son haftasında başlamaktadır. Yaylaya çıkış
zamanı, mera otlarının gelişmesine bağlıdır. Otlakların dengeli kullanımı, yayla meskenlerinin
korunması ve onarımı yaylacılıkta her dönem için geçerlidir. Yaylaya çıkanların daha çok sayıda
olduğu önceki dönemlerde nisan ayında köy ihtiyar heyetinin öncülüğünde her aile reisinin
katılımıyla yaylalar için bir bekçi seçilmiştir. Yaylayı, yayla meskenlerini ve otlakları gözetmekten
sorumlu olan bekçi ücret karşılığında seçilir ya da yaylacılar sırayla bekçilik yaparlardı. Bazı yayla
yerleşmelerinde ise bu uygulama bulunmamaktadır. Köylüler, aynı günler içinde yaylaya çıkıp
birlikte hareket ederek yaylaların ortak kullanımı sağlanmaktadır. Yüksek topografya nedeniyle
Fotoğraf 5-6: Posof ilçesinin Duğur Yaylası’ndan görünüm (Fotoğraf, K. Gündoğdu).
Posof köylerinin kırsal meskenlerinde ahşap kullanımı görülürken yayla
evleri diğer yaylalarda olduğu gibi taş malzeme ile yapılmıştır (Fotoğraf 5).
Örneğin Duğur Yaylası, bu koşullara sahip, Posof ilçe halkının kullandığı en
önemli yaylalardan biridir. Buna rağmen yaylaya çıkan hane sayısı yakın geçmişe oranla oldukça azalmış olup Duğur Yaylası’na 2020 yılı itibarıyla 8 hane
hayvanlarını götürmektedir (Fotoğraf 6).
5.1.3. Yayla Çıkışı ve İnişi
Yaylaya gidiş ve dönüş zamanlarını etkileyen temel etken, iklim koşulları ve buna bağlı olarak karların erimesi ve otlakların yeşermesiyle hayvan
otlatmak için uygun hâle gelmesidir. Ardahan’da yaylaya çıkış mayıs ayının
son haftasında başlamaktadır. Yaylaya çıkış zamanı, mera otlarının gelişmesine bağlıdır. Otlakların dengeli kullanımı, yayla meskenlerinin korunması
ve onarımı yaylacılıkta her dönem için geçerlidir. Yaylaya çıkanların daha
çok sayıda olduğu önceki dönemlerde nisan ayında köy ihtiyar heyetinin
öncülüğünde her aile reisinin katılımıyla yaylalar için bir bekçi seçilmiştir.
Yaylayı, yayla meskenlerini ve otlakları gözetmekten sorumlu olan bekçi ücret karşılığında seçilir ya da yaylacılar sırayla bekçilik yaparlardı. Bazı yayla
yerleşmelerinde ise bu uygulama bulunmamaktadır. Köylüler, aynı günler
içinde yaylaya çıkıp birlikte hareket ederek yaylaların ortak kullanımını sağlamaktadır. Yüksek topoğrafya nedeniyle otların erken kuruması, havaların
soğuması yayla dönemini kısaltmaktadır. Bu nedenle yaylalarda yaklaşık 2,5
ay boyunca kalınmaktadır.
5.1.4. Yayla Yerleşmelerinde Bulunan Nüfus ve Yaylada
Gündelik Yaşam
Yaylacılığın başlamasıyla birlikte hayvanlar ve hayvanlara bakabilecek
olan, köy işlerinde çalışamayan nüfus yaylaya çıkmaktadır. Yaylaya çıkanlar
genellikle yaşlı nüfustan oluşmaktadır. Bununla birlikte bakıma ihtiyaç duymayan çocuklar da yaylaya götürülmektedir. Çocuklar, yaylada “morbetlik
yapmak” olarak ifade edilen şekilde yayla işlerine yardımcı olmakta ve buzağı otlatmaktadır. Bununla birlikte tarım ve hayvancılıkta iş gücüne ihtiyaç
duyulması aile bireylerinin iş bölümü yapmasını gerektirmiştir. Yayla yerleşmelerinde de aileler, komşular arasında iyi ilişkiler kurup birlik olmaya özen
gösterildiği ifade edilmiştir. Kadınlar, sütün sağılması ve işlenmesi, içme-kullanma suyunun taşınmasını üstlenmişlerdir. Ayrıca çok fazla fiziki aktivite
gerektirmediğinden yayla evleri çevresinde kaz otlatma, kümes hayvanlarını
yırtıcı kuşlardan koruma ise yaşlı kadınların gözetimindedir. Hayvancılık ailecek yapılan, sorumluluk alınan bir iş olup bireyler güç ve bilgileri oranında
işleri sürdürmektedir. Aileler; çocuklarının yaylacılığı, hayvancılığı bilmesini
önemsemekte ve onları yapabileceği işlere yönlendirip sorumluluk almalarını
sağlamaktadır.
Ardahan’ın yüksek topoğrafyası ve soğuk ikliminin etkisiyle ev, ahır inşaatları da yaz aylarında yapılmaktadır. Bu nedenle çalışabilecek güçte olanlar
köylerde kalmaktadır. Yaylaya çıkmak durumunda kalan çalışabilecek kişiler
de günün belli saatlerinde köylerine gidip çalışmakta ve akşam yaylaya dönmektedir. Yayla kültürünü olumsuz etkileyen en önemli unsur kırsal göçtür.
Geçim kaynaklarının sınırlılığı, istihdam oranının azlığı nedeniyle ekonomik
yapıdan kaynaklanan göçler yaşanmaktadır. Yörede yeterli iş imkânlarının
olmaması, tarımsal faaliyetlerin ve hayvancılığın yeterli gelir sağlamaması
göçün itici etkenlerini oluşturmaktadır. İş gücü eksikliği nedeniyle yaylalara
çıkamayan ve yaz döneminde hayvanlarını köyde besleyen aileler bulunmaktadır. Doğal koşulların ortaya çıkardığı olumsuzluklar, ulaşım ve mesafe sorunu, nitelikli iş gücü yetersizliği ekonominin gelişmesini sınırlandıran unsurlar
olmuştur. Hayvancılık yapan aile sayısı da kırsal nüfusa paralel olarak azalmaktadır. Öyle ki yöredeki çiftçiler, “1980’li yıllara kadar Zenginyurdu’ndan
Şavşat sınırına kadar 5 km boyunca yol hayvan dolu olurdu.” demektedir.
Araştırma sahasında tarımsal üretim ticari değer taşımamakta, geçimlik olarak ve hayvancılığı destekler nitelikte yapılmaktadır. Bu nedenle bitkisel üretimde yulaf (%50) ve arpa (%17) en önemli tahıllardır. Buğday ise %11’lik orana
sahiptir. Bu tahıl türleri de Ardahan’ın soğuk iklimine dayanıklı türlerdir. Yay-
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 175
lacılar ihtiyaç fazlası ürünlerini ilçe merkezinde bulunan mandıra ve şarküterilere satmaktalardır. Göle ilçesinde 15 adet küçük mandıra, 1 adet mezbaha bulunmaktadır. Bu tesislerde yaz döneminde daha fazla sayıda olmak birçok kişi
çalışmaktadır. Sanayi ürünlerinin kırsala ulaşması ve yün ham maddesi yerine
sentetik kullanımının artışı yüne olan ihtiyacı azaltmıştır. Bu nedenle yünden
gelir elde edilmemektedir. Küçükbaş hayvancılık yapan bazı yaylacılar, çuvallara doldurdukları kuru hayvan gübresi satmaktadır (Fotoğraf 7). Yaylalarda hem
tezek hem de odun yakacak olarak kullanılmaktadır (Fotoğraf 8).
Yayla nüfusu, yayla döneminde ihtiyaç duydukları malzemeleri ve çeşitli
gıdaları merkez ilçeden ve Bilbilan Yaylası’nda kurulan haftalık pazarlardan,
dükkânlardan temin etmektedir. Sebze ve meyve ihtiyacı bazen yaylalara gelen pazarcılardan giderilmektedir.
5.1.5. Yayla Şenlikleri
Yaylalar ziyaretçilere bir yandan serin, gürültüden uzak, sakin ve temiz bir
ortam sunarken diğer yandan burada yürütülen ekonomik faaliyetleri yerinde
görme ve bu faaliyetlere katılma olanağı sağlamaktadır. Bülbülhan, Yalnızçam,
Gümüş Kavak, Âşık Zülali, Okçuoğlu ve Canibek yaylaları en tanınmış olanlarıdır. Özellikle Bülbülhan Yaylası diğer yaylalara göre ön plana çıkmıştır (Akbulak, 2016: 13). Ardahan yaylacılığında yayla şenliklerinin önemli bir yeri vardır.
Yayla şenlikleri sürecinde yöre halkının bir araya gelmesi, yöresel yemeklerin
yapılması, halk dansları ve halk müziklerinin, yöresel sanatçıların, âşıkların sazıyla sözüyle yer alması ve güreşler yaylacılık kültürünün önemli bileşenleridir.

Bu sayede yöre halkıyla birlikte sosyal, kültürel ve geleneksel değerlerin yaşatılması sağlanmaktadır. Bu özelliklere sahip birçok festival düzenlenmektedir. En
önemlileri arasında Ardahan Bal Festivali, Çıldır Göl Festivali, Çıldır Kar ve Buz
Festivali, Göle Kaşar Festivali, Bağdeşen-Bülbülhan Yayla Şenlikleri, Atatürk’ün
İzinde Damal Şenlikleri, Ardahan Âşık Şenlikleri, Canibek Yayla Şenlikleri, Hoçvan Yayla Şenlikleri, Çıldır Altın At Şöleni, Posof Âşıklar Şöleni gibi.
Örneğin “Posof Seyranı” yörenin yaylacılık kültüründe önemlidir. Seyranın en az üç gün üç gece sürdüğü, köydeki yaz döneminin zor işlerinden önce,
köyde çalışacak insanların seyran sayesinde neşe ve güç bulmasında önemli
bir etkinlik olduğu ifade edilmiştir. Aşıkzülali Köyü Yaylası’nda seyran geleneği sürmektedir. Bir tür festival olan seyran, “yayık zamanı” ya da “yayıklar”
olarak da bilinir. Bu günlerde köylerdeki gençler yaylaya gelmektedir. Davul
zurna, âşıklar eşliğince eğlenceler düzenlenir. Gençler folklorik danslar sergiler. Gençlerin yaylada olduğu bu günlerde yayıklar yayılır ve tereyağ yapılır.
Yayla şenlikleri çoğunlukla doğdukları kültür içinde, yaylalarda değil
farklı ülkelere göç edip yerleşen Ardahanlılar tarafından kutlanmakta ve organizasyonlar önemsenerek yapılmaktadır. Posof Seyranı, artık “gurbet seyranı”
olsa da aynı adla Türkiye dışında (örneğin Hollanda) yaşayan yöre halkı tarafından özveriyle düzenlenmektedir (URL 2). Bazı yayla şenlikleri ise sürdürülmektedir. Örneğin “Hoçvan Yayla Şenlikleri” ve “Bilbilan (Bülbülhan) Yayla
Şenlikleri” önemli olanlardandır. Yöredeki hayvansal üretimde kaşar peynirinin meşhur olması ve daha fazla tanıtımına aracı olacağı, gurbetten gelenlerle
buluşma düşüncesiyle de Göle belediyesinin organizasyonluğunda “Ulusal
Göle Kaşar Festivali” düzenlenmektedir (Fotoğraf 9). Ardahan yaylacılığının
ve yayla şenliklerinin diğer bölgelerden farkı, turizm faaliyetlerine henüz dâhil
olmamasıdır

6. Ardahan İlinde Yaylacılık Faaliyetleri Esnasında
Karşılaşılan Başlıca Sorunlar
6.1. Arazi Hukuku ve Meraların Kullanımı
Yaylalar, 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 4. maddesine göre devletin hüküm
ve tasarrufu altındadır. Osmanlı hukuki düzeninde de genellikle “metruk arazi” bölümünde incelenmiştir. Metruk arazi ise ammenin yahut muayyen bir
kasaba veya köy ahalisinin istifadesine terk edilen (pazar, panayır, yol köprü
ve saire ile mera, yaylak ve kışlaklar gibi) yerler olarak tanımlanmıştır. Metruk
arazi, hukuki rejim olarak bir mülkiyet ya da tasarruf hakkına mevzu olamazdı. Herkes başkasına zarar vermemek şartıyla istifade edebilirdi. Hiç kimse bu
yerler üzerinde fiilî hukuki bir tasarrufta bulunamaz. Metruk arazide tapu ile
tasarruf mümkün değildir. Köy adına senet tanzim edilmez (Cin, 1978: 42).
Bununla birlikte yüzyıllardır aynı yaylaları kullanan halkın kendi içinde oluşturduğu, meraların kullanımına ilişkin ve yaylacılar arasında süregelen yazılı
olmayan kurallar bulunmaktadır. Bu kurallar yaylacılık faaliyetinin sürdürülebilir şekilde devamını ve geçim kaynağı olan hayvancılığı garanti altına alma
amacı taşımaktadır. Tarihî süreçte daha fazla yayla sorununun yaşandığı gerek
yöre halkının ifadesiyle gerekse Osmanlı arşivi kayıtları ile ortaya çıkmaktadır.
Yaylalarla ilgili olan Osmanlı arşiv belgelerinin büyük bir kısmı arazi hukuku,
kullanım hakkı ve vergi anlaşmazlıklarını içermektedir. Bu anlaşmazlıklar, yerinde çözülememiş olduklarından merkeze kadar yansımış ve köklü problemler haline gelmişlerdir (Ekinci, 2019).
Yalnızçam Dağlarının Artvin ve Ardahan toprakları arsında yer alan yayla
yerleşmeleri Türkiye’nin en verimli yaylalar kuşağı olan Ardahan-Kars yaylaları içerisinde yer almaktadır. Ardahan il sınırının da geçtiği bu kesimde yer
alan verimli dağ çayırları gerek Ardanuç köylülerince gerekse Ardahanlılar
tarafından yüzlerce yıldan beri değerlendirilmektedir (Rızvanoğlu, 2017: 102).
Yalnızçam Dağları eteklerinde birbirine yakın konumda olan Ardahan ve Artvin yaylaları arasında sınır ihlalleri yaşanmaktadır. Yaylacılar ve çobanlar arasında yayla sınırlarının tam olarak bilinmemesi, atalarından duydukları sınır
bilgisine göre davranmaları nedeniyle farklı bilgilere dayalı olarak meralar
kullanılabilmektedir.
Bağdeşen Köyü Yaylası, çevresindeki Artvin ve Erzurum yaylaları ile yakın
konumda bulunmaktadır. Artvin-Ardahan sınırının geçtiği Top Yolu’nun doğusunda, Hopa ve Kemalpaşa ilçelerinden gelenlerin kullandığı Tavget, Fatmaça- yır Yaylası ile karşısında yer alan Bağdeşen Köyü Yaylası arasında sınır sorunları
yaşanmıştır. Hopa yaylacılarının kullandığı yayla yerleşmeleri, “Hemşinlilerin
yayla” olarak tarif edilmektedir. Bağdeşen Köyü Yaylası’ndaki sorunlardan biri,
Hemşin yaylacıları ve Ardanuç ilçesi yaylacıları arasında süregelmiştir. Yayla sınırına dair dava sürecinde, köy muhtarlarının bilgileri önemli olmuş ve bazı kişilerin
köylerinden muhtarlık seçiminde daha fazla oy alma kaygısı nedeniyle köylüyü
memnun edecek şekilde yanlış bilgi ile alınan kararları etkilediği ifade edilmiştir.
Tarihî süreçte de otlak bulma amacıyla Hemşin yaylacılarının Ardahan yönünde
gitmeye mecbur kaldıkları anlaşılmaktadır. 28.09.1884 tarihli Osmanlı arşiv kayıtlarında bulunan “Rusya: Hopa kazasına tabi Hemşin köyü ahalisinin hayvanlarını beslemek üzere Ardahan yaylalarına gitmeleri Rusya Hükûmeti tarafından
engellendiğinden bunun önlenmesi hakkında Lazistan Sancağı Mutasarrıflığı’nın
tahriratı, Hariciye’ye verilen tezkire ile diğer tahrirat ve bu yolda Petersburg Sefareti tarafından yapılan girişime dair rapor” adlı belge, yaylacılık konusundaki
sorunların çözümüne yönelik girişimleri belgelemektedir.1
Saha çalışmaları sırasında, özellikle farklı kültür gruplarının yaşadığı birbirine yakın yaylalarda ve dışardan getirilen hayvanların meralarda yoğun
baskı oluşturması nedeniyle huzursuzlukların yaşandığı tespit edilmiştir. Ardahan meralarının diğer Doğu illerinden gelen yaylacılara kiralanması durumunda mera kapasitesi için belirlenen hayvan sayısının üç katı küçükbaş hayvanın otlatılması meralara zarar vermiştir. Yaylacıların belirttiği gibi küçükbaş
hayvanlar ağız yapıları nedeniyle en ücra köşelerdeki otlara ulaşabilmekte, otlar yeterince gelişmeden kökünden yolunmasına sebep olmaktadır. Küçükbaş
hayvanların tahrip ettiği meraların otları 4-5 yıl sonra ancak önceki hâline dönmeye başladığı, yine de verimin düşük olduğu ifade edilmiştir. Yaylacıların
sorunları devlet kurumlarına ulaştırılmakta ve alınan birtakım kararlar uygulanmaktadır. 2020 tarihli, Ardahan Valiliğinin emriyle alınan kararda, köy yakınlarındaki mera ve umuma ait otlakiyelerde, köy merkezi ya da köy merkezinin bulunduğu yükseltiden daha alçaktaki otlakların kullanımına 1 Mayıs’ta
ve Posof ilçesinde ise bu tarihin 15 Nisan’da başlaması, köy uzağındaki meraların da 1 Haziran’da otlatılmaya başlanması kararı alınmıştır. Meralarda aşırı
otlatma baskısına meydan vermemek, bitkilerin gelişimine zaman tanımak ve
doğal tohumlamanın oluşabilmesi amacıyla münavebe şeklinde otlatmanın
uygulanması kararlaştırılmıştır (URL-3). Ardahanlı yaylacılar, meraların ancak
kendi hayvanlarına yetecek potansiyelde olduğunu, dışardan getirilen sürülerin mera verimini hatta arıcılıkla uğraşanların elde ettiği balın verimini de
1
Yer: HR.SYS. / 1342 – 37 – 0 Tarih: M-28-09-1884 Osmanlı arşiv kaydı. (https://akunq.net/
tr/?p=51093).
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 179
yarı yarıya düşürdüğünü ifade etmiştir. Hoçvan yöresindeki yaylacılar ise meralarının hayvanlara yeterli gelmediğini ifade etmiştir. Geniş meralarda, mera
sınırına dikkat etmeyen, hayvanları buna göre yönlendirmeyen çobanlar farklı
ilçe ve köylerden getirilen hayvan sürülerinin karışmasına neden olmaktadır.
Otlaklara salınan hayvanlar, diğer illerden gelen hayvan sürüleriyle karışması durumunda bulaşıcı hayvan hastalıkları artabilmektedir. Bu durumda bir
yaylaya ait olan sürüde hayvan hastalığı yoksa diğer sürülerde olma ihtimaline karşı tedbirli olmak gerekmektedir. Bu ise yaylacıların ve çobanların işini,
hayvan takibini güçleştirmektedir. İl dışından getirilen hayvanlardan Ardahan
yaylalarındaki hayvan sürülerine şap hastalığının bulaşmış ve bu tür durumlara karşı yetkililerce de önlem alınmaya çalışılmıştır (URL-4).
Ardahan yaylalarında, çevre illerden gelen ve Yalnızçam Dağları eteklerini kullanan yaylacılar arasında kültürel farklılıklardan kaynaklanan sorunlar
yaşandığı tespit edilmiştir. Ardahanlı yaylacılara göre farklı illerden gelen bazı
yaylacıların, gezginlerin yaylalarda içki içmesi, yayla ve meralara dair yapılan
anlaşmalara sonradan karşı gelinmesi, yaylada düzen-intizam sağlanamaması
vb. davranışları yayla yaşamında rahatsız edici olmaktadır. Örneğin Iğdır ilinden gelen hayvan sahiplerinin Ardahan yaylalarını özenli kullanmadığı belirtilmiştir. Bazen Ardahanlıların tarla ve bahçelerine hayvan sürülerinin zarar
verdiği, dikkat edilmediği ifade edilmiştir. Iğdır Ovası ve çevresinden her yıl
ortalama 2500-3000 ailenin yaylacılık amacıyla geldiği yaylalar arasında Ardahan yaylaları da bulunmaktadır. Bunun nedenleri arasında, Iğdır Ovası ve
çevresinde yaylacılık aktivitesinin çok yoğun olmasına karşılık bir yandan bölge yaylalarının hayvan otlatma kapasitesinin kısıtlı oluşu, diğer yandan 48 ova
köyünün yaylasının bulunmayışı gibi etkenler yer almaktadır (Güner, 1995).
Yaylacıların mera kullanımına dair rastlanılan bir sorun da yerel yönetimlerin kendi inisiyatiflerine dayalı uygulamalarında görülmektedir. Yörede mera
alanlarında hayvan otlatan yaylacılardan köy muhtarları tırnak parası, çöp parası
adı altında usule uygun olmayan yollarla para toplamaktadır. Bu durum yörede
büyükbaş hayvancılığı ve hayvancılıkla bağlantılı yaylacılık faaliyetini olumsuz
etkilemekte, yöre halkını zor duruma düşürmektedir (Bağcı ve Kılıç, 2019: 368)

6.2. Su Kaynaklarına Erişim Ve Suyun Kullanımı
Yayla yerleşmelerinde dereler ve kaynak sularından istifade edilmekte,
içme ve kullanma suyu, kaynak sularından karşılanmaktadır. İçme suları çoğunlukla yayla evlerine kadar alınmıştır. Ancak suyun iki ayrı kaba doldurularak
sırt ile taşındığı yaylalar da bulunmaktadır. Örneğin Göle yaylalarında yeterli su
180 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
şebekesi olmadığından hayvanların ve insanların içme, kullanma suyu taşıma
suyla karşılanmaktadır. Suların evlere alınmasıyla, evlerin önünde kap kacağın
yıkandığı sade ve küçük iskeleler yapılmıştır. Ancak yine de yaylacılara göre suyun yerleşme içine aktarılması, su boruları, geçiş güzergâhları nedeniyle suyun
yaylalara getirilmesinde sağlam bir altyapı yetersizliği dikkat çekmektedir.
Kaynak sularının varlığına bağlı olarak hayvanlar meralarda birçok yerden su içebilmektedir. Yayla meskenleri içinde ise hayvanların içme suyu, hortumlarla aktarılan suyun yalaklara (kürün) doldurulmasıyla sağlanmaktadır.
Hayvanların su içmesi amacıyla hazırlanan pek çok yalak yerleştirilmiş olup
çoğunlukla metal yalaklar kullanılmaktadır.
6.3. Yaylalarda Çevre Kirliliği
Yayla yerleşmeleri yaz döneminde insanlar için serin ve temiz havada dinlenme olanağı sunmaktadır. Yaylacılar dışında, yaylacı ailelerin büyükşehirlerde
olan akrabalarından ve günübirlik olarak şehir içinden gelen piknikçiler olmaktadır. Yaylalarda hem yaylacılardan hem de yaylaya dışardan gelenlerin bıraktıkları çöpler görülmektedir. Dışarıdan yaylalara gelen kişiler, satın aldıkları çeşitli
eşyalarını, yiyecek içecek atıklarını, temizlik ürünlerine ait plastikleri, çeşitli içki
kutu ve şişeleri, çocuk bezlerini yaylalara, kaynak sularına, dere kenarlarına, taş
yığınlarının diplerine vb. bırakmaktadır. Bu ise en başta, hayvanların bunları yiyerek ölmelerine ya da yaralanmalarına neden olmaktadır. Yaylacılar bu konuda
oldukça tedirgin ve rahatsız olduklarını ifade etmiştir. Yöre halkı bazen çöpleri
yayla dışına taşıyarak belli bir yere atmakta ya da toprağa gömmektedir. Yaylalara
atılan çöpler aynı zamanda yağmur, kar suyuyla çözülerek toprakların kirlenmesine neden olmakta ve dolayısıyla mera otlarını olumsuz etkilemektedir. Yaylalara
belediye hizmetlerinin ulaşması, konteyner kullanımı güç olacağından çöp üretmeme ve gelen yaylacılara kati şekilde müdahale edilmesi söz konusu olmaktadır.
Yaylacılar, “Eşikten beşiğe kadar gelenlere kapımız açıktır.” diyerek her yaştan
misafire kapılarının açık olduğunu, herkesin yaylalara gelip, gezip dönebileceğini
ancak çevreyi kirleten davranışların haddini aştığı belirtilmiştir.
6.4. Çoban Tutma
Kalabalık hayvan sürülerine sahip olan aileler çoğunlukla bir çoban bulmak
durumundadır. Köylerin belirlediği çobanlar bir köyün bütün sürülerini, “sığırtmacı” denilen kişiler de sığırları gütmektedir. Bu kişiler yıl sonunda ücretlerini
almaktadır. Bazı küçük köylerde köyün sığır sürüsünü (yörede nahır) köylüler
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 181
kendi aralarında sıra oluşturarak otlatmaktadır. Böylelikle köylüler, hayvanlarını bir diğer köylüsüne emanet ederek kendi hayvanlarının peşine gitme durumunda kalmadığından köy işlerine davam etmektedir. Son yıllarda ise çoban
ve sığırtmaç bulmak güçleşmiştir. Bu nedenle de bölgede göçmen olarak bulunan Afgan çobanlar tercih edilmektedir. Çobanların, yaylacılık sahasını bilmesi, hayvan davranışlarını tanıması, hayvanları iyi otlatabileceği yerlere sürüleri
yönlendirmesi, yaralanan hayvanlara zamanında ve doğru müdahale edebilmesi gibi hayvancılık verimini etkileyen birçok unsur bulunmaktadır. Bu nedenle
yaylacılar, çoban tutacakları kişiyi önemsemektedir. Çoban tutma konusunda
çoğunlukla üç sorunla karşılaşılmaktadır: çoban ücretleri, il dışından çoban tutamama/iyi çoban bulamama ve ailelerde genç erkeklerin çobanlık yapmak istememesi.
Çobanlar ve hayvanlarla ilgili sorun yaşamak istemeyen yaylacılar genellikle kendi köylerinden veya çevre köylerden çoban tutmayı tercih etmektedir.
Ardahan halkından çoban bulunamadığı durumlarda, Iğdır ve Ağrı gibi çevre
illerden çoban bulunmakta, ücret konusunda anlaşma sağlanabilmekte ancak
bazen çobanların, hayvanların bakım ve takibi konusunda duyarlı olmadıkları
belirtilmiştir. “Nahıra giden çobanlar, kendi malı gibi ilgilenmiyor.”, “Kendin
çobanlığa gitsen zaten malının çaresine bakarsın.” şeklinde çobanların yeterli
mesuliyet almadıkları ifade edilmiştir. Bu nedenle yaylacılar çoban ücretlerinin
fazlalığına razı olarak kendi köylerinden çoban bulmak istemektelerdir. Dışarıdan gelen çobana göre yerli çobanların talep ettiği ücret daha fazla olabilmektedir. Yaylacılar, örneğin aylık ücret 2-3 bin lira ise 5 bin lira vermeye razı olup
çoban tutmaktadır. “Köy çobanı tutuluyor, kendi köylerinden çoban tutuyorlar,
2 bin lira ise 5 bin lira veriliyor, sorun yaşamamak için.” denilmiştir. Diğer taraftan eğitim, memuriyet atamaları, iş bulma, evlilik gibi nedenlerle şehir dışına göç
verilmiş ve köylerinden göç eden genç nüfusun olması hayvancılığı olumsuz etkilemiştir. Çünkü hayvancılığın sürdürülmesinde en az iki kişiye ihtiyaç duyulmuştur. Yaylacılara göre genç nüfus, hayvancılığa ve yaz döneminde çobanlık
yapma konusunda hevesli değildir. Oysa geçmişten beri orta yaş üstü nüfus, bu
yaşa geldikleri hâlde hayvancılığın sürdürülmesini önemsediklerini, zorlukları
olmasına rağmen hevesle bu işi yaptıklarını ve çaba gösterdiklerini belirtmiştir.
Ancak aynı durumu çocuklarında görememektedirler.

6.5. Hayvansal Gıda Üretimi ve Satışı
Hayvansal gıdanın üretimi özellikle üç nedenden dolayı oldukça önemlidir. Öncelikle yaylacılığın amaçlarından biri, ailelerin kış dönemindeki gıdalarının önemli bir oranını oluşturan hayvansal gıdanın temin edilmesidir. Kış
182 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
döneminde hayvanların sütlerinin azalmasının da etkisiyle yoğurt, tereyağı ve
peynir daha az yapılmaktadır. İkinci olarak hayvan sayısının bol olması sayesinde, yayla döneminde elde edilen süt ürünlerinden maddi gelir sağlanmaktadır. Üçüncüsü ise geleneksel yaylacılık, yöresel ve doğal çeşitli gıdalarla
özdeşleşmiştir. Bu gıdalar coğrafi işaret alınarak yörenin tanıtımına katkı sağlaması nedeniyle önemli olup bunların hayvancılığı etkileyen Ardahan’a has
diğer özelliklerle birlikte değerlendirilmesinde fayda vardır. Yaylacılar en fazla, peynir ve tereyağ satışından gelir elde etmektedir. Peynir çeşitlerine (çeçil,
yağlı peynir, lor, çökelek, göğermiş peynir vd.) göre fiyatlar değişmektedir.
2020 yılı itibarıyla en düşük peynir ücreti 20 lira, en yüksek ücret ise 50-55 liradır. Aileler kendi geçimleri için yeterli oranda yağ, peynir elde ettikten sonra
il ve ilçe merkezlerindeki şarküteriler vasıtasıyla süt ürünlerini satmaktadır.
Hocvan Yaylası’nda ise yaylacılar “Köyde mandıra var, süt çok düşük ücretle
satılıyor. 1 litresi 1,85 lira. Kâr edemiyoruz.” demişlerdir. Mandıra işletmeleri,
yaylacılardan işlenmemiş süt almayı ve kendi işletmelerinde ürüne dönüştürerek daha fazla kâr elde etmeyi hesaplamaktadır. Bu nedenle işletmeler, sütü
köylere gelerek satın almaktadır (Fotoğraf 11). Yaylacılar, kırmızı et satışında fiyatlarda istikrarsızlık olduğunu düşünmektedir. Örneğin Bilbilan Yaylası
hayvanların en bol olduğu yaylalardan olmasına, her hafta sonu hayvan pazarının kurulmasına rağmen kırmızı etin kg fiyatının 60 lira olması pahalı bulunmaktadır. Ardahanlı yaylacılar bu fiyat yerine, koyunun, kuzunun bol olduğu
yaylada etin kg fiyatının 45 lira olması gerektiğini belirtmiştir.
Bilbilan Yaylası; Ardahan, Erzurum ve Artvin illerinden gelen yaylacıların canlı hayvan alışverişi yaptığı merkezi bir yayladır. Yalnızçam Dağlarının
Artvin ve Ardahan toprakları arsında yer alan Bilbilan Yaylası yerleşmeleri
yüzyıllardan beri kullanılan ve verimli dağ çayırlarının bulunduğu bir yaylalar
kuşağıdır. Ardahan il sınırı bu kesimden geçmektedir. Ardahan ile Artvin kara
yolunun bu yayla içinden geçiyor olması hem ticari faaliyetleri geliştirmiş hem
de farklı ilçelerden gelen yaylacıların buluşmasını sağlamıştır. Buraya yakın
bulunmasının etkisiyle özellikle Damal ve Göle’den yaylacılar gelmektedir.
Yaylacılar buradaki ticari faaliyetler için “Oltu, Olur, Göle, Şavşat, Ardanuç,
Ardahan halkı hayvan ticareti için buraya gelirdi, şimdi ticaret yok denecek
kadar az.” demektedir. Yörede yetiştirilen ve ek gelir sağlayan diğer hayvanlar ise kazlardır (Fotoğraf 10). Yayla döneminde kazlar yaylaya çıkarılmakta ve
diğer hayvanlar gibi burada da doğal ortamda beslenmektedir. Bazı yaylalarda
ise kazların etrafa tüy saçması ve bunların otlakta bulunmasının hayvanlar için
tehlikeli olabileceği, sığırların yutması halinde yaralanmalara yol açacağı nedeniyle yaylaya götürülmediği belirtilmiştir. Kurutulmuş kaz etinin 2-2,5 kg’ı eslenmektedir. Bazı yaylalarda ise kazların etrafa tüy saçması ve bunların otlakta bulunmasının
hayvanlar için tehlikeli olabileceği, sığırların yutması halinde yaralanmalara yol açacağı nedeniyle
yaylaya götürülmediği belirtilmiştir. Kurutulmuş kaz etinin 2-2,5 kg’ı yaklaşık 200 liradan
satılmaktadır. Kış döneminde kendine has yöntemle kurutulan kazlar, kaz ambarı ya da kaz sandığı
denen yapılar içinde saklanmaktadır. Az sayıda kaz besleyen aileler için kaz yetiştiriciliğinden elde
edilen gelir de az olmaktadır.
Fotoğraf 10-11: Kuytuca Köyü Yaylası, Göle (Fotoğraf: H. Kılıç, 2019).
Hayvancılığa bağlı üretilen yöresel gıdalar, üretildiği yerin ekolojik şartları altında gelişmiştir. Bu tür gıdalar hem yerel ekonomide hem de gıda kültüründe önemli yere sahip olmaktadır. Ardahan yaylalarında üretilen peynir
çeşitleri, 2000 m üzerinde üretim koşulları sayesinde Türkiye’de sadece bu
bölge koşullarına özgü gıda üretim kültürünü oluşturmuştur. Yöre tarihinde,
gravyer peyniri üretimi önemli olmuş ve bu üretim kırsal kalkınmada katma
değer oluşturularak hem peynirlerin hem bu kültür birikiminin devamlılığı
sağlanmıştır. Geleneksel yöntemlerle organik olarak üretilen Ardahan-Kars
yöresi peynirlerinin yararlı bakteriyolojik koşulların korunabilmesi için bu alanın Kültürel Peyzaj Mirası olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınması ile
üniversiteler ve bölgesel kalkınma ajanslarının koruma konusunda kapsamlı
çalışmalar yürütmesi gerekmektedir (Arınç, 2018: 17).
Ardahan ve Kars illeri gravyer peyniri üretiminde uzmanlaşmış ve yerel
girişimciler sayesinde de adını duyurmuştur. Gravyerin daha çok Kars ili ile
tanınması buradaki yerel çabalarla ilişkilidir. Aynı coğrafi bölgede yer alması
ve hayvancılığa dayalı ekonominin gelişmesi Ardahan için de mümkündür.
2017 ve 2018 yıllarında tarafımızdan Boğatepe köyünde yöresel gıdanın kırsal kalkınmadaki seyrini ve önemini anlamak üzere saha çalışması yapılmıştır.
Elde edilen veriler, benzer koşullara sahip Ardahan ili için de oldukça önemlidir. Örnek bir uygulama olarak burada Kars Zavot Ekomüzesi değerlendiril-
184 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
miştir. Boğatepe köyü gravyer peyniri ile adını duyurmuştur. Gravyer peyniri üretimi tarihi sürece dayanmaktadır. Boğatepe köyünde2
göç nedeniyle bu
üretim faaliyetleri azalmış ancak köyüne dönüş yapan bir yerel girişimcinin
yerel halkı bilinçlendirmesi ile peynir üretimi tekrar hız kazanmıştır. Geçmişte
burada peynir üretiminde gelişen uzmanlığın izi sürülmüş ve yöre için bir istihdam oluşturmuştur. Kars’taki ekomüze ve peynir üretimi, kırsaldaki kadın
ve erkeklerin iş bölümü yapıp dernekler kurarak yerel girişimciliği nasıl geliştirdikleri ve yine yerel coğrafi koşulları bilerek nasıl katma değer oluşturduklarını göstermektedir. Bu yerleşim alanının ve hayvancılık faaliyetlerinin 1800
m’den daha yüksekte bulunması, bitki örtüsündeki çeşitlilik (tıbbi ve aromatik
bitkiler) geleneksel üretimi desteklemiştir. Peynir üretim kültürünün yaşatılması amacıyla köyde eski bir mandıranın restore edilmesi ile Zavot Ekomüzesi
oluşturulmuştur. Rusya’dan yöreye gelen Malakanlardan kalan ekipmanlar
bir ekomüze kurularak sergilenmiştir. Müze içi, peynir üretiminde kullanılan
araçlar yanında, tarihî süreçte rol alan kişilerin fotoğrafları ile birlikte katkıları, çeşitli belgeler, peynircilikte tıbbi ve aromatik bitkilerin de önemli olması
nedeniyle kurutulmuş bitkiler sergilenmektedir. Dolayısıyla Ardahan yaylacılığında geleneksel üretim yöntemleri, yöresel gıdaların envanter çalışmaları,
yöreye özgü gıda muhafaza yöntemleri, kullanılan alet edevat, süt ürünlerine
lezzet veren bitki çeşitliliği, bunların “mayıs yağı” gibi yerel dildeki tarifleri
araştırılmalıdır. Zaten Göle tarihinde de hayvancılığa dair önemli çalışmalar
yapılmıştır.
1926 yılında çıkarılan “Islah-ı Hayvanat Kanunu’na dayanılarak Doğu
Anadolu’da yetiştirilen hayvanların ıslahı amacıyla 15 Eylül 1936 tarihli Başbakanlık Kararnamesi ile Kars’ta Cumhuriyet Dönemi’nin ilk inekhanelerinden biri olan Göle İnekhanesi kurulmuştur. Zengin mera ve çayır varlığı
nedeniyle kuruluş yeri olarak seçilen Göle ilçesinin Şerefiye köyü ile Kars’ın
merkez ilçesine bağlı Cılavuz mevkisinin Akpınar ve İsa çayırında yer alan
araziler, inekhane, tay çiftliği ve boğa istasyonları binalarının inşası için Tarım Bakanlığına tahsis edilmiştir. Göle İnekhanesi, Tarım Bakanlığında 1984
yılında gerçekleştirilen reorganizasyon çalışmaları çerçevesinde Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünün kaldırılması ile diğer hara ve inekhanelerle birlikte Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlanmıştır. İzleyen dönemlerde,
birçok kamu kuruluşunda olduğu gibi Göle İnekhanesi de maddi açıdan kâr
getirmeyip zarar ettiği gerekçesiyle 2005 yılında özel sektöre devredilmiştir
(Kızıltepe, vd. 2014).
2
Boğatepe köyü, 1955 yılına kadar Göle ilçesine bağlı bir köy yerleşimi idi. Göle’nin 1992 yılında
Ardahan’a bağlanmasıyla iki ilin sınırı üzerinde bulunan köy, Kars’ın merkez ilçesine bağlanmıştır.
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 185
6.6. Fizikî Çevrenin Kullanımına Yönelik Karşılaşılan Sorunlar
Yaylaların bulunduğu konum, yükselti, su kaynaklarına yakınlık, ormana yakın olmadan dolayı yaylacılar bu fiziki çevreden istifade etmektedir ya
da yine yaylalarda bunlarla ilişkili sorunlarla karşılaşmaktadır. Öncelikle doğal bitki örtüsü olan ormanlar geçmişten beri kullanılmaktadır. Ormanlar, iklimin soğuk olmasından yıl boyunca kullanılan yakacak odunun temin yeri
olmuştur. Ahır, samanlık, dam örtüsü olarak da odun kullanılmıştır. Çürüyen
tomrukların değiştirilmesiyle ormandan istifade etme süregelmiştir. Yayla evlerinde sütün işlenmesi, yemek-ekmek pişirmede de genellikle yakacak olarak
odun kullanılmıştır. Bazı yer adları ve steplerin olduğu alanların Meşe Ardahan (Hanak ve Damal), Çamlıçatak, Uluçam gibi eski ve yeni yerel adlar, önceleri buralarda orman varlığının fazla olduğunu gösteren kanıtlar niteliğindedir. Hayvancılığın ve yaylacılığın geçmişten beri sürdürülen önemli geçim
kaynağı olması, aşırı hayvan otlatma ve orman tahribi sonucunda bitki örtüsü
bugünkü görünümünü almıştır.
Yıllardır yaylacılık yapanlar, meralardaki otun gelişimini destekleyecek
şekilde hayvanları dönüşümlü olarak meraların farklı alanlarında otlatmıştır.
Hatta yöre halkı otlakların zamanından önce otlatılmasını önlemek amacıyla
arazileri koruk ilan etmektedir. Bu alanların kenarına taşları üst üste yığarak
guşka (kuşka) denilen uyarıcı işaretler yapılmaktadır. Bu şekilde koruk olan
yerlerin belli bir dönem içinde otlak olarak kullanılamayacağı belirtilir.
Meralarda hayvan sayısı artışı ve çevre illerden gelen hayvanlar nedeniyle
aşırı otlama yapılması besleyiciliği bulunmayan, hayvanların yemediği otların çoğalmasına neden olmuştur. Bu durumda mera ekolojisi bozulmakta ve
meraların onarımı güç olmaktadır. Dolayısıyla hayvancılık yapan illerin kendi
mera alanlarında en üst düzeyde verim sağlayacak şekilde ve planlı otlatma
sağlaması ile bir denge oluşturulması oldukça önemli olmaktadır.
Ormana yakın bulunan yaylalarda, ormanlarda yaşayan yabani hayvanlar bazen yaylacıları, çobanları ve hayvanları ürkütmektedir. Ayılar tarafından saldırıya uğrayan yöre halkı da ayıları öldürmeye çalışmaktadır.
Yörede bu açıdan ciddi bir güvenlik sorunu olduğu ve planlamaya ihtiyaç
duyulduğu tespit edilmiştir. Yabani hayvanların geçiş güzergâhlarının bilinmesi ve doğa korumacılardan, yörenin coğrafi özelliklerini bilen bilim
insanlarıyla yerel halkın tecrübesine dayalı çözümler geliştirilmelidir (Bağcı ve Kılıç, 2019: 184). Yaylalarda teknolojinin gelişmediği, soğutucuların kullanılmadığı dönemlerde yine doğal ortamdan istifade edilmiştir. Yayla yerleşmelerinin üst kısımlarındaki kayalık ve tepelik alanlar arasında yaz dönemine kadar erimeden
kalan, ufak çaplı kar birikintileri yer almaktadır. Bu kar kalıntılarına yörede
kürtük denilmektedir. Bazen bu karlar, sütün işlenmesi esnasında kullanmak
için alınmaktadır. Yaz döneminde dağ eteklerinde çayır biçenler ile çobanlar
yanlarında getirdikleri gıdaların (su, ayran, yoğurt vb.) soğutulmasında kürtüklerden alınan karı kullanmıştır.
Yayla döneminde, hayvan hastalıklarına müdahalede geleneksel yöntemlerin kullanılmakta olduğu tespit edilmiştir. Yaylacıların bu bilgilere sıklıkla
başvurmalarında yaylaların ilçe merkezlerine mesafesinden dolayı veteriner
hekimlerin erken gelememesi nedeniyle yaylacılar hasta hayvanlara kendileri
müdahale etmeyi tercih etmektedir. Bu ise bazı durumlarda hayvanların ölümüne, yaralanmasına neden olabilmektedir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Araştırma sahasında geniş mera alanları, yörenin iklim özellikleri, sanayi
faaliyetlerinin gelişmemiş olması, tarla tarımının sınırlı oluşu gibi etmenlere
bağlı olarak hayvancılık ve yaylacılık önemli bir faaliyet olarak gelişmiştir.
Yaylacılık geleneksel olarak mera alanlarından faydalanmak, hayvanları yaz
dönemi boyunca taze otla beslemek, et ve sütte verimi artırmak, besi maliyetini
düşürmeye yönelik olarak sürdürülmektedir.
Ardahan’ın yüksek platolarda kurulmuş olması ve yayla yerleşmelerinin
2000 m’nin üzerinde bulunmasına bağlı olarak daimi ve geçici yerleşmeler arasında bulunan mezra yerleşmeleri bulunmamaktadır. Yayla meskenleri Doğu
Karadeniz ve Doğu Anadolu yaylalarında taş malzemeden yapılan yayla evleri
ile benzerlik göstermekte ve ev eklentilerinin adları Posof ve Göle’de değişiklik göstermektedir. Yeni yayla evlerinin inşaatında modern malzemenin kullanılması geleneksel yayla görünümünün değişmesine neden olmaktadır. Yayla
kültüründe önemli yeri olan yayla şenlikleri sayıları azalarak devam etmektedir.
Mera alanlarının diğer illerden gelen hayvan sahiplerine kiraya verilmesi
mera ekolojisinde yoğun tahribata neden olmuştur. Yayla sınırları ihlali ve meraların kapasitesinin üzerinde hayvan otlatılması nedeniyle yaylacılar arasında
sorunlar yaşanmıştır.
Ardahan’ın yaylacılık faaliyetlerine, yayla hayatına özgü pek çok yerel
sözcük bulunmaktadır (Aksakal, 2019).Yaylaların meskenleri oldukça benzer-
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faaliyetlerinde Yaşanan Sorunlar 187
lik göstermekte ancak meskenlerinin yapı ve bölümlerinde farklı yerel adlar
kullanılmaktadır. Yerel dilde ve yaylacılar arasında kullanılsa da hayvancılığın, yaylacılığın azalmasına ve popüler kültürün sahada izlerinin görülmesine
bağlı olarak yerel sözcüklerin kullanım alanları daralmaktadır.
Ardahan’da turizm faaliyetleri oldukça sınırlıdır. Ancak yörenin agroturizm ve gastronomi turizmi potansiyeli bulunmaktadır. Yörede kırsal turizm
planlamaları, yerel halkın görüşleriyle birlikte değerlendirilerek geliştirilme
potansiyeline sahiptir. Bu konuda ulaşım ve mesafe bir sorun olarak görülebilir. Yaylacılıkla ilgili şenlikler, yöredeki diğer organizasyonlarla yakın tarihler
arasında düzenlenerek gurbetten ya da turist olarak gelen kişilerin daha fazla
süre yörede kalması, bu etkinliklere dikkat çekilmesini sağlayabilir. Bununla
birlikte Ardahan’a yakın konumda bulunan Şavşat ilçesi ekoturizm alanında
gelişmektedir. Posof ile Şavşat komşu ilçe olup aralarında kara yolu bağlantısı
bulunmamaktadır. Ancak Şavşat ve Ardanuç ilçe merkezlerinden Ardahan’a
ulaşılmaktadır. Ayrıca Sahara tünelinin tamamlanmasıyla iki il arasında ulaşım kolaylaşacaktır. Bu nedenle doğa turizmi ile gastronomi turizmi aynı dönemler içinde planlanarak yöreye turist gelmesi sağlanabilir. Hayvansal gıdaların büyük şehirlere, kalabalık nüfusa uzak olma ve mesafe etkisi nedeniyle
pazarlama problemi olsa da yerel ve büyük işletmelerin gelişmesi ve turizm
sayesinde pazarlama sorunu kısmen çözülebilecektir.
Ardahan’da hayvancılık gelişmiş olmasına ve tarihî süreçten beri temel
geçim kaynağı olmasına rağmen katma değer oluşturabilecek, hayvansal ürünlerin tanıtımı ve pazarlanmasına yönelik çalışmaların oldukça az olması hayvancılığın daha fazla gelir getirmesini önlemiştir. Hayvancılık, bitki örtüsü,
yöresel gıda üretimi, geleneksel bilgi gibi birçok unsurla ilişkilidir. Kars ilinin Boğatepe köyünde yerel müteşebbisler tarafından oluşturulan Kars Zavot
Ekomüzesi ve Boğatepe Köyü, hayvancılığa dayalı örnek bir kırsal kalkınma
modelidir.
Yaylacılar, hayvanların çeşitli hastalıkları durumunda kendileri ve çobanlar müdahale etmek durumunda kalmaktadır. Yaylacılığın önemli bir faaliyet
olması nedeniyle de daha fazla veteriner hekime ihtiyaç duyulmaktadır. Dolayısıyla İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü bünyesinde ya da özel faaliyet
gösteren veteriner hekimlerin sayısı artırılmalıdır.
Yöreye has peynirler veya diğer hayvansal ürünlerin üretimindeki geleneksel yöntemler, muhafaza koşulları, bitki örtüsüyle ilişkisi araştırılarak
coğrafi işaretli ürün potansiyeli çıkarılmalıdır. Geleneksel üretim biçiminin zamanla değişmesi kullanılan malzemeler, yerel sözcükler, saklama koşullarını
188 ARDAHAN DEĞERLEMELERİ -2- Değerler, Potansiyeller ve Yaklaşımlar
da değiştirmektedir. Oysa bu unsurlar yöre halkının yayla ve hayvancılıkla
uğraşması sonucu gelişen önemli kültürel değerlerdir. Bu yöntem ve bilgilerin
görsel, sesli ve yazılı olarak kayıt altına alınmalıdır. Bu tür çalışmalar yörenin
kırsal kalkınma, agroturizm, sürdürülebilir turizm, ürün geliştirme potansiyeline katkı sunacaktır.
Yaylacılık ve hayvansal üretim hem kültürel hem ekonomik değere sahip
olmuştur. Mevcut üretimin kalitesinin artırılması, üretim koşullarının iyileştirilmesi, katma değer oluşturması amacıyla hayvancılığı ilgilendiren diğer unsurlarla (tıbbi ve aromatik bitkiler, peynirlerin olgunlaştırıldığı, muhafaza edildiği doğal yöntemler vb.) birlikte değerlendirilmesi faydalı olacaktır. Yaylada
üretilen hayvansal gıdalar, sadece bu nedene bağlı doğal ve yerel olmasından
ötürü rağbet görmektedir. Bununla birlikte yerel halkın tanıyıp kullandığı çeşitli tıbbi ve aromatik bitkiler bulunmaktadır. Bu bitki çeşitliliği, süt ürünlerinin kalitesine, tadına, lezzetine etki eden en önemli unsurlardandır. Hayvansal
ürünlerin tanıtımında bu hususa dikkat edilmeli, yöreye özgü bitkilerle birlikte değerlendirilmelidir. Hayvancılığın ve yaylacılığın azaldığı bazı yaylalarda,
yayla evlerinin bir kısmı boş kalmaktadır. Bu durum ise süt sağımı, yün kırkılması ve süt ürünleri yapımı yaya yaşamının bütün unsurlarıyla gelen ziyaretçilere tanıtılabilmesi ve konaklama hizmetinin verilmesi yaylaların varlığını
sürdürmesi ve kırsal turizm faaliyetleri açısından önemli olmaktadır.
Kaynakça
AKBULAK, C. (2016), “Ardahan İlinde Kırsal Turizm Potansiyelinin Sayısallaştırılmış Swot Analizi ile Değerlendirilmesi, HUMANITAS-Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 4(07), s. 1-30.
AKGÜL, G. (1997), “Çıldır ve Aktaş Gölleri (Ardahan) Arasında Kalan Bölgenin Florası (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi), Gazi Üniversitesi, Ankara.
AKSAKAL, E. (2019), “Ardahan’ın Tarım ve Hayvancılık Alanında Unutulma Sürecine Girmiş ve
Kullanım Alanı Daralmış Söz Varlıkları”, Belgü, (4), s. 65-101.
ALAGÖZ, C. A. (1993), “Türkiye’de Yaylacılık Araştırmaları”, Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 2, s. 1-51.
ARINÇ, K. (2016), Doğal, Beşerî, İktisadi ve Siyasal Yönleriyle Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri, Biyosfer
Araştırmaları Merkezi Yayınları No: 106, 1-370, Erzurum.
ARINÇ, K. (2018), “Boğatepe Köyünde Gravyer Peyniri Üretimi ve Sürdürülebilir Gelişme Bakımından Önemi (Kars/Türkiye)”, Türk Coğrafya Dergisi, (70), s. 7-18.
BAĞCI ve KILIÇ, (2019), “Göle’de (Ardahan) Yaylacılık”, Uluslararası Yaylacılık ve Yayla Kültürü
Sempozyumu, 26 – 28 Eylül 2019, Giresun
BİLGEMRE, K. (1940), “Doğu Anadolu Kırmızı Sığırlarında Vücut Yapılışı”, Ziraat Dergisi, Sene:
1, Sayı: 1, 24-33.
BİRİNCİ, S. (2018), Ardahan İlinde İç Göç Hareketinin Yaş ve Cinsiyet Yapısının Analizi (1995-
2016), Journal of Graduate School of Social Sciences, 22.
Ardahan’da Yaylacılık Kültürü ve Yaylacılık Faal CEYLAN, S. (1995), “Ekonomik Fonksiyonları Yönünden Tipik Bir Tarım Kasabası: Göle (Ardahan)”, Doğu Coğrafya Dergisi, 1(1).
CİN, H. (1978), Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu düzenin Bozulması, Ankara.
DOĞANAY, H., ve COŞKUN, O. (2013). Türkiye Yaylacılığındaki Değişme Eğilimleri ve Başlıca
Sonuçları, Eastern Geographical Review, 18(30).
DURMUŞ, E. (2020). Kargapazarı Dağları ve Çevresinde (Erzurum Kuzeydoğusu) Yaylacılık Faaliyetleri, Coğrafya Dergisi, (40), s. 91-108.
EKİNCİ, İ. (2019), On Dokuzuncu Yüzyılda Doğu Karadeniz’de (Gümüşhane-Trabzon) Yayla Anlaşmazlıkları ve Düşündürdükleri, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 13(26), s. 311-346.
EMİROĞLU, M. (1974), Erzurum Kır Yerleşmelerinin Ortalama Yüzölçümleri, Parsel Sayıları ve
Büyüklükleri ile İlgili Bir Araştırma. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 28(1-2), s. 156-195.
ERİNÇ, S. (1953), Doğu Anadolu Bölgesi Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Yayınları No. 572, Coğrafya Enstitüsü Yayınları, No. 15, İstanbul, 1-124.
GÜNER, İ. (1995), Iğdır Ovası ve Çevresinde Yaylacılık, Doğu Coğrafya Dergisi, 1(1).
KAYA, G. (2004). Posof İlçesinin Coğrafyası. (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
KIZILTEPE, A., GÖLCÜ, B. M., ve YİĞİT, A. (2014), Göle İnekhanesinin Kuruluşu ve Tarihsel
Gelişimi, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi, s.
54-55.
KOCA, H. (1995), “Gözne’de Yayla Turizmi”, Doğu Coğrafya Dergisi, 1(1).
KOÇMAN, A. (1990), “Kura Nehri Yukarı Havzasında Doğal Bitki Toplulukları Yetişme Ortamı
Özellikleri”, Ege Coğrafya Dergisi, 5, s. 44-55.
ÖGEL, B. (1985). Türk Kültür Tarihine Giriş. Türklerde Köy ve Şehir Hayati, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara.
RIZVANOĞLU, M. T. (2017), “Merkezî Yaylalara Bir Örnek: Bilbilan Yaylası”, Doğu Coğrafya Dergisi, 22 (38).
SÖZER, A.N. (1972), Kuzeydoğu Anadolu’da Yaylacılık, Turhan Kitabevi, Ankara.
ŞİMŞEK, (2019), “Çıldır ve Aktaş Gölleri Havzasında Bazı Coğrafi Gözlemler”, Belgü, (4), s. 103-127.
TANDOĞAN, A. (1988). İncesu Vadisinde (Çayeli) Coğrafya Gözlemleri. Ankara Üniversitesi Dil
Tarih Coğrafya Fakültesi, Coğrafya Araştırma Dergisi, (11), 91-110.
TUNÇDİLEK, N. (1964). “Türkiye’de Yaylalar ve Yaylacılık”, İ.Ü. Coğ. Enst. Dergisi, (14), 15-28.
YÜCEL, T. (1995). Türkiye’nin Kır Yerleşmeleri ve Tipleri Üzerine Yeni Görüşler, Türk Kültürünü
Araştırma Enst. Dergisi, S:31, 447-469.
ZAMAN, M., ŞAHİN, İ. F. ve BAYRAM, N. (2007), “Doğu Karadeniz’de Alternatif Bir Turizm
Merkezi: Kümbet Yaylası”, Doğu Coğrafya Dergisi, 12(17), 33-63.
ZAMAN, S. (2007). Fonksiyonel Değişim Sürecinde Antalya Beydağları Yaylaları, Atatürk Üniversitesi
Yayınları No. 967, Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Yayınları.
URL-1- http://www.ardahan.gov.tr/hayvancilik-eylem-plani120620 (18.10.2020).
URL-2-https://www.muhabirce.de/2014-06-11/posoflulardan-gurbet-seyrani (07. 07. 2020).
URL-3-https://ardahan.tarimorman.gov.tr/Lists/Duyuru/Attachments/129/pdf (15.10.2020).
URL-4-https://www.haberler.com/ardahan-da-hayvan-giris-cikislari-yasaklandi-13087205-
haberi/ (15.10.2020).

İnternetten alışveriş yapanlar dikkat İnternet üzerinden alışveriş yapanları yakından ilgilendiren uyarı geldi.

17 Haziran 2023 Tarihli Haber

Özellikle oversized kesimler ve katmanlı giyim tarzı popülerliğini sürdürüyor. Aksesuar olarak ise altın ve gümüş tonlarında geometrik şekilli takılar tercih ediliyor. Ayakkabılarda ise platform tabanlı modeller gözde bir seçenek haline geldi.

Sağlık alanında büyük bir dönüşüm

Bir başka konu olarak, gündem haberlerinden bahsedelim: Teknoloji dünyasında yapay zeka ve otomasyon, iş dünyasında dönüşüm sağlıyor. Artırılmış gerçeklik uygulamaları, müşteri deneyimini geliştirerek perakende sektöründe fark yaratıyor. E-ticaret platformları, mobil ödemeler ve dijital pazarlama stratejileri de hızla gelişiyor. Sağlık sektöründe ise genetik testler, kişiselleştirilmiş tedavi yöntemlerinin gelişmesine katkı sağlıyor. Yapay zeka destekli teşhis sistemleri ve robotik cerrahi teknolojileri de sağlık alanında büyük bir dönüşüm yaratıyor.

Geçiş yapacak olursak, seyahat sektöründe ise alternatif tatil rotaları popülerlik kazanıyor. Doğa ile iç içe olan kamp tatilleri, yürüyüş turları ve bisiklet gezileri tercih ediliyor. Kültür turizmi ise tarihi ve arkeolojik mekanlara olan ilgiyi artırıyor.


Teknoloji ile entegre edilen turizm deneyimleri, seyahat severlere daha interaktif bir gezi deneyimi sunuyor. Ayrıca, yerel lezzetleri keşfetmek için gastronomi turları da tercih ediliyor.

Lorem ipsum gibi yapay metinler yerine, gerçek anlam taşıyan bu Türkçe metinleri kullanarak, demo sitenizi daha gerçekçi bir şekilde oluşturabilirsiniz. Bu metinler, tasarım ve içerik düzenlemelerinizi test etmenize yardımcı olacaktır. Sitenizi ziyaret eden kullanıcılar, gerçekçi içeriklerle etkileşime geçerek sitenizin işlevselliğini daha iyi anlayabilirler. Bu da potans

iyeliklerinizi artırabilir ve kullanıcıların sitenize olan ilgisini çekebilir.

Foto: Pexels

Gündem haberlerine geri dönecek olursak, politika dünyasında yaşanan gelişmeler büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Seçim süreçleri, siyasi liderlerin açıklamaları ve hükümet politikaları kamuoyunun dikkatini çekiyor. Ekonomi alanında ise enflasyon, işsizlik oranları ve döviz kurları üzerindeki dalgalanmalar yakından izleniyor. Yatırımcılar ve iş dünyası, bu değişkenlerin etkilerini analiz ederek stratejilerini belirliyor. Ayrıca, sosyal sorumluluk projeleri ve sürdürülebilirlik girişimleri de iş dünyasında önem kazanıyor.

  • Yeni gelişmelerde hız oldukça arttı
  • Yapay zeka tüm kategorilerde önemli ilgi görüyor
  • Umutlandıran gelişmeler oluyor
  • Gündem özellikle spor ve sağlık
  • Haber akışlarında güzel bir akıcılık mevcut
  • Okuma seyri ve zevki gittikçe gelişiyor

Eğitim dünyasında ise dijital dönüşüm hızla ilerliyor. Online eğitim platformları, öğrencilere her yerden erişim imkanı sağlıyor. Uzaktan eğitim ve dijital sınıflar, öğrencilerin öğrenme süreçlerini destekliyor.

Takımlar Penaltı Kaçan Penaltı Kaçan
Fenerbahçe 17 2 7 1
Galatasaray 12 4 2 1
Adana Demirspor 10 3 8  
Beşiktaş 10 2 3 1
HangiKredi Ümraniyespor 10 1 10 1
Trabzonspor 9   6  
Fatih Karagümrük 8   10 3
MKE Ankaragücü 5 2 7  
Medipol Başakşehir 5 1 8 2
Fraport TAV Antalyaspor 4 1 6 2

Teknolojinin kullanımıyla birlikte öğretim metotları da değişiyor ve öğrencilere interaktif bir öğrenme deneyimi sunuluyor. Ayrıca, STEM eğitimi ve girişimcilik programları da gençlerin beceri ve yeteneklerini geliştirmeye yönelik çalışmalara öncelik veriliyor.

Lorem ipsum gibi yapay metinler yerine, gerçek anlam taşıyan bu Türkçe metinleri kullanarak, demo sitenizi daha gerçekçi bir şekilde oluşturabilirsiniz. Bu metinler, tasarım ve içerik düzenlemelerinizi test etmenize yardımcı olacaktır. Sitenizi ziyaret eden kullanıcılar, gerçekçi içeriklerle etkileşime geçerek sitenizin işlevselliğini daha iyi anlayabilirler. Bu da potans

Kripto paralar yoğun ilgi görüyor

  1. Yeni gelişmelerde hız oldukça arttı
  2. Yapay zeka tüm kategorilerde önemli ilgi görüyor
  3. Umutlandıran gelişmeler oluyor
  4. Gündem özellikle spor ve sağlık
  5. Haber akışlarında güzel bir akıcılık mevcut
  6. Okuma seyri ve zevki gittikçe gelişiyor

Sonuç olarak, bu örnek Türkçe metinler, demo sitenizin içeriğini gerçekçi ve anlamlı bir şekilde tamamlamanıza yardımcı olacak. Her bir paragraf, farklı konulara değinerek ziyaretçilerin ilgisini çekebilir ve sitenizin işlevselliğini test etmenize olanak sağlar. Gerçek anlam taşıyan metinler, kullanıcı deneyimini iyileştirebilir ve sitenizin profesyonel bir görünüm sunmasını sağlar.

DİĞER VİDEOLAR