Demirtaş’ın sayın olarak hitap ettiği Erdoğan’ın bu ülkede barış için ‘gerekirse başımız koyarım’ dediği bir süreci bu ülkeye yaşatan partisinin lideri sayın cumhurbaşkanının bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonrada da bahar bayramı Newroz’a yakışır işlerle Kürt, Türk demeden ülkeye hizmet ettiğine olan inancıyla aday olduğunu belirten AK Parti Belediye Meclis Üyesi, İş İnsan Fırat Avşar, ‘Hizmete susamış bu mazlum halkın üzerinde demlemeye kalkanlara yine bu halk, Ardahanlı seçmen 31 Mart’ta gereken cevabı verecektir.’ dedi.
Bugüne kadar olduğu gibi 1 Nisan’dan itibaren bir Hoçvanlı, bir iş insanı, bir siyasetçi olarak yerel yönetimde de tüm Ardahan halkını temsil etmeye hazırlandıklarını belirten AK Parti Ardahan Belediye Meclis Üyesi Adayı, AK Parti eski Merkez İlçe Başkanı, İş insanı Fırat Avşar kimsenin bu güzelim, kardeşçe yüz yılladır birlikte yaşamayı tercihe den halkın inançları, gelenek, görenekleri, dili üzerinde siyaset yapmasın, bu halk nasıl bir karar vereceğini 31 Mart günü hür ve özgürce başına gideceği sandıkta anasın ak süt gibi ter temiz oyu ile ortaya koyacaktır.’ dedi.
Eski adıyla HDP, şimdi ki DEM’e ‘sızmışlar’ olarak adlandırılan ve tabanın ısrarla istemesine rağmen geçtiğimiz seçimlerde olduğu gibi yaklaşan seçimler öncesi de kendi özel çıkarları için arka kapılarda birileriyle anlaşıp, son anda aday çıkarması engellenen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, DEM’de yaşananlara Genel Merkez müdahalesi.
Alınan bilgilere göre CHP’li Belediye Başkanının ziyaret ettiği mevcut DEM yönetiminin için de bulunan bazı isimlerinde içinde olduğu bir gruba DEM Genel Merkezince müdahale yapılacak.
Başta geçtiğimiz seçimlerde evinde konuk ettiği CHP’li Başkan’a destek karşılığında bir yakınını İstanbul Şişli Belediyesinde iş verdirdiği ileri sürülen Ergül Koç, partisinden çok CHP’li Belediye Başkanı ile bol bol fotoğraflar veren Nihat Zengin, CHP’den 2. sıra milletvekili adayı olan ama bir anda HDP’ye geçip, kısa bir süre milletvekilliği yapan Dr. Taşkın Aktaş, İstanbul Esenyurt’ta ulusalcı diye bilinen ekiple birlikte yıllarca Gürbüz Çapan’ın yanında yer alan, Esenyurt Belediyesinde çalışırken çıkarılan ve geri geldiği Ardahan’da mevcut CHP’li Belediye Başkanı ile olan yakın ilişkisi ile önce CHP’li Başkan’a danışma sonrada HDP Ardahan yönetimine giren Erhan Atak, DEM’in aday çıkarılmaması karşısına kendisine CHP’nin listesinin en güzel yerine yer bulan Ercan al acele yapılan son genel kurul seçiminde beklenmedik bir anda DEM İlçe Başkanlığına getirilen Eyüp Halisoğulları, akrabalarının büyük bölümü AK Partili olan kendisinin CHP Meclis üyesi listesinde yer alan Ercan Yıldırım ve Şaban Gözcü, Yener Yılmaz’ın DEM’de ihraç edileceği ve bu yöne hazırlık yapıldığı ileri sürüldü.
CHP’liler Çarşı’da da, Köyde, Göle’de el öperek kendi adayları olan DEM’ilerden oy istiyorlar!
CHP’Lİ AŞIK BU ARALAR HOÇVAN’A AŞIK OLDU! Ardahan Merkezde olduğu gibi köylerde de Kürt seçmenin de aralarında olduğu CHP Ardahan İl Genel Meclis Üyesi Tayfun Aşık sık sık gittiği Hoçvan’da el öperek oy istediği görüldü.
‘Siz bize merkezden oy verin, biz de size Göle’de ve İl Genel ’de oy verelim’ deyip, o seçimde olduğu gibi bu seçimde de Göle adayını geri çekmeyen CHP’liler, DEM’in oy ağırlığının olduğu Hoçvan ve Göle’de AK Parti’den daha çok çalışıp, ziyaret ettikleri Kürt ağırlıklı seçmenin ellerini öperek, CHP’nin adaylarına oy istedikleri dikkat çekmekte. Ardahan merkez de aday gösterilmesi son anda engellenen DEM’lilerin, CHP’nin adayını geri çekmediği Göle’de bir hayli zorda olduğu görülürken aynı zorluğu Ardahan merkez ve Hoçvan’da da yaşıyor.
Aynı DEM’liler, geçen yerel seçimlerde HDP’yi olduğu gibi bu seçimlerde de DEM’i kandırdığı ileri sürülen CHP’lilerin yalandan el öperek oy istedikleri seçmenin ulusalcı CHP’li tayfanın kendilerine oynadığı oyunlarını unutmaması istiyorlar. DEM’liler, İl Genel Meclis Üyelerine oy alabileceklerini düşündükleri Hoçvan ve Belediye Başkanı Adayının yanı sıra Göleli seçmeni boş bırakmayan CHP’lilere tepkililer.
**KENDİ ADAYLARIMIZI AYAKLAR ALTINA KOYMAYALIM.. CHP’lilerin kent merkezinde oynadığı OY oyununu Göle ve Hoçvan’da da oynadığına dikkat çeken DEM’liler, ‘el öpme ayakları ile bizden kendi oylarımızı almak isteyen ulusalcıların oyununa gelip kendi adaylarımızı ayaklar altına vermeyelim’ diyorlar.
W’ye ve Demritaş’a Özgürlük!..
Newroz etkinliklerinin kutlandığı bir zamanda belediyeye gelmeden bankamatikten 30 bin, 40 bin TL. maaş aldıkları ileri sürülen yakınları denen helvacı hewalleri yanına alan ama Kürt’çe denilince ‘Bilinmeyen bir dil’ diyen tayfanın içinde olan ulusalcı CHP’lilere inanan DEM’lileri izlerken bu yolda ölümüne mücadele edenleri ve bizim bu yolda yıllardır verdiğimiz mücadeleyi hatırladım.
Çünkü havuza düşmeden önce şu an Halk TV’de sabah haberleri sunan zaman zaman ulusallık manşetleri atan gazetelerimizi de ekrana alan meslektaşım İsmail Küçükkaya’nın Genel Yayın Yönetmeni, benim de muhabiri olduğum dönemin Akşam Gazetesi’nin manşetinde geniş yer bulan W’nin bir hikayesi vardı aklımda. Ve dünkü yazımda azda olsa bahsetmiş ama sanırım birileri anlayamamış veya işleri zaten jurnalcilik olan helvacı hewallerce aleyhime oluşturulan havanın etkisiyle algılayamamış diye bu kez yazma gereği duydum.
Evet, 18 Nisan 2013 yılında benim imzamla ‘Dewir Değişti’ ulusal gazete Akşam gazetesinde 7 sütun harflerle manşete çekilen o manşetimizi ‘Yerelden Ulusala, Mahalli Basın Lideri’ ilkesi ile gazeteciliğimizi ortaya koyduğumuz www.kuzeyanadolugazetesi.com adlı internet haber sitesi yenilenen Kuzey Doğu Anadolu Gazetemiz polis tarafından toplatılmış ve hakkımızda açılan onca davalardan biri daha açılmıştı.
Nevruz’u Newroz diye yazdığımız için açılan davanın 7 yıl sonra bizim haklı olduğumuzu ortaya koyan karar ile toplatılan gazetelerimizin matbaamıza geri getirilmesi ardından o dönemin Akşam Gazetesinde atılan o manşet bizim gazetecilik ilkemizi ve direnişimizi de ortaya koyan bir ödül olmuştu.
Evet, yeni bir Nevruz ve Newroz’a geldiğimiz şu günlerde hala ‘bilinmeyen dil’ olarak tanınan Kürtçe’nin ve Kürt sorununun çözümünün hepimizin elinde olduğunu, bunun içinde bu kamuoyunu temsil eden insanlarla, MHP’den öte CHP’nin kozmik odasında ki ulusalcılar hariç siyasi parti ve stk’larla temasa geçmek ve yeni bir barış süreci yani Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi helalleşmek bu ülkeye hiçbir şey kaybettirmez aksine barış sürecine kolunu değil, başını koyan ve ‘sayın’ dediği için ulusalcıların hedefe koydukları Demirtaş’ın seslendiği Erdoğan’ın ulusalda olduğu gibi yerelde de bir süre daha iktidarda kalacağı düşünülen bu ülkede iç barışın herkese kazandıracağı gibi ‘Dış güçler’ denerek suçlanan ve ülke üzerinde oynandığı söylenen karanlık oyunları da bozar ve demokrasinin yerleşmesinin önünü açacağını anlatan eski bir yazımı bugün yazılmış gibi aynen yayınlamak gerektiğini de düşündüm.
Çünkü yayın grubumuzun amiral gazetesi ‘Mahalli Basın Lideri’ Kuzey Doğu Anadolu Gazetemizin yayınladığı bir ilanda Nevruz değil, Newroz denmesi ile toplatılmasının çözüm değil, sorun olduğunu ve bu sorunun kardeşliğimize en büyük zararı verdiğini anlatır aşağıda yeniden yayınladığım ‘İnat Newrozu’ başlıklı yazıyı bir kez daha sizin de okumanızı ve haklı mı, haksız mı olduğumu görmenizi isterken…
İşte dün yazdığım ama hala bugün gibi duran ve W’ye ve Demirtaş’a özgürlük verildiğinde kıyamet kopmayacağı gibi ülkeme barışın, kardeşliğin, eşitliğin ve gerçek demokrasinin geleceğini anlatan ve birazda bu bugünkü Newroz’a yönelik güncelleştirdiğim o yazım;
İnat NevWroz’u..
Sabah işe gelmek için çıktığımız binada yan yana kalıyor, aynı binaya girerken selamlaşıyor, çıkarken gülümsüyoruz.
Bizden çok eşlerimiz daha yakın, daha samimi, çocuklarımız birlikte parkta oynuyorlar.
Aynı çatı altında, aynı binada huzur içinde yaşarız, hepimiz bir birimizin güvencesi olarak gece rahat uyur, sabah huzur içinde çıkarız evlerimizden.
Ben, benim gibi yorulan GAZETECİ isimli arabamı çalıştırırken, onlar evimin kapısıyla karşı karşıya olan daireden çıkarken bana selam verip, işlerine giderler.
Bugünde aynı oldu ama bir fark ile..
Ben Newroz için kameramı, fotoğraf makinemi hazırlamış, onlar Nevruz için çelik yeleklerini, coplarını…
Yine aynı gülümseme, yine selamlaşma.
Sanki iki tarafta meydan muharebesine gidiyor gibi hazırlıklı, birazda şüpheli.
Ben gazeteci olarak Newroz’a, onlar polis olarak Nevruz’a..
Yani her zamanki gibi iki tarafta stresli…
Her iki tarafta aynı binada, aynı evlerde kalmış, aynı suyu içmiş, aynı havayı koklamış olsa da..
Bahar bayramı NevWroz’a gidiyoruz, gülüp, halay çekeceğimizi düşündüğümüz ama günlerdir yaşanan gerginlikler dolayısıyla neler olacağını, karşı karşıya gelip, gelmeyeceğimizi kara kara düşünürken…
Evet her yıl tekrarlanan, halaylarla değil, ölümlerle, yaralanmalarla sona eren bir Newroz’a ya da Nevruz’a daha giderken bu yaşadıklarımız gerçek.
Aynı çatı altında oturur, aynı suyu birlikte içeriz ama gerek gazetecilikte gerek dünya düşüncesinde hep karşı karşıya gelir, çatışır, birimiz hak ararken, birimiz cop atarız.
Çünkü biz birbirimize düşmanca bakanlar, aynı ülkede olduğu gibi aynı binada oturmayı bilir, birlikte yaşamayı seçer, eşlerimizin, çocuklarımızın kaynaşmasına müsaade ederiz…
Birimiz penceremize bayrak asarken, diğerimizin siyasi görüşüne de saygı gösteririz…
Ama her nedense alanlarda, çarşıda, resmi işlerde hep karşı karşıya gelir, o binadaki barışı unutur, kardeş olmayı değil, düşman olmayı seçeriz…
Düşünsenize benim gibi aynı binada olmasanız da, yan komşunuz, aynı dolmuşa bindiğiniz, aynı cafe de çay içtiğiniz, aynı lokantanın tabağından yemek yediğinizin biri polis, biri siz değil misiniz?
Polis olmasa da savcı, hâkim, asker, jandarma, helvacı hawaller gibi sahte değil gerçek istihbaratçı veya devletin bir memuru değil mi o birlikte yaşamayı seçmiş, aynı evde, aynı binada, aynı ülkede yaşarken yıllardır süren inatlar nedeniyle karşı karşıya geldiğiniz..
İşte size son inat..
Biri, ‘ben Newroz’u kutlayacağım’ dedi, diğeri, ‘Hayır Newroz olarak kutlayamazsın, Nevruz de’ dedi..
Dünde aynı değil miydi, erken olmazsa da, aynı güne bile izin vermiyorlardı… Ve sonuç meydan muhaberesinde karşı karşıya gelerek, kan revan içinde kalıp, yaralanıp, ölüp aynı binaya, aynı eve gelip, aynı suyu içtiğimizi hep unuttuk…
Kim kazanıyor bu yıllardır süren ama çare bulunamayan inatlaşmada, kim kaybediyor bu anlamsız ve de anlaşılmaz inatlaşmada kim?..
HDP’nin oylarından sora bu kez kendi çıkarları karşılığında demlendikleri helvacı hewallerin yönlendirmeye çalıştığı DEM’in oyları ile başkan olan ulusalcılar başta olmak üzere birileri kazanırken, ‘Et tırnak misali, kardeş’ denilenler yani Nevruz diyen Türk, Newroz diyen Kürt kısacası her iki tarafta kaybetmiyor mu?..