Baba, kız gazeteciler olarak her hafta sonları bazen de özel günlerde hazırlayıp, uydu üzerinden tüm dünyaya yayın yapan ulusal tv TEMPO TV’de her pazar günleri saat: 15.00’da yayınladığımız Gazetecilerle Gündem adlı programımızın bu pazar ki konukları ile ilgili çalışırken gelen bir telefonla bir kez daha gerilip, üzülüyorum.
Yüzüme bakıp, ‘Abi niye gerildin’ diyen TEMPO TV’nin grafikeri arkadaşıma yok bir şey demeden, kobuğ yiyen bizim Ardahanlıların birbirine çelme takma konusunu kendisine anlatırken bu kez o işini bırakıp, yüzüme bön bön bakıp, ‘kobuğ dediğin nedir?’ abi sorusu eşliğinde, ‘Ya ben Ardahanlı değilim ama bizimkilerde de aynı şeyler var abi takma çiğ süt emmiş insan hali bu anlattıkların..’ diyordu.
‘Sen nereliydin?’ diye sorduğumda bana verdiği cevapla yine bir Ardahanlıyı hatırlıyor ve ‘Biz Ardahanlılar o kadar güçlüyüz ki, her yerde varız. Ama san ki yokmuşuz gibi kobuğ yedikten sonra birbirimiz yemekten başka bir şey yapmıyoruz’ diyor ve tarihi, kültürel yapıları ile bana güre açık bir İstanbul Kapalı çarşısı olan Tokatlı rejide ki grafikçi arkadaşa, ‘Bir dönem sizin Tokat valisi de Ardahanlı idi. Şimdi Van da hem vali, hem de ‘kayyum maaşını üniversite öğrencilerine bağışlayın..’ dediğim ama bu çağrımı kulak ardı eden kayyumlar arasında bulunan Ardahanlı Ozan Balcı’dır’ diyordum..
Evet, gelen telefonun beni germesinin nedeninin ne olduğuna gelince, yine bana göre kızı bir dönem HDP’nin eş başkanlığına kadar yükselen Ardahanlı Serpil Kemalbay’ın köyü de olan ve bana göre Ağzıipek (Küçük Cincorup), Yaylacık gibi köylerle birlikte Ardahan merkeze bağlanması gereken Sulakyurt (Sarzep) köyleri gibi kent merkezinin içinde kalan Tepesuyu (Gürcübeg) Köyünden arayan bir dostun anlattıkları idi.
Ve bu dostun anlattıklarını duyunca, ARDAFED ve Serhat Ardahan Spor Başkanlığım esnasında hatta hala başında olduğu Ardahan gazetecilerl Cemiyeti ile Ardahanlı İş İsaları derneği Başkanlığım esnasında aynı durumları yaşadığım günleri hatırlıyor ve kendi kendime ‘Bu anlayışla ne kazandınız?’ diyerek karşımda ki Tokatlı sanki Ardahanlıymış gibi kızıyor, geriliyor ve ‘Ne olacak bu her gün küçülen Ardahan’ın bu fesat, hain ve çeper dibi insanların çektiği’ diyordum.
Çünkü onca köy okulu ve ebe evleri gibi yıllardır kapalı olan ve Gürcübeg derneğinin İl Milli Eğitim’den aldığı izinle kendi yok imkanları ile baştan aşağı yenilettiği, bahçesine ağaçlar ektiği, çevre düzenini yaptığı eski köy okulunun yeniden ortaya çıkmasını çekemeyen bazı kobuğ yemişlerin yıllardır terk edilen, kullanılmayan ve harabeye dönen okulu, ‘Köy Evi, Kültür Evi’ diyerek baştan aşağıya onaran derneğe teşekkür edeceğine daha giriş kapısını bile yapamayan, onartamayan Milli Eğitime giderek okulun geri açılmasını ve okul olarak kullanılmasını isteyip, mide bulandırdıklarını duyurdum.
Yani cehennem zebanilerinin bir iki iyi niyetli insanlarca karınca, kararınca cennet edilmek istenen Ardahan’ı ve bu iyi niyetle hareket eden Ardahanların paçasına yine yapıştığını ve bana göre alçakça olan bir anlayışla hareket eden bir girişime kalkıştıklarını öğreniyordum.

