Evet genç, berrak ve akli melekelerini kullanan bir beyinler oğlum gibi sorguluyor..
Soruyor..
Sorsunlar, konuşalım!
Sorarken uzaklaşmıyorlar..
Aksine yakında; Efendimiz’in (SAV) yakınında olmak, orada kalmak istiyorlar..
Peygamberimiz bir kaç çizimle veya fırça darbeleriyle küçümsenebilir veya düşürülebilir mi?
Yoksa asıl düşürmek (!) O’nun tavsiyelerine, yaşam standartlarına, ahlaki değerlerine göre yaşamayan “ÜMMETİNİN” tavırları mıdır?
Bugün O’nun hayatını temsil ettiğini söyleyenlerin çoğu, maalesef O’nun adaletinden, merhametinden, doğruluğundan, edebinden, tevazuundan bîhaber!
Resim yasağına gösterilen hassasiyetin onda biri, yalan söylemeye, israf etmeye, kibirlenmeye, edepsizliğe, ahlaksızlığa karşı gösterilmiyor!
Oysa asıl kutsal olan, kutsal sayılması gereken O’nun yüzü değil, izidir.
O izin rotası da bellidir:
Adalet!
Merhamet!
Hikmet!
Hakikat!
Doğruluk!
Dürüstlük!
Edep!
Ahlak!
Bu devirde tüm bunlardan yoksun yaşayalım, sonra “KUTSALIMIZA SALDIRIIII!” diye bağıralım?
TEPKİ Mİ?
İllâ tepki vereceksek sloganımız şu olsun:
“Ruhunu Çizemiyorken Yüzünü Çizmeyelim!”
Peki tepkiler neden bu kadar büyük?
Dini hükmü nedir?
Bu konuda bir ayet, yahut bir hadis yok!
Yani “resmedilemez” diye doğrudan bir yasak bulunmaz..
Bu hassasiyetin tek sebebi; Kur’an’ın genel dokusu, şirkten kaçınma üzerine olduğundandır..
Kur’an’da putperestliğe dair uyarıların bir çoğu, insanlık tarihindeki olayları, tecrübeleri anlatır..
Simgeler veyahut kutsal sayılan kişiler, zamanla anlamını aşar..
İnsanlar bu kutsalları görselliğe dönüştürürse, görsellik kutsamaya, kutsanma veya kutsal sayılma tapınmaya dönüşebilir diye de uyarır!
Resmedilmemesinin bir yönü budur, bir yönü ise edeptir!
Edep derken, “O’nun Rabbimiz nezdindeki özelliğini, güzelliğini tasvir etmek haddimiz değildir” edebi(!) ve utanması(!)
Sanki utanacak başka bir şeyimiz yokmuşçasına…(!?!)
Haa birinin kutsalı bir başkası için alay konusu da olmamalı, olamaz elbette..
Tepki, yahut ceza olabilir..
Ancak demem o ki; bir karikatüre verilen tepki:
**Sabah programlarında haftalarca dönen kayınvalide-damat ilişkisine verilmiyorken!
**Bu ve benzerleri, reyting rekorları kırıyor ve yetmemiş gibi ana haber bültenlerinde servis ediliyorken!
**Yine aynı ekranlarda, çıplaklık, ensestlik, alkol kullanımı, çarpık ilişkiler yumağı vs gösterilmesi serbest iken!
**Şarkıcı veya sanatçıların(!) “sözde müzik” adıyla; isyan, küfür, şehvet veren sözleri olan şarkılarını sahnelerde, konserlerde, ekranlarda, kliplerde resmen pornografik içeriklerle sunmalarına Kültür Bakanlığı müsaade ediyorken..
**Genç nesil bunları göre göre “normal” görmeye başlayıp asimile oluyorken..
**Yalancılık, dolandırıcılık en üstten en alta, her mecrada uygulanıyor ve özendiriliyorken!
**Halk “O” cular, “bu” cular diyerek etiketleniyorken!
**Var olanın yok olanı anlaması, yardım etmesi gerekirken; görmezden geliyor, “düşene bir tekmede benden” diyorken!
**”Bana değmeyen yılan bin yaşasın” diyerek “dilsiz şeytanlık” meziyet sayılıyorken!
**Toplumun tamamı “adalet” beklentisini kaybetmişken!
Tek derdimiz resim mi sizce?
Benim değil!
Evet kişi olarak “dînim” gereği..
İlahiyatçı olarak “işim” gereği..
Derdim, bu sebeplerle çok daha fazlası!
Efendimiz (SAV) hayatta olsaydı, onu çizen bir ressama kızar mıydı?
Benim hayatını bildiğim, sevdiğim, örnek aldığım peygamberim bence şöyle yapardı:
Önce resme bir bakar, sonra kağıdı kenara bırakır ve derdi ki:
“Benim yüzümü değil, adaletimi, sabrımı, yetimle oturup kalkışımı, savaşta bile düşmanıma gösterdiğim merhameti çizin!
Eğer ille de bir resim yapacaksanız, kul hakkı yemeyenin, yalan söylemeyenin, emaneti sahibine verenin, adaletli olanın, israf etmeyenin, yoksulu gözetenin, edepli-ahlaklı olanın, resmini çizin!
Bu şekilde davranabilirseniz zaten benim resmime ihtiyacınız yok!
O zaman hepinizin ruhunda bir parçam görünür.”
Der miydi?
Derdi bence…
O halde bugün bizlere düşen:
Sanki özellikle ve belli dönemlerde bile bile, “danışıklı-dövüş” mantığında hortlatılan!
Sembolik ve propaganda amacı taşıyan bu olaylara takılmadan Efendimiz’i (SAV) hayatımıza, yaşamımıza, tavır ve davranışlarımıza taşımaktır.
Çünkü O’nun portresi ne bir fırçayla veya kalemle çizilebilir!
Ne de basit karikatürle karalanabilir!
Karalamaya çalışanlara verilecek cevap ise; ne kürsüden tehdit, ne sosyal medyadan reels paylaşmak değildir!
En güzel cevap; O’nun yaşadığı gibi doğru, dürüst, adaletli, ahlaklı, edepli yaşamaktır!
Burada esas soru şudur:
Efendimiz’in (SAV) SÛRETİNİ mi, yoksa SÎRETİNİ mi konuşmalıyız?
(SÛRET:Dış görünüş, yüz.)
(SÎRET: Davranış, ahlak, karakter.)
Sanırım sîretini…
Birde “sîreti” ile “sûreti” birbirini tutmayanlar var elbette..