Sabah uyanıp, duşa girdiğimde, suyun altında ülkeyi, dünyayı kısacası dünden kalma son gelişmeleri düşünürken kendi kendime attığım kahkaha ile banyonun fayansları yankılanıyor, mutfakta kahvaltımızı hazırlayan eşim panikle gelip, ‘ne oldu delirdin mi?’ demektense, ‘Yapma ya.. Kızlar, annen, torun uyuyor daha..’ diye sırtımı değil, beni fırçalıyordu..
Çünkü gerçekten bende bu halime gülerek, boşa akıtmayı sevmediğim ama içmesine doyamadığım her canlıya hayat ve sağlık veren suyu çok harcamadan, bizim şu ünlü İran kökenli Ardahanlı danışmanlardan birini de hatırlatan bornozu alıp, ‘Her geçen günü sakallarım gibi beyazlanıp, dökülmeye devam eden saçlarımda sabun kaldı mı acaba?’ diye düşünerek çıkıp, odama dönerken, ‘Deli deli niye gülüyordun?’ diyen hanıma, suyun kaldırma kuvvetini hamamda bulan Arşimed ve başına elma düşen Newton misali ‘bugün yazacağım yazımı buldum..’ diyordum…
Buna bir de sevgili meslektaşım Erkan Sarıkaya‘nın da, benimde aralarında olduğum ve ‘pığas’ dediğim rahmetli, gazeteci meslektaşım Yusuf Şit’in kendisini tez unutan biz hemşerilerine, dostlarına miras olarak bıraktığı bir WhatsApp grubunda paylaştığı, ‘CHP’nin “B” Planı’ başlıklı yazısı da katkı sunuyordu.
Ve al acele giyinip, yeniden başına geçtiğim bilgisayarımın açılmasını beklerken cep telefonumda Erkan’ın yazısını okuyor ve altına yorum yazmaya çalışırken, yorumunun bugünkü yazımın şeklini aldığında anlıyordum. Ve o yorumu oradan alıp, bugünkü köşeme ekliyor ve A planı harekete geçirilen, B, C, F, Z planları merak edilen CHP’de yaşananlara bende şöyle bakıyordum…
Sevgili Erkan..
Bugünkü yazıma ilham olan ‘CHP’nin “B” Planı’ başlıklı yorumunu tıklayıp, içeriğini okuduğumda yorumunda senin kendi görüşlerinden ziyade bugünlerde bir hayli çok tutuşan ve meşhur saray siyaseti pardon ziyareti ardından Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla lidermiş gibi görünen ama bana göre önce eski gelinimiz Kaftancıoğlu’nu sonra da Brütüs gibi Kılıçdaroğl’nu yolcu eden İmamoğlu’nu ‘etme, bulma’ denilen şu dünya da unutturmaya çalışan Eczacı Özgür Özel‘in dediklerine yer verdiğini görüyordum.
Ve cep telefonumda bir yandan senin yazına yorum olan bu mesajımı yazarken diğer yandan da kucağımda aldığım bilgisayarıma türkücünün mevcut yönetime aday bulamadığı Ardahan’ı değil, Kars’a, CHP Kars Merkez İlçe Başkanlığına aday olan kadın aday Yeşim Aydın’a destek olsun diye yayın grubumuzun amiral gazetesi Kuzey Doğu Anadolu gazetesi adlı gazetemizde, ‘Kars CHP’de kadın aday’ başlığı ile yaptığım manşet haberimle, messenger mesajlarında ona da yazdığımı da bilesin.
Çünkü, yakinen tanımasam da Karslı bu kadın gibi cesaretli birinin olmadığı Ardahan’ı düşünerek kendimce kendisine moral ve cesaret verip, başarılar diliyor ve alavere, dalaverelerin döndüğü, sandıkların kurulmadığı Ardahan gibi Kars’ta en azında ‘Ben de adayım, bende varım’ diyen yürekli biri ve birileri var.
Ve bana da, bize de, size de düşen erkek, kadın demeden Yeşim Aydınlara onlara omuz verip, karınca kararınca kendilerine moral vermek diye düşünüyordum..
Evet, her ne kadar sen yazında kendi yorumundan çok Özgür Özel’in dediklerine yer versen de, ben, bir Ardahanlı Gürsel Tekin, bir Karslı, meslektaşımız Barış Yarkadaş’ın karman çorman ettiği CHP‘de bugün yaşananların (onca uğraşıma rağmen teyit ettiremezsem de ‘şimdilik’ iddia olan) bir Ardahanlı dedikleri kadın delegenin şikayeti ve Sarıkamışlı olduğu kesin olan Avukatı Cevahir Kılıç’ın başrolünü oynadıkları bu gelişmelere, birde Ardahanlı Reis Çelik‘in yönetmenliğini yaptığı İnat Hikayeleri adlı sinema filmine konu olan insanlarımızın farkında olmadıkları özgüvenleri yönünde de bakmak gerekir..’ derim..
Çünkü, senin de hem yönetim kadromda olman hem de bir meslektaşım, gazeteci olarak yakından takip ettiğin benim ARDAFED Başkanlığım süresince bir çok Ardahanlı ve Karslının kendi özgüveninin farkında olmadığını görmüş, onlara da, sana da anlatmıştım.
Yani öncelikle kayyum denilince nefret uyandıran, demokrasiye aykırı bu antidemokratik, korkak, korkunç göreve, ‘bir Edirneli, bir Mersinli, bir Konyalı, bir Samsunlu yada biz doğuluların da onlardan daha istekli oralara yaya gidip, savaş mücadelelerine destek verdiği Çanakkaleli, ‘talip olmazdı..’ demiyorum, olamazdı..
Çünkü her baba yiğit yada hanım ağa biz Ardahanlı, Karslı kadar deli olamaz, inatçı heç olamaz..
Bu işler yürek ister..
Evet, ataştan gömlek giyen bu insanlarımızın her biri yani sensin, benim..
Yani ‘deli’ değil, yanlış, doğru diye tartışılan kayyumluğa soyunan bu hemşerilerimiz, öz güvenlerinin farkında olanlar olarak değerlendirelim derim..
Gelelim bize düşen göreve..
Yani şu an burada, bu grupta ki kazcı, sazcı, tabelacı, hatta cağcı diye eleştirilen stk’lara.. Ve yazılan, çizilen hatta bedava olan haberleri ‘kendilerine dokunmadıkça’ tıklayıp, okumayanlara.. ‘Falan ne der?’ diyerek korkudan bir yorum yapamayanlara.. Seçimden seçime hemşo olanlara..
Seçildikten sonra ‘hemşoların değil, kirli tırnaklarımla seçildim’ diyen ağ saçlılara.. Damal yetmedi biz delilerden beter delilerin hastanesinin olduğu ilçeye iki dönem başkan olup, değil Ardahanlıyı bir Damallıyı iş insanı edemeyenlere.. Büyük Ardahan denen ilçenin başına geçip, neredeyse ‘Ardahanlı değilim..’ diyenlere.. Kocaeli Dilovası’ndan dönüp, duranlara.. Derince‘de derinlerde kendilerini gizleyenlere.. Karapapakları ile faşoluklarını saklayanlara.. Bir dönem vekillikte, iki dönemde başkanlıkta bizlere türkü dinletenlere..
Bu gruptakiler yada bu yazıyı okuyanlar, yani kayyuma karşı yada yanında olanlar samimilerse yani bana göre hemşo sermayesi tüketenler arasında olsa da Ardahan Göleli Gürsel Tekin’e destek yada köstek için samimice niyetliler ise zaman geçirmeden bugün bir tabelacıyı, pankartçıyı arayıp, ‘Hemşerimiz Tekin’in yanındayız yada karşısındayız..’ falan dernek, filan federasyon, şu konfederasyon’ deyip, başında oldukları stk’ların logolarını da basın ve medyanın gözüne sokarak, bölge insanının o öz güvenini herkese fark ettirip, CHP İstanbul İl Binasının önüne gidip, korkak olmadıklarını gerçek anlamda hemşoloğu ve onları temsil ettiği iddia edilen kazcı, sazcı denen stk’cılığı gerçek anlamda ortaya koymalılar..
Gelelim kararı veren hakime..
Yani yazında bahsettiğin, İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesinin hakimine..
Ya O da Ardahanlı yetmedi, siyasi tarihin de adının önüne ‘Kayyum’ kelimesini de ekleten Gürsel Tekin gibi Göleli veya Tekin gibi CHP’den ihraç edilmek istenen meslektaşımız, gazeteci, eski milletvekili Yarkadaş gibi Karslıysa..
Evet, dün görüştüğüm onca CHP’linin, ‘Gürsel Tekin’i kayyum ettiren şikayeti yapan kadın delegede Ardahanlıyımış’ denmesi üzerine haberi kaçırdım diye üzülüp, telefon aramalarımı sıklaştırsam da ‘Ardahanlıymış’ iddiasını teyit ettiremediğim gibi Avukatının da Sarıkamışlı olduğunu öğrendiğim Özlem Erkan’ın telefonuna da ulaşamıyordum.
Ve dönüp, girdiğim banyoda kendi kendime düşünürken kafama düşen suyun altında beni kahkaha ile güldüren ve hamamda çimerken suyun kaldırma gücünü anlayan Arşimed ağacın altında otururken kafasına bir elma düşmesi sonucu yer çekimini bulması ile bilinen Isaac Newton misali, ‘Ya Hakim de Göleli çıkarsa?..’ başlığını bulup, bugünkü yazımı, ‘Ardahanlıyı, Karslı hafife almayın..’ dedirten son gelişmeleri değerlendirmek en doğrusu diyordum..
Buna neden ise;
Yeter ki; ‘Kadın haliyle’ dedirtmeden Kars Merkez İlçe Başkanlığına aday olan Yeşim Aydın gibi Milletvekilliği, Genel Sekreterlikten sonra yeniden CHP İl Başkanlığı için kayyumluğu kabul eden ve bana göre ‘Kayyum Gürsel’ diye anılacak olan Ardahanlı Gürsel Tekin, kayyum atanmasını savunan açıklamalarda bulunan eski CHP Vekili Karslı Barış Yarkadaş, hatta diğer bir çok kent gibi kayyumla yönetilen İstanbul’un en büyük ilçesi bütük Ardahan’ın başında olan Togay Çoban, DYP Genel Başkan Yardımcılığına kadar yükselen İlkay Şimşek yada genç yaşoına karşın başarılı bir iş insanı özelliğini ortaya koyan KARLOG Group Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın Karakoç , Tay Sürüdü Kursları Başkanı Veysel Karatay iş insanlarımız gözgüvenlerinin farkına varsınlar..
Vallahi o zaman CHP’yi de, ülkeyi de hatta 8 şiddetinde sallanan Rusya‘yı yada benim ARDAFED başkanlığım sırasında Erkan’ında aralarında olduğu bir kaç yönetici arkadaşım ve ‘Bunu yaparsa Fakir yapar’ diyerek bize inanan, ARDAFED başkanlığın süresince maddi, manevi desteklerini sunan özgüveninin farkına varan nice hemşerilerimizle birlikte o unutulmayan yılları ve günleri haklı bir gururla hatırlatmakta isterim.
Çünkü, başta birinci ve sonuncu olan Ardahan’ı Tanıtma Günleri olmak üzere ülkenin asıl siyasi başkenti denen 16 Milyonluk İstanbul’da düzenlediğimiz onca etkinlikler, organizasyonlar ve ziyaretlerle belediye başkanı ve başkanlarının tutuklu olduğu metropolü salladığımız gibi ‘haklıyım, haksızım’ demeden kaynayan, kaynaştırılmak istenen sancılı Suriye dahil bu yazıyı yazdığım sırada geçtiğimiz Çarşamba Tempo TV’de canlı olarak yayınlanan, ‘Gazetecilerle Gündem’ adlı programımız da Ardahan gibi yıllardır yolları bitmeyen adeta ‘Dursun’ denen’ Dursunbey ilçesini tartıştığımız Balıkesir’de ki 4.9 şiddetinde ki sarsıntı gibi tüm dünyayı 9 şiddetinde sallarlar..’ diyerek bugünkü ‘Yazıyorsam Sebebi Var’ adlı köşemi de bitiriyor, 4. enişte adayı Alperen’le sözlenen ve düğün heyecanında olan kızım Gazeteci Özlem Şeyma Yılmaz’ın 18. katta tuttuğu evine bakmak için evden stres içinde çıkıyordum.