Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

Fakir Yılmaz

Yerelden, ulusala, hatta Ortadoğu’ya uzanan 3 yazı..

‘Reklamlarınızla yerelden ulusala gazetecilik…’ diyerek yerel gazetelerimizi ekranlarına taşıdığımız ulusal tv’lerden olan TEMPO TV’de canlı olarak yayınladığımız, ‘Gazetecilerle Gündem’ adlı programın yarısında çoğunu meşgul eden CHP’nin İstanbul İl Başkanlığına kayyum atanması konusuna buradan da iki satırla bakıp, belediye başkanlarından sonra bebekten, muhtara kadar kayyum atamaları ile yaralanan demokrasiye acıyarak, diğer suni, gündem değiştiren siyasi gelişmelerin gölgesinde kalan gerçek gündemi 3 yazı ile toplamak isterim.

Evet iki saat süren canlı yayınımızın sonunda bana göre siyasi hayatına son noktayı da koyan hemşerim Gürsel Tekin’in kayyum olarak bir dönem başında olduğu CHP İstanbul İl Başkanlığına atanmasının hukukiden çok AK Parti’nin muhteşem yeni bir çıkışı olduğunu ve bununda şu an birinci durumda olan CHP’yi karpuzdan beter, elle bölünmek istenen domates gibi salçaya çevirdiğini söyle bilirim.

Çünkü bu karar zaten pamuk ipliği ile bağlı CHP’lileri yüzde 50 bölmüş ve bu yüzde 50”nin bir tarafının, ‘Olsun hiç değilse CHP’li’ denen Gürsel Tekin’in kayyum olarak atanmasının onayladığını diğer yüzde 50’sinin ise yüksek mahkemeleri yok sayan yerel mahkemeye, Amerika gibi ‘böl, parçala’ olmazsa da ‘Muhalefeti ayır, kayır, çağır, çalkala, erit küçült’ taktiğini çok iyi başaran AK Parti’ye ve ‘İstifa etmedim ben sizden daha iyi CHP’liyim’ diyen Tekin’e kızdığını görüyorum.

Ve bu gidişle Kaftancıoğlu’nu buna benzer bir mahkeme kararını fırsata çevirip, benim ARDAFED’in başında olduğum sırada ve o günden bugüne 2’ncisi yapılamayan ‘1. Ardahan’ı Tanıtım Günleri’ni düzenlediğim ve ‘Güçlü Bir Ardahan Lobisi’ parolası ile öz güvenlerini kendilerine hatırlattığım ve 3 günde 2 milyon insanı topladığım, 3’ü İstanbul’da biri, Kocaeli Dilovası’nda, diğeri Çanakkale Geyikli’de olmak üzere batı kentlerinde Ardahanlı 5 belediye başkanı, bir o kadar milletvekili, meclis üyesi, muhtarın o dönem yapılan yerel ve genel seçimlerinde seçilmesine karınca kararınca su taşıdığım Maltepe sahiline gidiyorum.

Ve İstanbul Maltepe sahilinde Kaftancıoğlu’nu nazikçe yolcu eden, ‘5’li etenin rüşvet paraları ile arkadan bıçaklandım’ diyen Kılıçdaroğlu’nu gönderen Silivri’de ki İmamoğlu’nun kadrosunun işinin bir hayli zor olduğu ve bugün, yarın hepsinin Tekin ve yarın belki de Butlan olarak gelecek olan Kılıçdaroğlu’nun etrafına zorunlu bir birleşme sağlayacaklarını gördüğümü buraya not edip, ‘şimdilik’ CHP raporu ve gözlemim bu diyerek geçmek istiyorum.

Yalanızçam’a da Yol İsteriz..
Ardahan’a atandıktan sonra sorumluluk alanının içinde bulunan 5 ilçeyi ve 226 köyü gezip, başka yere gidene kadar tanımaya çalışan vali, kaymakamlar başta bir yarısı Sünni diğer yarısı da Alevilerden oluşan ve dekar anlamında Ardahan’ın en büyük ilçesi Hanak’ı gezerlerken ilçenin yarısına yakının şu anki vekil ile genel sekreterin de köyü olan bir köy hariç tümü Alevi olan Damal gibi Alevi kültürü ile yoğrulmuşlarla oluştuğunu çok hesaplatmaz hatta ‘o yaka.. Dağ köyleri’ denen köylere giden yollar ile diğer köy yolları arasında ki farkın neden ara açık olduğunu da düşünmezler..

Sınırları içinde bölgenin en büyük barajının yapıldığı ama Posof ve Çıldır’da da olanlar  gibi bu HES Barajında da göl balıkçılığına izin verilmediğini ve en önemlisi, TANAP, Bakü-Tiflis Petrol ve Doğalgazın geçmesine ve de bu boru hattının üzerindeki bir santralinde Hanak’ta olduğunu ama o santralin doğalgazıyla ısınan lojmanlarında otururken, Hanaklının hala tezekle ısındığını kendisine anlattılar mı bilmem ama her an çıkacak olan kararnameyi beklediğini gördüğümüz mevcut vali beye bir başka konuda ricada bulunup, bu yönde de çalışmasını isteyeceğim..

Gerçi daha önce, 2011 yılında birlikte Kısır’a çıktığımız İl Genel Meclis Üyelerinin de suyun olduğu merkeze kadar çıkıp, defalarca gündeme taşıdığımız ve her gelen valiye, Ardahan’a bağlı Hoçvan’ın 21 pare köyüne içme suyu kazandıracak olan ‘Sütlüceler Süt ve Su Projesi’ ile Kısır Dağının ot biçmekten başka bir şey yapmayan iki köyün engeline takılan zem zem suyu kadar değerli olan o suyu hala boşa akarken valilik, özel idare olarak müdahale edip, boşa akan suyu evlere, ahırlara içme suyu olarak verilmesini sağlamalı..

Yöre halkının bu isteğinin gerçekleşmesi halinde kararname çıkıp, gittiğinde valilik rütbesi aldığı kente en büyük bir eser olarak geride kalacağını ve yarın torunu yada torunun, torunu öğretmen, polis, hatta vali, kaymakam olarak kendileri gibi Ardahan’a geldiğinde Allah razı olsun ‘Falan vali, yıllarca boşa akan Kısır dağının suyunu evlerimize taşımıştı. Yaşıyorsa su gibi aziz olsun yada Allah rahmet etsin..’ diyeceklerini de yazmış, anlatmıştık ama yıl 2025 hala durum aynı..

Yani birçok köy gibi Hoçvan’ın 21 köyünde de ağır faturalı elektrikli pompalarla su sağlarken, boşa akar, Ardahan’ın en büyük dağının bir yanı Çıldır Gölüne su veren Kısır’ın suyu..
Ve aynı valilerin yani şu anki vali yada yeni gelecek olan valinin, çayır ve tarlarının biçip, toplayan köylülerle birlikte ot topladığını görüp, ‘idareci dediğin işte bu…’ dediğimiz Kadın kaymakamı olan Hanak’tan sonra kentin ekonomi dinamosu olan, kaşarı ve hayvancılığıyla Kars’ı gölgede bırakan Göle’ye giderken sağa düşen Yalanızçam Kayak Tesislerine ana yol üzerinde, yani Göle’ye doğru giderken kayak tesislerine kısadan gidecek olan sağa bir yol vurulabilir ve kurulduğundan bu yana istendiği gibi işletilemeyen ve kentte bir müze yapmayan Kültür Bakanlığı ve Müdürlüğüne devir edileceği söylenen dağ evli, spor sahalı, muhteşem bir tesise sahip olan kayak tesisine ulaşım daha kolay sağlanabilir..

En önemlisi şu an o bölgede bir türlü bitmeyen çevre ve bölünmüş yolları yapmak için şantiyeleri orada bulunan yol yapma şirketleri ile bu iş hemen yarı yarıya çözülür diye düşünüyorum.

Bırakın bu inadı, ağlatmayın anaları..
Hayırlı bir günde, Cuma gününde buradan bir kez daha sesleniyoruz, Allah aşkına bırakın bu inadı, artık anaları ağlatmayın..
Ve başta PKK olmak üzere bu ülkede savaşta, çatışmada yana olan herkesi biraz olsun sağduyuya, barışa, kardeşliğe davet ediyoruz..
Her gün yeni bir değil onca kara haberin geldiği bu güzelim ülke bunları ve siz savaş yanlılarını istemiyor..
Anlayın artık 50 yıldır boşa kürek çekerken can yaktığınızı, yürekleri yaraladığınızı, kalpleri kırdığınızı..
Gelin Feto olayında olduğu gibi ‘Ben, biz yanlış yaptık, Allah bizi afetsin’ diyerek o çok uzakta olmayan barışa hep birlikte el uzatalım..
Bakın o zaman kardeşliğin barışla sağlanacağını, Kürt Sorunu dahil, bu ülkenin sorunlarının hepsinin kısa sürede çözüleceğini..
Haydi gelin bu mübarek gün barış Cuması olsun..
Çatışmanın, savaşın bittiği, kardeşliğin yeniden yeşerdiği güzel bir an olsun..
Evet, az düşünün yeter ki..
Artık karar verin ve ‘1 Eylül’de dünya barış gününü yalandan al/yapıştırlı hazır mesajlar ile kutlarken gerçekte ve samimiyette hatalıyız’ deyin..
Bizi olduğu gibi ABD’yi, Rusya’yı, İran’ı yani dış güçler dediklerinizi şaşırtın..
‘Biz kardeşiz’ deyin..
Deyin ki; Dün olduğu gibi bugünde Kürt Sorunu hala X menü dendiği gibi başta ekonomimizi olmak üzere ülkeyi ve bölgeyi  yakıyor..
Ve, ‘ABD İLE RUSYA, ‘TÜRKİYE KÜRTLERE SALDIRMASIN’ DEMİŞ.. DOĞRU.. BENDE DİYORUM Kİ; TÜRKİYE ORTADOĞU’DA TANK DEĞİL, EKONOMİK, POLİTİK OLARAK AT KOŞTURMAK İSTİYORSA VE BİRLİKTE KURDUKLARI TÜRKİYE’Yİ KORUMAK, KOLLAMAK İÇİN KARDEŞ DEDİĞİ TÜM KÜRTLERİ YANINA ALIP, ABD’Yİ DE, RUSYA’YI DA BOŞA ÇIKARMALI.. ÇÜNKÜ O BÖLG EDE KÜRTLERSİZ BU İKİ DALEVERCİYLE BAŞ EDİLEMEZ..’ xtwitimi yeniden bir kez de okuyorum.
‘4 Eylül 2016 tarihli bu mesajı xtwitter de twitlediğimin üzerinde kaç yıl geçmiş?’ diye düşünüyorum..
Ve bu xtwite baktığımız bir sıra da adı konmazsa da yeni bir Barış Masası denirken o masayı, ‘Ne masası?’ diyerek yıkanlar arasında olan ve ‘ayakkabı numaralarını biliyoruz’ diyen Soylu gibi yıkılmaz denilen Erzurumlu ama şu an Bursa Milletvekili olan eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın o süreçte istifaya zorlandığını da hatırlıyorum.

Ve istifa etmek zorunda kalan bu bakan ve onunla birlikte yazdığı bir yazı ile ortaya çıkan Akdoğan’ın da Kürt sorununu çözmektense önüne sorun çıkaranların arasında oldukları yönünde ve bu nedenle o dönemin masanın bir yakasının hem Dolmabahçe’de hem de siyasi hayatta kapı dışarı edildikleri ama masanın diğer yakanın hala aynı yerde, yeni aktörlerle masada olduklarının unutulmamasını ‘kadife eldivenimin için ki demir yumruğu çıkarttırmayın..’ diyenler başta olmak üzere kimse o günleri ve bugün ile yarın olacakları unutmamalı..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER