Bana soracak olursanız yeni ve küçük bir İran olabilir dediğim ve başarı olmuşsa İsrail! İn dışında kimsenin başarı denmeyecek olan Suriye’de yüzlerine çektikleri maskelerle adeta Zombi filmi çevirdiği şu günlerde sınır ötesinde olan gözlerimizi biraz içeri çevriğimizde fal taşı gibi açıldığını da görmekteyiz.
Çünkü, önüne gelenin, güçlü olanın insan infaz ettiği Suriye sokaklarından korkup, bu yakaya ülke içine baktığımızda ise birilerinin Zombileştirdiği kuklaların oyunlarına benzer oyunların kısa adı stk denen uzun adı sivil toplum örgütlülüğü denen sahada gezen zombileri görmekteyiz.
Evet dönüp, içeriye baktığımızda aslında yerel ağızla adı Hortlak olan yani öldükten sonra dirildiğine inanılan ve ninelerimizin elektrik, televizyon, İnternet olmadan önce uyumayan yaramaz torunları olan bizleri uyutmak için üzerine beş koyup anlattığı masalların yabancılaştırılmış ismidir Zombi denen yaratık..
Ve yine aslında etek altı pardon merdiven altı üretilen ama piyasada, ‘müşteri bulsun’ denen mallar gibi yıpranan fantiler, diğer adıyla iskambil kağıdı ile gün boyu fanti oynayan emeklilerin ismini koyduğu kahvenin adının Cafe diye levhalaştırılması gibi Hortlağın adı da Zombiye çevrilmiştir..
Ekonomik sıkıntıdan sıkça bahsedip, ailedeki fertlerin her birinde olan en az 10 bin liralık telefonları görmezden gelenlerin o cep telefonu denip, hep elde tutulmakla cebe konulmayan el telefonlarının içindeki oyunların başını çeken film yönetmenlerinin adına, ‘korku filmi’ dediği ve artık unutulan sinemaların karanlık salonlarının beyaz perdesine yansıtılan Hortlak, pardon Zombilerin gerçek olduğunu söyleyebiliriz.
Çünkü başta, ‘Ne olmuş ki yaşandı, bitti’ diyenlerin yer aldığı özel hayatındakiler dahil olmak üzere unutmaya çalıştığın, yok saydığın, ‘yaşanmadı’ dediklerin başta olmak üzere vurdukça öldürdüğünü sandıklarının ölmedikleri gibi çoğaldığını mücadele verdiğiniz her alanda görüp, yaşayabiliyorsunuz…
Yani diğer bir adı olan dertlerin, ‘bitti’ dediğin bir anda yeni dertlerle çoğalması gibi..
Bu durum ülkenin olduğu gibi yerel gündeminde başını çeker.. “Oh be bitti” dediğiniz bir anda yeni bir gündem malzemesinin ortaya atılması buna örnektir..
Bunun en son örneği, “Hangi CHP’li Saraya çıktı?” tartışması gibi içi boş gündemdir..
Bu durumun diğer bir adı da Sivil Toplum Örgütü, stk hatta ‘özel hayat’ denen alanlarda yaşanır. Siyasette, ticarette, adına ne derseniz deyin her alanda olduğu gibi.. Evet, dert dediğin ve birini gönderdim ‘bitti’ diye sevindiğin ya da gönderdiğini sandığın anda O bitti denen sıkıntının yerine yeni bir Zombi hep türemiştir.
Örnek mi?
Dün eline aldığı kıytırık kitapla kapı, kapı dolaşarak, satan ama bir anda yazar olan hatta kahvede kahvaltı verip, ‘kültür evi yapacağım’ diyen, Bakırköy tımarhanesinden çıkıp; İş adamı, Dernekçi, yetmedi Eğitimci, Kültürcüyüm diyerek vali, başkan ziyareti ile kendilerini adam diye yutturur bu Zombiler..
Veya “Yaş yetmiş iş bitmiş” deyimine rağmen yaşlılıklarının getirdiği altlarını ıslatmalarını unutup, yeniden dernek kurup, ‘bana başkan desinler’ sevdasında olan Zombiler..
Su ve tuz isteği gibi STK’cılık alanı olmadan hayat bulamayan bu zombilerin diğer bir özelliği de dün görmezden gelip, beğenmediklerini siyasete, güce taşıyanlardır..
Çünkü, bunların hastalığı ve virüsleri karşısında daha da direnç kazanan her alanda gerçekten samimi olanların Zombi, diğer adıyla Hortlaklar saldırısına karşı dirençleri artar güçlenirler..
Bunu 50 kuruşluk sözde gazeteciler, Kaftancıoğlu’nun işaret ettiği sözüm ona gazetecilerin bu zombileri kendileri gibi insan sanmalarını da ekleyebilir ve yeniden baştan okuyup, her satırını anlayacağınız yazımda kimlerin hortlak yani Zombiler olduğunu anlayacaksınız..
Ha bu arada başlığımıza konu olan ama bu yazının satırları arasında geçmeyen ‘Kızlıklar dikilmez neydi?’ diye soranlara bir daha ki yazı mı bekleyin diyeceğim..
Hem de çok gecikmeden ‘Kızlık dikilir mi?’ başlıklı yazımı..