Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

Fakir Yılmaz

Rektör, ulaklarla dert yanmayı, gazeteciyi tehdit etmeyi bırak ta yazılanlara bak..

Dünyanın 1952’den bu yana görülen en büyük depremini yaşadığı, bugünkü ‘Gazetecilere Gündem’ adlı programımda konu olacak Ukrayna ile savaşan Rusya’nın 8.8’le sarsıldı, Japonya’da tsunami allarımınım verildiği haberlerini aldığım bir sırada, 8,8 olmazsa da 7,5 değil, 75 plakalı Ardahan’dan bir telefonla sarsılıyorum.. Ve çok ama çok (!) korkuyorum..

Çünkü, dünya depremle sarsılırken ülkemde de ormanların cayır, cayır yandığını, eğitimde sondan 3., Buzağı ölümlerinde 81 il içinde 1. olan Ardahan’da öğrenci aradığımız, Afrikalıları getirdiğimiz Ardahan Üniversitesi ‘den bir telefon geliyordu.

Yani anlayacağınız, Cumhurbaşkanının ‘yapın’ diye imzaladığı Ardahan Tarım ve Hayvancılık Enstitüsü’ne nerede para bulacağı merak edilirken yeni yaptırdığı Kütüphane binasının ihale ilanın da olmasına karşın yeni Bodrum ve Yemekhane için hangi parayı harcayacağını yada harcadığını sorduğumuz ama cevabını halen alamadığımız iddialarla ilgili tartışmalar devam ederken ve bu tartışmalara cevap verilmediği üniversitenin 211 7502 nolu telefonundan aranıyordum.

Hem telefonu elime alıp, hem de en son dakika haberlimi yazıyor, diğer yandan uyudu üzerinde yayın yapan ulusal tv TEMPO TV’de ki, ‘Gazetecilerle Gündem’ adlı yayınımın hazırlıklarının üzerimde yarattığı stres ile İstanbul sıcağı beni de ormanlardan beter ediyordu.

Evet, bir yandan ulusal medyanın ekranlarına da yansıyan gazetelerimizin manşetleri süsleyen haberleri yetiştirişken diğer yandan konuklarımla görüşüp, yayın öncesi hazırlıkları yaparken diğer yandan gelen son dakika haberleri sona bırakmama telaşını taşırken çalan onca telefonun içinde ilginç bir telefon alıyordum.

Çünkü, biz Ardahanlılar birileri gibi maaş, mevki derdine düşerek değil, ‘bölge halkının ithalatçı, ihracatçı, tırcı olup, göç etmeyip, ekmek yesin..’ diye önce Posof Türkgözü Gümrük Kapısı,  sonra Aktaş Gümrük Kapısı açılsın diye kendimizi paraladığımız günler ve yıllar öncesi, ‘Ardahan Vilayet Olsun’ yetmedi bir de ‘Üniversite açılsın’ dediğimizde ortalıkta görünmeyen bir çoklarının gelip, bu mücadelemizin asıl kaymağını en iyi şekilde yediklerini bana hatırlatıyordu.

Evet, bizimde aralarında olduğu ve büyük emek verdiği onca insanın mücadelesi sonucu yani kasabayken beklenmedik bir anda İl olan Ardahan Vilayet olduğundan, Hanaklı Prof. Dr. Aba Müslüm Güven’in unutulmaz büyük emekleri ile Kars Kafkas Üniversitesi Yüksek Okulu ardından kurulan Vilayet olan Ardahan ve Üniversitesi kadro açtığından dolayı bir çoğunun buldukları siyasi dayıları sayesinde önce kapıcı, hademe, işçi, sonra da kademe kademe neredeyse şef, müdür, yetmedi daha üst makamlara ulaşıp, iş, aş bulduğu memleketim Ardahan’da olmasına karşın bugüne kadar zahmet edip beni aranma tenezzühünde bulunmayan, ‘gel bir çay içelim’ demeyen, sözde basın toplantıların da soru bile sormayan gazetecilere kalem bile hediye etmeyen tanıdık ama bugüne dek el ele merhaba demediğiniz biri tarafından aranıyordum.

Ve çalan telefonumu elime alıp, ‘Alo buyurun’ diyorum..

Ben, Kubilay Ardahan Üniversitesinden..

‘-Ooo buyurun hocam, hayırdır..’ diyorum..

‘Merhaba Fakir bey..’ diye söze başlayan ve ardından yeni rektör tarafından aratıldığını belirten Ardahan Üniversitesinin Genel Sekreteri  Kubilay bey ‘Fakir bey sayın rektörümüz beni sizi arattı. Siz gerek haber, gerekse bazı paylaşımlarda rektör beyi üzüyormuşsunuz. Bu nedenle size dava açacak. Bilginize..’ diye devam ediyordu..

Şok olarak dinlemeye devam ettiği sayın sekreterin aracı yani bir ulak olduğunu da hesaba katarak, ses tonumu en aşağıda tutarak,  bugüne kadar beni hiç aramayan sekreteri üzmemeye çalışıyor ve sadece diyorum ki; ŞİMDİ SİZ B UNU BANA DEMEKLE BENİ TEHDİT Mİ EDİYORSUNUZ? YOKSA ‘AAA DAVA AÇACAKLAR, KORKUP ÜNİVERSİTEDE YAŞANANLAR KONUSUNDA  ARTIK YAZMAYAYIM DİYE Mİ ARADINIZ, ARATILDINIZ.. BY ÇOK BÜYÜK BİR YANLI VE ALENEN TEHDİTTİR..’ diyorum..

Bu cevabım karşısında bu kez onun şok olduğunu anlayıp, ortanı yumuşatma adına, sekreterin, ‘Yok öyle bir şey yanlış anladınız ben öyle bir şey demedim’ dese de ben durmuyor, konuşmasına izin vermeyerek, ‘Sekreter bey size beni aratan rektör beye deyin ki; ben nasıl yazıyorsam, yazdıklarımızın kendisine haksızlık, hatta iftira olarak algılıyorsa onunda en tabi hakkı dava açmaktır. Kendisi zahmet etmeyip, ulak olarak size beni aratıp, dava ile tehdit etmesi yanlıştır.

Kaldı ki ben soy adımı değiştirip, yurt dışına gitmemiş, yıllardır bugün Ardahanlıları mücadele etmesiyle mevcut iktidarın her İL’e üniversite vaadi ardından kurulan rektörü olduğu üniversitesi başta olmak üzere Ardahan’ımın daha iyi olması için gerekirse başımı da giyotineye bile koyacağımı tüm Ardahan alemi bilmekte.

Ve ben daha bizzat tanışmadığım rektör beyi sizin gibi arayıp ta 3 üniversiteyi başarıyla bitirmiş, ülkenin futbol hakemi, yetmedi ülkemi dağların zirvesinde temsil edip, bayrağını en yüksek rakımlı dağlarda dalgalandıran  oğlumu işe al, kızımı işe koy mu dedim de işe almadı diye mi yazıyorum? Yurt dışında gelip, başına geçtiği üniversitede bazı tartışmalı ihale ve işlemler var, onları hem kendisine telefonda sesli anlattım, hem de yazdım.. Bundan dava çıkacaksa o da başım üzerine’ diyordum.

Evet, günün yazısına konu olan bana gelen bu telefonun okyanusta olduğundan 8,8 şiddetinde ki zarar vermeyen deprem gibi olmazsa da beni nasıl gerdiğini ama altına bir kez daha imza atacağım haberlerimizin de rektör beyi üzmemesini ortada olmayan basın müdürlüğü aracığı ile açıklamalar beklediğimizi, haberlerimizi ardından yapılacak açıklamaları da yazacağımızı aracı yani İYİ Parti liderinin DM’lilere dediği Ulak’a, aracı sekreter beye tatlı, sert sözlerimle anlatıyordum.

Kısacası, ‘2. Ardahanlı rektör..’ diye sevindiğimiz, rahmetli babamın muhtarlık ve İl Genel Meclis Üyesi olduğu dönemler de babam gibi muhtar olduğunu öğrendiğim ve sekreter gibi aracılarla değil, bizzat arayıp, bulduğum telefonla kendisini bizzat arayıp, ‘Rektör olacak bir oğul yetirdiğin için ellerinden öperim’ dediğim Posoflu eski muhtar babanın oğlu rektör bey aracılarla bana aba altında, sopa gösteriyordu.

Gerçi aynı rektör bey daha öncede basın toplantına katılan oğluma ‘Gel yanıma baban beni yazıyor’ deyip, ardından eşimi akrabaları aracılığı ile aratmış, sonrada beni de aratıp, akraba olduğunu da anlatmaya çalışmıştı.

Ancak Avrupa’dan gelen rektörün kendisine ve diğer tüm idarecilere, iktidara, muhalefet, stk’cılar 3. göz olduğumuzu ve o çok konuşup, adına yakışır işleri bir türlü yapamadığımız demokrasinim de 4. kuvveti denen gazetecilik yani basın, ‘Bak, yazma yoksa dava açarız..’ alenen tehditti ile karşılaşsa da ‘Önce memleket’ deyip, olsun oncası gibi bu tehditte de katlanır, gerektiğinde gider mahkemede ifademizde verir, kim haksızsa adalet onun parmağını keser ama acısını hangi parmak duyar onu da ben bilmem dava hakimlerinden önce Ardahan halkı ve kamuoyunun vereceği karar belirler derim.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER