Ünlü mafya filmlerinden olan The Godfather / Baba., Goodfellas / Sıkı Dostlar., Scarface / Yaralı Yüz., The Untouchables / Dokunulmazlar., Road to Perdition / Azap Yolu., The Yakuza., Mean Streets / Arka Sokaklar. ve Public Enemies / Halk Düşmanları isimli filmlerin kaçını izlediniz bilmiyorum ama gazetecilikte 36 yılını alma yolunda, 56 yaşına doğru adım atan bir izleyici olarak ben Baba ile Yaralı Yüzü bir kaç kez izledim.
Diğerlerini ve isimlerini buraya eklemediklerimi ise zaman zaman göz ucuyla okuyup, izlerken bazılarını da haklarında yazılan kitaplarında ve haklarındaki kısa notlarını okumuş biri olarak kulaktan kulağa gelen dinletilerini de o bizi uyutmak için ninni söyleyen ninelerimizin ünlü hayali hikayelerine benzer hikayelerle az çok biliyor, tanıyorum.
Diğer sayamadığım yerli, yabancı ‘baba’ denen mafya liderleri ile ilgili bilgileri, hikayeleri anlatımları da çeper dibi dediğim sokak hikayelerinden tanıyor, biliyorum.
Tabi bizimkiler denenlere mafya demektense genellikle ‘Kabadayı’ denildiğini de bilen biri olarak cuntacıların 12 Eylül Darbesi sonrası yaşanan ve hâlâ devam eden göçün etkisiyle 83 ineği satıp, geldiği İstanbul Taksim’deki Tarlabaşı caddesinde bulunan Çukur Sokakta ki 6 katlı binayı kiralayıp, otele çevirmeye çalışan rahmetli babam ile birlikte geldiğim İstanbul’da adını duyduğum ve bir dönem Kars İl Genel Meclis Üyeliği yapan babamın hemşerisi olarak bir kaç kez ziyaret ettiği, arkadaşı olduğu, İstanbul Sarıyer’de oturan bir akrabamın oğluna adını verdiği Kürt İdrisi’de unutmayarak.
Adını o zaman duyduğum ve şu an ulaşamadığım oğlu ile Ardahan Milli Egemenlik Parkında işlettiğimiz çay bahçesinde tanıştığım Karslı ünlü kabadayı Kürt İdris’in yanı sıra bu dünya da yani ‘Mafya Dünyası’ olarak bilinen o dünyayı gerek bir vatandaş olarak gerekse bir gazeteci olarak zaman zaman yakında bazen de uzaktan izledim halada izlemeye devam ediyorum.
Evet, beyaz Toroslar gibi beyaz ayranı meşhur Susurluk’ta yaşanan kaza sonrası ülke gündemine daha çok giren kabadayılar ya da diğer adıyla mafya lideri olarak bilinenlerin başında gelenin son yıllarda siyaseti de dizayn ettiği ve bir çokları ile fotoğraf çektirdiği iddiaları dolaysıyla çokça eleştirilen Soylu’nun bakanlıktan ‘vasıfsız hale geldi’ denen milletvekilliğine dönmesine katkı sunan ve bir zaman hem de hemşerisinin lideri olduğu mevcut iktidara dokunanı ‘Oluk oluk kan akacak..’ dedikten kısa bir süre sonra aynı iktidarla ters düşüp, yurt dışına gittikten sonra ‘Bir kameraya bir tripoda yenileceksiniz’ deyip, biz ünlü, ünsüz gazetecilerden daha iyi gazetecilik yaparak birçok önemli bilgiler vermesiyle tanınan diğer adı reis olan Peker’i ve Laz Sedat Şahin’i veya cezaevinde yazdığı mektuptan sonra serbest kalan Alaattin Çakıcı’yı ve şu an tutuklumu, serbest mi bilmediğim Saralları anlatmayacağım.
Çünkü bugün ve bundan sonra bu yönde ele alacağım yazılarımda asıl anlatmak istediklerimin yukarıda filmlerini, romanlarını, hikayelerini, ninnilerini, adlarını saydıklarımın değil haberlerimizle, gerek bu gibi yorumlarımızla, gerekse manşetlerimizle yerle bir ettiğimiz bölge siyasetçilerini, sivil toplum kuruşlarını, bürokratlarını hatta ‘Niye memleketine sahip çıkıp, yatırım yapmıyorsun. Oluşturulmak istenen lobiciliğe niye bir lobiye katmıyorsun ya da memleketinin caddesine bir dükkan, mahallesinde bir ev almıyorsun’ diye eleştiri yağmuruna tuttuğumuz iş insanlarımızı konuşurken, yazarken bu bizden olan Gegêler de ‘Gegêlik’ havaları ile kazandıklarına yeni kazanımlar katmaya devam ederken tutum ve davranışları ile de ‘bana ne memleketten der’ ve kendilerine saygıyla gegê (amca) diyen insanlarıyla olduğu gibi bölgede yaşananlarla ilgilenmezler.
Evet, buraya kadar anlattıklarımın ve bu konularla ilgili anlatacaklarımın bundan sonra yazacaklarıma bir işaret olarak algılanması, yazacaklarımın bir mafya yada rahmetli Kemal Sunal’ın ‘Sahte Kabadayı’ filmi gibi bir kabadayı filmi olmazsa da 36 yıla yaklaşan ‘Yazıyorsam Sebebi Var’ diyerek her gün yazdığım yazılarımın arşivine not olarak kalması için ‘Bizim Gegêler Dünyası’nı da yazmaya çalışacağım.
Ve yazmaya devam ederken okurumun da bu yönde bundan sonra yazacaklarımın karanlığı aydınlatan bir kitabı okur gibi beni takip edeceğini bilen bir gazeteci olarak bu ve buna benzer yazılarımı ‘devamı yarın’ demeden yazmaya çalışarak, Gegêlerin bulunduğu sahneye az, bozda olsa ışık tutmaya çalışacağım diyerek şimdilik yeter diyelim..