Bugün, ‘Vurulduk.. Ey halkım, unutma bizi’ diyenlerin başını çeken ama çok şey gibi kısa sürede unutan halkının bir kitabını değil, benim gibi ömrünün son günüde kadar her gün yazdığı yazılarını bile okumadan yılda bir yalandan da olsa ardından ağıt yaktığı meslektaşım Uğur Mumcu’nun bir pazar sabahı birilerinin ki gibi 4×4 yada Diyanet Başkanının bindiği kurşun geçilmez pahalı aracına değil benimkinden beter eski model aracına konulan bomba ile katledilişinin yıl dönümü..
Ve bugün yine ‘Katiller nerede?’ diye sorulacak ve yine birileri başlarını önlerine eğip, susacak..
Çünkü, en çok gazetecinin tutuklandığı ülke olarak dünya sıralamasında birinciliği elinde tutan, düşüncesini aktaranın kendisini mahkemede bulduğu bu ülkenin, o özlenen demokrasiye ulaşması için çabalayan, ömrünü yiyen ve sonunda da canını da veren Uğur Mumcu’nun katilleri hala ortada yok..
Birilerinin kendi siyasi geleceklerinin korkusuyla delip, girdikleri o kozmik odalarda hazırlanan planlarla Uğur Mumcu, Musa Anter gibi nice gazetecinin katledildiği bir ülkede yaşamanın utancı ile biz de soruyoruz;
Katiller nerede?
Bu sorumuzun kime olduğunu merek edenlere ise Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü günlerde, ‘Bu cinayetin faillerini bulmak bizim namus borcumuzdur’ diyenleredir derim..
Ki bugün de Narin’in, Bolu’da ki otelin ve onca olayın katillerini bulacağız dedikleri gibi..

Gazeteciyi baskı altında tutup, polisin ‘gizli tanık ifade’ diyerek hazırladığı savcıların iddianameleriyle, sık sık gözdağı verip, onun düşüncelerini özgürce yazmasına engel olanlaradır, ‘Katiller nerede?’ sorusuna gözaltıyla cevap verilir korkusunu yaratanlardır..
Evet, ‘Uğurlar olsun’ dediğimiz nice Uğur Mumcu’ların katledildiği bir ülke de karanlıkların aydınlatılması için yakılan bir mumdur, ‘Katiller nerede?’ sorumuz..
Ve;
Ağ saçlı Ardahanlı belediye başkanının öldürüldüğü sokağına bile adını vermeyi düşünmediği Ardahanlı hemşerim Ümit Kaftancıoğlu, Metin Göktepe’yi, Hrant Dink’i kahpece katledenlerin yüzüne tükürüğümüzdür, ‘Katiller nerede?’ sorumuz..
Karanlık sokaklar da arkadan yaklaşılarak vurulan Musa Anter’in, cumhuriyetin savunucuları Kışlalı’nın, Üçok’un, Ümit Kaftancıoğlu’nun, dini siyasete alet edenlere karşı çıkan Turan Dursun’un, Kürt sorununun çözümünü isteyen, birlikte muhabirlik yaptığım Mehmet Sait Erten, Halit Güngen, Cengiz Altun, İzzet Kezer, Bülent Ülkü, Mecit Akgün, Hafız Akdemir, Çetin Ababay, Yahya Orhan, Hüseyin Deniz’in ve daha nicelerinin katilleri nerede?..
Evet, ‘Vurulduk ey halkım.. Katiller nerde?’ sorusunu sorarken acı bir kayıp haber daha geliyor, hem de gazetecilik stresimin eşliğin de sigara dumanıyla eritilen bir ciğer acısıyla..
Evet, bugünkü yazımı bitirip, yayınlanması için gazeteye yollamaya hazırlanırken Kürt olduğunu yıllar sonra öğrenip, bunu kamuoyuna açıkladıktan sonra ötelenmezse de ‘az kenara’ denilen 32. Gün programının yapıcısı Mehmet Ali Brand’ların, Mumcuların ışık tuttuğu meslektaşlarımdan olan ve uzun süredir akciğer kanseri tedavisi gören Gazeteci meslektaşım Deniz Arman’ın kara haberi, ‘Kum saati! durdu. İyi bir insan, iyi bir gazeteciyi, iyi bir Beşiktaşlı Deniz Arman’ı kaybettik.” mesajıyla Deniz Gezmiş’in adını alan küçük kardeşim Deniz’i hatırlayıp, bir kez daha yalnız kala kalıyordum..
