Bu sert dilin hala Cumhur ittifakının için olan Yeniden Refah Partisi yüzünden olduğu söylense de aynı Erdoğan’ın tüm konuşmalarında 3-5 Oy için deyip, ‘Zübük, Mazlum’ söylemlerini ekleyip, aşağıladıklarıyla partisine oy vermeyi düşünenleri adeta kaçırıp, bir iki oy demeye getiriyor gibi..
Geçen seçimlerde anketleri bile hain ilan eden aynı AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın en son İzmir’de yaptığı konuşmasının bir önceki seçim de yani birçok büyükşehir ve memleketim Ardahan’ı kendisine kayıp ettiren 2019 Yerel Seçimler de Adana’da yaptığı satır aralarındaki konuşmasını hatırlıyorum.
O konuşmasın da ay Erdoğan’ın, ‘Millet, bayrak, ezan, vatan düşmanı kim varsa karşısında olmak namus borcumuz. Bu mesele onur meselesidir. 3-5 oy için onlara göz yumarsak evlatlarımızın yüzüne bakamayız. 31 Mart’ta milletimiz bunlara hak ettikleri dersi verecektir. Milletimizle birlikte, ister PKK olsun ister FETÖ isterse şu veya bu güç hiç fark etmez, özgürlüğümüzün sembolü bayrağımıza göz dikenlere karşı kanımızın son damlasına kadar mücadele etmeyi sürdüreceğiz.”‘ demişti.
Ve aynı konuşmalarının devamında sanki seçime değil, savaşa gidiyormuşuz gibi durup, durduk yerde bugünlerde bir kara haberin gelmediği Irak ile Suriye Rojava’yı da işaret ederek ‘Bizim derdimiz 3-4 oy değil, kanımızın son damlasına kadar mücadele etmeyi sürdüreceğiz’ demiş ve demeye devam ediyor.
Erdoğan’ın bu konuşma öncesi bana göre kendisini de geren ve gereksiz gergin bir dil kullanmasına neden olan ve şu an nerede olduğunu çokta bilmediğimiz ve adeta adı bile unutulan eski İçişleri Bakanı Soylu’nun o dönem ki dikkat çeken yetmedi Almanya ile Türkiye’yi yeniden geren açıklamalarını da hatırlıyoruz.
Eski ve yaklaşan bu seçimler öncesi adı unutulan dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 3 Mart 2019’da Ankara’nın Polatlı ilçesinde yaptığı konuşmada şu ifadelere yer vermişti: “Avrupa’da, Almanya’da öyle terör örgütünün toplantılarına katılıp da ondan sonra gelip Antalya’da, Bodrum’da, Muğla’da tatil yapanlar var ya, onlar için de tedbir aldık şimdi. Hadi gelsinler bakalım hava limanlarından içeri girsinler. Gözaltına alıp yallah, öyle kolay değil. Dışarıda hainlik yapıp, içeride, Türkiye’de keyfini, sefasını sürmek bundan sonra kolay değil.”
Ve Almanya’da hala etkisi devam eden ve turizm başta olmak üzere ekonomiye iyi gelmeyen bir açıklama yapmıştı.
Alman Dışişlerinin İnternet sitesinde yayımlanan uyarıda, “Türkiye hükumetinin Alman medya ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine karşı daha fazla adım atacağı göz ardı edilemez. Alman hukuk anlayışında ifade özgürlüğü olarak değerlendirilen ifadeler, Türkiye’de mesleki anlamda kısıtlamalara ve cezai kovuşturmalara yol açabilir” denildi. Yeni uyarıda, aralarında Alman vatandaşlarının da bulunduğu bazı Avrupalı gazetecilerin Türkiye’deki çalışma izinlerinin açıklama yapılmaksızın yenilenmediği ve ‘son iki yılda giderek daha fazla Alman vatandaşının keyfi biçimde gözaltına alındığı’ belirtildi.
Yani son Başbakan, Meclis Başkanı Başkan Binali Yıldırım’ın bile onaylamadığı ve ‘Ya ne oluyor kardeşim, altı, üstü bir yerel seçim’ diyerek tansiyonu düşürmeye çalıştığı bir süreçte kendisine oy vermeyi düşünenleri bile geren bir atmosferle alanlarda ‘Bilinmeyen dil’ denen ana dilleriyle konuşanların dışlayan bir dille oy isteyen Erdoğan ve ona yaranma yarışı içinde olanlar 3-4 oyu da 2-3 oy yapmaya çalışıyorlar gibi..
Çünkü daha önceki gibi bu kez de ezanı yuhaladılar dediği feminist kadınların normal yürüyüşlü eylemini bile seçim atmosferi içine alıp neredeyse orada olanların hepsinin din düşmanı olduğunu ima eden aynı Erdoğan daha bir kaç gün önce yani 8 Mart Dünya Kadınları için güzel ve anlamlı şeyler söylemişti..
Bugün kendisinden daha çok pot kıran Kurum’un yerine aday edildiği o dönemin AK Parti İBB adayı Binali Yıldırım’ın dediği gibi benimde, ‘Ya kardeşim yapmayın, altı, üstü bir mahalli seçim. Ama bu seçimler öncesi lütfen bu milleti bir iki oy için gerip, karşı, karşıya getirmeyin’ derken başta Başkan Erdoğan olmak üzere AK Partililerin bu lütfenleri kulak ardı ederek, yaklaşan yerel seçimlere gideceği alenen açık ve belli.
Ama başta ekonomik kriz ve 22 yıllık iktidar yorgunluğu, ‘bu kez vallahi son..’ diyerek kendisinin de bıkkınlığını his ettirdiği seçimler öncesi Ardahan’da olmak üzere tüm yurt genelinde bir hayli zorlandığını gördüğümüz Erdoğan’ın da, atanmış bakanları ve partilileri de bu durumu artık görüp, anlamalı ve oy götüren bir dilin değil, barış ve kardeşliği işaret edecek bir dilin oy aldığını da anlamak ve görmek gerekir.
Bunu ilk gören de AK Parti ile ittifak içinde olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP’liler olup, sessizleştikleri şu günlerde birileri de Başkan’a ve AK Parti’nin kulağına, ‘Dilimizi biraz yumuşatsak mı?’ diye fısıldamalı.
Ki; Örnek diyecek olursak.. Bu dili yani oy getiren o dili Afyonlunun boğazına tıkayan İmamoğlu çok güzel kullanmış, kullanıyor da..
Aksine bu gidişle 3-4 değil, önceki yerel seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de 2-3 oyu alamayacak hale gelecekler gibi..