Son yerel seçimlerde bir çok kentte olduğu gibi Ardahan yerelinde iktidar, ülkede birinci olan parti CHP’nin ‘Yeni Ardahan İl Başkanı kim olacak?’ diye konuşulan, ama kentin sorunları ile ilgili konuşmayanların yarışını izlerken seçimden seçime bu parti ile ‘Kent uzlaşısı’ diyen diğer bir parti DEM’in helwacılarla bu kez de dün kendisine ‘terörist’ demesi dahil demediğini bırakmayan ve bugün CHP’ye yaşattıklarını yaşatan aynı iktidarla demlendiği, MHP destekli iktidarın diğer partilerde seçilip, kendisine gelen belediye başkanlarına sevinip, kayıp ettikleri seçimleri istifalar eşliğinde halay çekip, mutlu olduğu, DSYB, AŞOB ve karar defterine savcılıkça el konulan ESOBB gibi stk ve siyasilerinin nerede oldukları bilinmeyen bir kenti savunmak ne kadar zor olduğunu bilir misiniz?
Bilmem ama bir kez daha teşekkür ettiğim ve geçtiğimiz gün dost, eş, arkadaş, akrabanın destek ve muhteşem katılımıyla gerçekleştirdiğimiz ve gazeteci kızım Özlem Şeyma Yılmaz’ın düğününün hemen ardından türkücü belediye başkanın hakkında yaptığımız haklı haberler sonrası avukatının, bizim bazı gazeteci arkadaşlar gibi al/yapıştırla hazırladığı söz de iki şikayeti üzerine ifade vermek için gittiğim polis karakolunda ifademi alan polis memurunun, ‘Avukat ister misiniz?’ sorusuna, ‘Teşekkür ederim gerek yok bunlar bunca yıl gazetecilik mesleğim boyunca yazdıklarım ardından susturmaya çalıştıkları bana yönelik yaptıkları bu tür şikayetleri dolaysıyla kendimi savunacak kadar sahte veya özel bir üniversitede uzaktan söz de okuyarak değil, gerçek ama diplomasız bir avukat ettiler beni..’ diyordum.
Evet, geride kalan bir geceyi daha sabahlayıp, başta ŞAP’ın yok ettiği ama ŞAP’tan sorumlu müdürün hayali projeler için köylere hizmet etmesi gereken kurum lan İl Özel idarenin seçilmişleri meclis üyelerinden 6,5 milyon isteyip, yetmedi asaletini aldığı ve yanında çalışanlarında oldukları ile birlikte gittiği yolu, suyu olmayan köylerde köylü kadınlarla Selfiye yaptığı hayvanları ve ŞAP dolaysıyla telef olan hayvanlarla birlikte çöpe giden milyonları yazmayan, onca üniversite arasında sonlarda olan üniversitesinin yanında ülke genelinde yapılan sınavlarında geçen yıllarda olduğu gibi bu yılda sonuncu olması ardından İl genelinde yaşanan sessizlik dikkatimizi çekiyor..
LYS sınavları öncesi açıklanan SBS, ÖSYM gibi irili, ufaklı sınavlarının hatta nüfus sayımlılarının sonuçları da adeta bir devlet sırrı gibi saklanması nedeniyle öğrenilemediği ve şu kara yüzünü yeniden yağmaya başlayan karlarla yaklaşan kışı bir kez daha his eden, stk’larının kaz geceleri için zar/zor yetişen kazları kesmeye hazırlanan Ardahan’da yaşanan bu başarısızlığa karşı başta öğrenci velileri olmak üzere, stk’ların, siyasi partilerin, aydınların, ileri gelenlerinin yanında basının ilgisizliği ve de duyarsızlığı bu başarısız sonuçlar kadar ilginç bir durum olarak değerlendirile bilinir..
İktidar partisinin gıgının çıkmadığı, muhalefetin oralı olmadığı, stk’ların yan gelip, yattığı bu sonuçların velileri, öğrencileri, aydınları, ileri gelenleri, belediye başkanlarını, il ve belediye meclis üyelerini köy muhtarları ve azalarının olduğu gibi internetten al/yapıştırla çıkarılan bir iki yerel gazetenin ‘resmi ilanı kapma’ dışında bir düşüncesi olmayan yerel ve ulusal basını da rahatsız etmediği görülmektedir..
Ve, resmi kurum internet sayfalarından aldıkları hazır bilgi ve fotoğraflarla, ‘-Falan sayın müdür bele dedi, filan idareci ele etti..’ dışında bu kentte başka haber yapma becerisini ortaya koyamayanların eğitim düzeyinin mi bu durumu meydana getirdiği, yoksa ‘Bana ne, ben mi kurtaracağım bu memleketi?’ anlayışından oldukları için mi bilmiyoruz ama kentte çıkan gazetenin bir ikisinin sağından, solunda da olsa değindiği eğitim sorunu gibi onca sorun, sıkıntının hiç mi ama hiç mi habere değer olmadığını sormayan, sorgulamayan bir toplumun ‘gazeteci’ dediklerine bu yönde bir soru bile sormaması da ülkede yaşanan eğitim sorunundan mı onu da siz sorun, çözün, cevabı bulun..
Bunca gazetenin yanı sıra onca internet sitesi olan bir kentin sağlık, ekonomik, sosyal sorunları ve en önemlisi milyonlarca zarara neden olan ve her yıl olduğu gibi bu yıl da yine hortlayan ŞAP Virüsünü, rekor kıran Buzağı ölümleri gibi doğru dürüst bir kapısı olmayan eğitim sorunu, yıllardır açılmayan Ulgar tüneli gibi onca sorunu bir kaç kişi yazmadıkça neden dile gelmez, niye tartışılmaz anlaşılamıyor..
Eğitim ve İş dünyası sendika temsilcilerinin, Ardahan adını taşıyıp, KAI, KAISİAD gibi içi boş ve saçma sözde stk’ların gölgesinden kendilerini kurtaramayan derneklerinin, Üniversitenin yaşanan bu duruma kafa yormadıkları gibi basının yanı sıra aydınları, muhalefet partileri oralı olmaması gerçekten vahim, bir o kadar da acıklı bir durumdur.. Halbuki bunların şahsi kuyruğuna basıldığında, kendi çıkarları ellerinde gittiğinde attıkları o kalın puntolu manşet civaklamalarını da iyi biliyoruz..
Halkın değil, kendi kişisel çıkar ve egoları için gazete çıkaranların, internet sayfası yapanların, 10, 15 bilemediniz 105 takipçisi olan sanal sayfalarında yazanların bu kentin, bu ülkenin eğitim sorununu ne diye dile getirmeyi akıl edemedikleri, yaşanan soruna dikkat çekip öneri ve çözümlerde bulunmadığını merak eden bir gazeteci olarak diyorum ki;
Bu kentin eğitimden, sosyal hayatına kadar var olan sorunlarıyla ilgili eğer ilgilenmeyecekseniz, gözünüzün önündeki habere değer şeyleri es geçecekseniz niye gazeteci diye saha da gezersiniz anlayamıyorum..
Ben Ardahan’ın, Onlar birilerinin Avukatlığını yaparlar!
35 yıla aşkındır yaptığım gazetecilikte Ardahan’ı bir avukattan öte savunmaya çalışırken, benim aleyhimde birilerine avukatlık yapanlarda boş durmuyor..
Bu aleyhte avukatlık bazen resmi, bazen de çeper diplerinde olur..
Eğer bir gün 35 yıldır yazdıklarımı topladığım bir kitap yazarsam (Ki; O kitabın adı da, ‘Özel Hayat Anlatılır mı?’ adıyla zaten hazır) ve bana ‘Gazetecilik yaparken en çok neye üzülürdünüz?’ şeklinde bir soru sorulursa bu soruya vereceğim tek cevapta, ‘Ben Ardahan’ı savunmaya çalışırken, Ardahanlı olupta benim aleyhimde başta elin oğlu denen bürokratlara, yalakalık yaptıkları siyasi iktidarlara yabancılara avukatlık yapanlar oldu..’ diyeceğim..
Çünkü insanı öldürenin ağaçtan sapı yapılan balta, keser olduğunu onca atasözüyle daha iyi anlarsınız..
Ve, ‘Avukatlık gibi ulvi bir görevi üstlenmek şereftir, bu görevi en güzel şekilde yerine getirmek için her avukatım’ diyen ve ‘Bu ulvi görevi taraf ayırmadan en güzel şekilde yapmalıdır..’ diye düşünen ve resmi bir avukat olmazsam da gazeteci yeleğinin onca düğmelerini kapatmayan, mağdur, mazlum memleketimi, memleketini seven, savunanların gönüllü, dostane ve ‘yaz gazeteci’ diyerek biz gönüllü memleket savuncularına verdikleri irili, ufaklı maddi, manevi desteklerle vergi rekortmeni olamasakta bir avukattan daha iyi savunmaya çalışırken karşımdakilerin bir çoğunun el olduğunu benim kadar Ardahan diyen Ardahanlı Avukatlarımız da iyi bilirler..
Ve en önemlisi ‘ihale alamadım, resmi evrak ve kağıtları benim matbaamda bana bastırmadılar, abone olmadılar..’ diye değil, bu memlekette kendisini kraldan daha çok kral sanıp, Ardahanlımı ezenlere karşı verdiğim ulvi bir mücadeledir benim Ardahan avukatlığım..
Ve bunu yaparken de bir beklentim, bir maddi çıkarımın da olmadığını başta tanıdığım onca yabancı memleketli ama kendi ülkesi, memleketi ve insanı için kadın haliyle gece gündüz ‘Adalet’ diyerek koşturan Avukat Ayşen Muşti başta olmak üzere insan gibi o kadar avukat dost, arkadaş, candaş, kardaş avukatın yanında Barosunun da diğerleri gibi sus/pus olduğu bir kentte o kadar Ardahanlı Avukat, Veteriner, Eczacı, kısacası aydın denen onca okumuş olmak üzere her Ardahanlı iyi bilir başkalarının düğmeli Avukatlarıyla mücadele eden benim Ardahan Avukatlığımı..