Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Fakir Yılmaz

Boş masa ve 12 Eylül’ün ürünleri siz..

Dün, Victor Hugo’nun ‘Bir okul açan bir hapishane kapatır’ sözünü kendisine şiar edinen ve bu ekonomik sıkıntılara rağmen, birileri gibi ağlamadan, sızlamadan onca yola asfalt atan, kaldırımları yenileyen, ikinci kreş temelini atan kısacası başkanlığının ilk 100 günde takdir toplayan bir profesörün davetindeydim.

Yaptıkları ile 1 buçuk milyonluk kenti ve birilerinin belediye de ki bankamatikçi pineklenmişleriyle altını boşaltmaya çalışanları şaşırtan İstanbul metropolünün içinde ki metropol olan Esenyurt’un Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in çoğu siyasinin hatırlayıp, dilendirmediği 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü dolaysıyla düzenlediği kahvaltılı toplantısına katılmak için gittiğim Esenyurt’taydım.

Başta onca çalışanı olan ama öğle yemeğinde yan cafede yemeklerini topluca yedikten sonra lüks, ünlü, puro kokan cigaraları püfürdemekten başkanın bir iki görüntüsü dışında, ne ‘Bir kreş, bir okul aç, hapishane kapat’ başlıklı bir haber nede gece yarılarına kadar çalışana başkanın gün boyu çalışmalarını haberlerini yapıp, ajanslara, gazetecilere göndermeyenlerin de içinde olduğu bir basın bürosu ve kahvaltıyı yaptıktan, hediyeleri aldıktan sonra ortadan tüyen gazeteci değil, sanalcılar dahil günün izlenimleriyle dolu yorgun beyinle gece geç saatlerde ancak eve gelebildim.

Ve Esenyurt’un olduğu gibi İstanbul’un ünlü trafiğinin de üstüne yük olduğu günün yorgunluğu ile geldiğim evde ‘biraz dinlenip, sonra haber ve gazeteleri yaparım’ diyerek uzandığım yatakta sabah oldu, haydi yeter, kalk işine bak’ anlamına da gelen sabah ezanı sesi ile uyanıp, kendime geldiğim de dolaştığım sanalda ilk rastladığım paylaşım dostum Veysel Karatay’ın, ‘Hayvanlar konusunda kimse bize merhamet dersi vermeye kalkışmasın’ Erdoğan’ın söylediği sözü Erdoğan iki nokta üst üste demeden paylaşımıydı..

Yani gerisini takipçilerinin yoruma bırakmıştı..

Bu paylaşımın hemen atlında ise uzun süredir görüşemediğim, bir çok dost gibi sanalda görüp, hasret giderdiğim İsa Aktaş abimdi.

Aktaş’ın paylaşımı ise ‘Göründüğü gibi ekonomik kriz bizi de vurdu, masa boş’ satıları ile süslenmiş olan ve çoğumuzun değil girmeyi, ‘yemek kokusu gelir, iştahımız çeker, gireriz içeri, kazık yer çıkarız’ diyerek önünde geçmeye bile korktuğumuz bir lokantanın olduğu görünen yemek masası ile paylaşımını ve altında ki ‘Şükür edeceğiz’ şeklinde ki ‘kızım sana diyorum, gelinim sen duy’ misali sözde anlam vermeye çalışılan mesajlı yorumları görünce erinmedim, kendisine bir cevapta ben verdim.

Yazdıklarımın yorumunu da dostum Veysel beye ve ‘Göründüğü gibi ekonomik kriz bizi de vurdu, masa boş’ paylaşımının altına yazdığım, dünkü Esenyurt ziyaretimde edindiğim izlenimlerimin kısa özeti de sayılabilecek ve bugünkü köşe yazımda olan uzun cevaba ne diyeceğini merak ettiğim İsa abiye ve her iki dostun paylaşımına bol şükürlü (!) yorum yapanlara bıraktım…

Evet , günün ilk ışıkları ile gördüğüm ‘Hayvanlar konusunda kimse bize merhamet dersi vermeye kalkışmasın’ ve ‘Göründüğü gibi ekonomik kriz bizi de vurdu, masa boş’ şeklindeki iki paylaşımda aldığım ilhamla ele aldığım yazım aynen şöyle;

Şükür ettiğiniz yetmedi, ’12 Eylül tankları bizi ezdi geçti’ diyerek hepiniz sus, pus oldunuz ve kenara çekildiniz.. Ama o bahsedilen tanklar olmazsa da arka kapılarda iş kurulan faşo tankları toplumu ezip, geçti.. Evet durumun özeti aynen budur..

Çünkü ‘Tanklar bizi ezdi geçti.. Ondan sus/pus olduk’ diye edebiyat yapan hiç birinizin 80 ihtilalinden 9 yıl sonra yani 1989’da Çin’de yaşanan ve öğrencilerin, aydınların ve işçilerin önderliğinde gerçekleşen gösterileri ve ardından samimi, devrimci mücadeleyi ifade eden gösterilerin odak noktası Pekin’in Tiananmen Meydanında çekilen o fotoğraf gibi hayale de olsa bir anınız bile yok..

Çünkü, 12 Eylül’den önce söylediklerinizi 12 Eylül akşamından itibaren unutup, kapitalizmin istediği o saflara dizilip, eğilerek ‘belki ‘ yeniden ayağa kalkarım diye rekata başlayan asıl kişiler yüzündendir bugüne şükrün bol, açlığın yanında hak, hukuk, adaletin olmayışı.. Yani suçlu aramaya gerek yok.. Ve suçlunun o masaları boş bırakanlar değil, 12 Eylül sonrası ‘boş ver’ diye, diye toplumu boşa bırakanlardır.

Peki kim bunlar? Ve o tankları gören oldu mu?

Evet, bu iki önemli soruya cevap verecek olan var mı?

Bence olmaz..

Çünkü, 12 Eylül’ü 13 Eylül’e bağlayan geceden bu yana alışkanlık haline gelen bir boş vermişlik içinde olanlar ‘Ya şimdi kim uğraşacak?’ deyip, yine boş verecekler..

Çünkü cevap verseler ya ’13 Eylül’den bu yana ağrımayan başımı niye ağırtayayım, iktidar görür, işimiz, gücümüz aksar..’ derler yada ‘Şimdi Fakirle kim uğraşacak?’ deyip, boş vermişliği tercih edecekler.. Ve sorduğum o tankları değil göstermek, tarif bile edemezler..

Çünkü, o devrimci ağabeylerin ağzından düşmeyen o tankları ne gören oldu, nede Çin’de ki üniversite öğrencisi gibi önünde duran olmadı ki..

Evet, ‘Göründüğü gibi ekonomik kriz bizi de vurdu, masa boş’ denen o masanın asıl boş olanı o masa doluyken, kaldırılan kadehler eşliğin de kurtarmaya çalıştığımız dünyanın gecenin karanlığını yaran günün ilk ışıkları ile aynı yerde kaldığını ama gece kurtarıcılarının başının dönmesinden dolayı yaşananları, yaşatılanları anlayamamaları dolaysıyladır, bugün sizin olmazsa da size inanıp, arkanıza takılan ama sizin 12 Eylül gecesinden itibaren gidip, rekata dizilmeniz nedeniyledir toplumun büyük kesiminin masasının boş kalması..

Bu nedenle suçlu aramayın..

Sonuç.. ‘

Suçlu ayağa kalk!’ diye bağıran ama çoğu okul değil, hapishane yapan zihniyete boş bıraktığınız alanda at oynatan iktidarlar dolaysıyla hala hapishanelerde olan insanlardan sonra sıranın şimdi hayvanlarına geldiğini anlamayanların yüzündendir, bugün o masaların değil, önce beyinlerin sonra midelerin boş kalması..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER