Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

Fakir Yılmaz

Eski Çavuş…

Geride bırakmaya yarım gün kalan ve kiminin ise ramazan kiminin ise şeker bayramı dediği bayramın ikinci gününün gecesinde bir dönem 3 yıl üçüncü günlük gazetesi Siyah Beyaz Kocaeli’ isimli gazetesini çıkardığım Kocaeli’nden memleketim Ardahan kadar sevdiğim aşkların şehri İstanbul’a doğru yalanız yol alırken kısa bir sürede eve varıp, kendimle baş başa kalıp, dinlenmeyi düşünüyordum.

Ancak daha yeni çıktığım E-5 denen ve 3 yıl boyunca çıkardığım ‘Siyah Beyaz Kocaeli’ isimli gazetemin eski bürosunun ana merkezinin de üzerinde bulunduğu E-5 denen yolun olağanüstü bir trafikle dolu olduğunu görüp, ‘boş ve rahat olur..’ diyerek, bir yerine 5 ödediğimiz hatta zaman zaman da icralık olan ‘HGS’de para var mı, yok mu acaba?’ düşüncesiyle paralı otobana istemeyerekte olsa direksiyonu kırıyordum.
Ve girdiğim otobanında çıktığım yoldan beter bir trafikle seyrettiğini görünce gidişatta teslim olup, direksiyonu bırakıp, yanımda duran cep telefonunda haber izlemek için youTubeyi ararken karşıma, ‘Diplomasız diktatör Çavuşesku’nun ibretlik sonu..’ başlığıyla bir belgesel ekrana çıkınca tıklıyor ve bu dikkat çekici belgeseli yan gözümle izleyip, dinlemeye başlıyordum.


Yağmurun ağlarcasına damladığı camları yıpranmış lastikleri ile silmeye çalışan arabamın sileceklerinin cızırtılarını da dinleyerek almaya çalıştığım yolun gittikçe tıkandığını görünce karayolları denen ama her bayram da kan yolu adını alan paralı, parasız yollarda ‘Acaba bir trafik kazası mı var?’ diyerek kendi kendimi teselli ederken, gelişi güzel göçü durdurma adına ‘pasaportlu girilmeli’ denen İstanbul’a ulaşmak için her 20 km’e polis noktaları kurulduğunu ‘Lütfen kimliğiniz’ diyen bayan polis memurunun uyarısıyla anlıyordum.
Evet, ortalama bir saat 20 dakika da gelmem gereken evime gece yarısı ancak girerken sağıma, soluma bakarak bir kez daha incelediğim İstanbul’un hapiste olan belediye başkanı dolaysıyla mı yoksa 1 Nisan şakası yaparcasına yağan yağmurun üşütmesiyle mi bilmem ama sanki yetim kalmış bir çocuğun üzgün gözlerinde dökülen gözyaşları misali art arda damlayıp, arabanım penceresine ağlayan yağmurun eşliğinde benden beter yalnız olduğunu düşünüp, acıyordum uyumayan kent olarak bilinen sevdiğim metropole..

Ve İstanbul doğumlu Amerika Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Elpidoforos, adlı bir papazın ‘Gazze’ye çökecek’ denen, 2 dönem başkanlık sisteminin değişmesi için fırsat kollayan üçüncü hatta ömür yeterse 4. kez başkan olarak kalmak isteyen Trump’a “git ve zafer kazan” sözleri ile ‘Yani Konstantin’yi de al’ dediği tartışılırken bir gecede serbest kalan ve özel uçakla gönderilen Amerikalı papaz nedense aklıma geliyor..
Ve diplomasız diktatör Çavuşesku’nun ibretlik sonu’ belgeselinin bitip, ‘Dünya tarihinin en büyük 10 askeri lideri kimlerdi?’ belgeselinin hemen Çavuşesku belgeselinin ardından başladığını gördüğüm aynı youTube de ki bu iki tesadüfü yolları polisle çevrilen İstanbul’a bağdaştırmaya çalışırken Roma’nın iç savaşın da faydalanıp, dünya da tek adam rejimini ilk başlatan, sonrasına ‘Sen de mi Brütüz?’ diyerek can veren Sezar olduğunu hatırlayıp, devlet başına geçen herkes onun iki yüzlü çalışmalarına gereksinim duymamazlık edemediği Joseph Fouché’yi incelemeye başlıyorum.
Niye mi?

Bilemiyorum ama daha 4 ay önce %87 oy alıp yeniden seçilen diğer bir diktatör Tito’nun 4 ay sonra aynı halkı tarafından tahtta indirilip, eşliyle birlikte kurşunlara dizilerek defterinin kapatıldığını söyleyen dostumun, ‘Ben 15 Milyonun başkanıyım’ diyen İmamoğlu’nun da niceleri gibi kısa sürede unutulacağını mı ima edip, etmediğini düşünüyor ve Çavuşesku’ya ‘Eski çavuş’ adını verip, yazıma noktayı koyuyordum.
Ha bu arada ‘O izin vermezse değil yenisi üçüncü gazete çıkamaz’ denen eski adıyla İzmit yeni adıyla Kocaeli’nde rahmetli iş insanı İsamettin Akkurt ‘un desteği ve teşviki ile cep harçlıklarımızda katarak 99 depremine kadar çıkardığımız Siyah Beyaz Kocaeli isimli gazetemizin gündeme taşıyıp, 3 yıl boyunca mücadelesini verdiği Yuvacık Barajının yapımı esnasında ‘yaşandığı söylenen vurgunların tartışıldığı dönemin CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen aklıma geliyor..


Bir zamanlar, hem de uzun süre ülkenin sanayisinin başında gelen şehrin imparatoru denen Sirmen’in ‘Şu an acaba nerde?’ olduğunu da düşünürken ‘Solculuk talan, vurgun değil, halkçılıktır.. Siz böyle yaparsanız bu halk sizi er, geç ezip, başkalarını iktidara taşıyacak.. Etmeyin, elemeyin’ dediğimiz onca manşet haberlerimiz için bugünküler gibi bize kızan aynı başkanın yok imkanlar ile çıkardığımız gazetemize verilen reklamları başkanlık makamını gücüyle’ engelleyip, kendi beslediği diğer iki gazeteden birine bize yönelik ‘Dağdan gelmiş, bağdakini kovacak’ diye manşetler attırdığın da hatırlıyorum..

Evet, ‘Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar.’ yani bitireceğiz denen 3 Y ile Sefaların sefalının bittiği yıllarda iktidara gelenlerce eski defterlerin açılıp, hesaplatıldığı bir dönemin yaşandığı öne sürülen şu günlerde Yuvacık Barajı ve onca yolsuzluk, vurgun ve talanların hesabının da sorulması gerekmez mi derken Tito gibi %87 oy ile cumhurbaşkanı olarak ilan edilen ‘Bir sağdan, bir soldan’ diyerek gençleri asan, hapislere atan, rahmetli babamı Afyon’a sürgün eden Darbeci Kenan Evren’in generallik rütbesinin de söküldüğünü de anımsıyorum..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER