Ulusal TV TEMPO TV’de her pazar saat 15.00’te canlı olarak yayınlanan Gazetecilerle Gündem programına hazırlık yaptığım bir esnada, 22 Kasım’da kongresini yapacak olan İstanbul Serhat Ardahan Dernekler Federasyonu’nun seçimi öncesi geldiğim İzmir’de dördüncü günüm.
Ülkemin üçüncü büyük metropolü olan bu kentte, yerel dernekçiliğin, başta İstanbul’da olmak üzere batı kentlerindeki STK anlayışı kadar revaçta olmasa da; başta yeni yeni toparlanmaya çalışan Ardahanlılar olmak üzere Ağrılılar, Erzurumlular ve ülkenin önemli sorunlarından biri olan göçle İzmir’i doldurmaya devam eden Doğu ve Güneydoğu insanının dernekleri yanında, SİPKİ ve Celalilerin başını çektiği aşiret birlikteliğinin güçlü bir şekilde kendini hissettirmeye başladığını da gördüm.
Yıllardır, başta cami altı Kur’an kursları olmak üzere cemaat ve aşiret oluşumlarını çok iyi değerlendirip, yaklaşık 70 yıldır ülke siyasetinde rol oynayan muhafazakar ve sağcı parti ve siyasi oluşumların tam tersine; bizim dernekler gibi ortalıkta görünmeyen Halk Evleri, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi yapılar dışında kalıp hemşehri dernekleri olarak bilinen sivil toplum kuruluşları, kendilerinden uzak DEM gibi CHP anlayışının ağırlıklı olduğu bir kentte varlık gösterdiğini de gözlemledim.
Yeni kurulan fakat mimariden uzak, plan ve proje olmadan gelişigüzel yapılaşan ilçeler dışında, başta Karşıyaka, Bornova ve Bayraklı gibi bölgeler bu kentte en dikkat çeken ilçeler. Geriye kalan ilçeler ise, köyleriyle birlikte birer metropol olma çabası içinde.
Yolunu kaybetmiş bir seyyah gibi; İstanbul’un ardından İzmir’de de aradığım Ardahanlıları samanlıkta iğne ararcasına bulup bir araya getirerek, İstanbul’dan sonra başkent Ankara’daki gibi “Biz de varız!” diyebilecek siyasi, kültürel ve sosyal olarak güçlü bir Ardahan lobiciliği çerçevesinde bir birliktelik oluşturabilir miyiz sorusunun cevabını arıyorum.
Binlerce insanın hapishanesinde olduğu Silivri veya Ardahan Çıldır’a uzak Aşıkşenlik (Suğara), Hanak Ortakent (B. Nakala) gibi ilçe merkezlerinden ve birbirinden oldukça uzak 30 ilçesiyle “simidi gevrek” denen İzmir’i dolaşırken, bu kentin dünyanın en kalabalık şehri olan İstanbul kadar alt ve üst yapı sorunlarının yanında, hiç yok denecek bir kent dönüşümünü yalnızca bir iki yeni yükselen gökdeleniyle çözmeye çalıştığını da gördüm.
Kent içi yolların bozuk, trafiğin tıkalı olduğunu ve Karadeniz sahilinde bulunan şehirler gibi denizi olmasına rağmen deniz işletmeciliğinin neredeyse sıfır olduğunu fark ettim. Ege’nin incisi olarak anılan İzmir, ilçeleriyle olduğu kadar sanayisiyle de dağınık bir görünüm sergiliyor. Sanayinin kentle iç içe geçmiş; bizim 30 yıldır bir çivi çakılmayan ve “yeri değişecek” denip yine unutulan Ardahan organize sanayisi gibi organize edilmiş bir sanayi yerleşimi olmaktan uzak, dağınık bir yapıda olduğunu söylemek mümkün.
Neyse diyerek, güller açmayan Ardahan’a asfalt gönderen ama kendi şehir içi yollarını asfaltlamayan hapisteki başkanını kendime sessizce sorduğum İzmir’de, bıraktığım Kıbrıs’taki kız kardeşimle vedalaşıp yanıma aldığım kardeşim Dicle ve Evrim’le birlikte Göle Belediye Başkanı Gökhan Budak öncesi AK Parti’ye geçtiğinden CHP’lilerce “topuksuz kadın” denilen kadın belediye başkanının yönetimindeki Ardahan’a değil, diğer kız kardeşim Arayış’ın olduğu ve bu kentin marka işletmelerinden olan Ani Bakım Danışmanlık Özel İstihdam Bürosu’nun bulunduğu Aydın’a yöneldim.
Eğer takipte devam ederseniz, Ege’yi anlatmaya yarın devam ediyorum…