Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

Fakir Yılmaz

Sen niye bana manevra yaptın Münevver?.

Yine bugünkü gibi hem bizleri, hem de ormanları yakan sıcak bir Temmuz günüydü?
Ve ben bugün adı sanı eskisi gibi çokta duyulmayan Ardahan Dernekler Federasyonu Başkanıydım.. Ve artık unutulan o heyecanın olmadığı ‘Güçlü Bir Ardahan Birlikteliği” için yaptığımız çalışmalarda birine daha hazırlanıp, ülkenin en büyük kenti, metropolü, Belediye Başkanının, başkanlar ve ekibiyle hapiste olan İstanbul’un ortasında Bakırköy Botanikpark‘ta Ardahan Bal Festivalini yapacaktık..
Bir yandan Türkiye Arıcılık Birliğini diğer yandan TANAP‘ta 5 milyon destek alıp, kovan dağıtımı yapan Ardahan Arıcılar Birliğini, ilk ve son olarak hafızalarda kalan ‘1. Ardahan’ı Tanıtma Günleri’ gibi milyonları toplamak için bastırdığım afişleri ve pankartları incelerken şu an bir muhasebecinin kiraladığını öğrendiğim ama levhası bir cenaze gibi hala duvarında asılı kalan federasyonun kapısı çalınıyordu..
‘1. ve sonuncu Ardahan Tanıtım Günleri’ gibi Ardahan’da da iki dönemdir yapılamayan bal festivalinin yapıldığı yerin, Çamlıçatak Ormanlık alanının, çöp toplamayan, yolları bozuk olduğundan o bozuk yollarda bozulan beleş ve hurda otobüsü, ‘Otobüs cafe‘ diye yutturan belediyenden alındığı Bal Festivalini Kafkas Arının kendisini, heykellerini, afişlerini ve hala paketlenmeyen hala vita tenekelerine doldurulan Ardahan balını ülkenin en büyük metropolünün ortasına getirme heyecanı ile açtığım kapıdan içeri girenler, bugün adı unutulan federasyon gibi yüzleri unutulan burunlarından tüten bir kaç yönetici idi..

Ve aralarında kırmızı giymesiyle ünlünün de olduğu bana küskün, kızgın yöneticilerimi görünce, ‘sanırım vicdana gelmişler, bizde gidelim omuz verelim diye geldiler..’ düşüncesi ile yine de iyi niyetle düşünerek, güler yüzle ‘hoş geldiniz, buyurun..’ diyerek, yuvarlak masaya davet ettim.
Ardahan’da da iki dönemdir yapılamayan Bal Festivalini, Kafkas Arı heykellerini, afişlerini ve bir türlü paketlenemeyen Ardahan balını, Coronadan bu yana ‘Çözüm Alman aşısı değil, Ardahan Aşısı..’ kendimce adını koyduğum o ünlü, uzun iğneli Kafkas arılarıyla birlikte ülkenin en büyük metropolünün ortasına getirme heyecanı ile açtığım kapıdan içeri girenler, bugün adeta unutulan federasyon gibi ve ‘Umarım bir daha görmem’ dediğim yüzleri dökük, ama her şeye ve onca zulümlerine karşın benimle bir dönem çok iyi çalışan ama kısa sürede yorulup, çeper dibi diasporanın ve siyasette ince hesaplarında içinde olduklarının etkisine girip, ırın, mırın yapmaya başlayan bir kaç yönetici idi..

Ve içlerinde kırmızı giymesiyle ünlünün de olduğu bana küskün, kızgın yöneticilerimi görünce sanırım vicdana gelmişler, “Bizde gidelim omuz verelim..’ diye geldiler düşüncesi ile kendilerine güler yüzle, ‘hoş geldiniz..’ diyerek, 4 yıl boyunca birlikte gündemi sarsan, Ardahan adını İstanbul’un ve diğer batı kentlerinin her yerine yazdıran, gündemde tutan, KAI, KAIFED, KAISİAD gibi Ardahan adının üzerinde oluşturulan saçma gölgeliklerde kurtaran, ‘Güçlü Ardahan Lobisi’ parolası ile oluşturulan enerji ile özgüvenlerinin farkına varılması ile  3’ü İstanbul’un 3 önemli ilçesinde, batı kentlerinde 5 Ardahanlı Belediye başkanının seçildiği yıllar diye tarihe geçen kararlar aldığımız yuvarlak masaya davet ediyordum.

Ama davetimi duymayan kızarmış kulaklarının bulunduğu başları yerde, davetimi duymazdan gelip, ‘Buyurun, oturun’ dememe karşın oturmayıp, sağa sola gidip, gelerek önüme bir dilekçe uzatıyordular..
Birisinin arka cebinde çıkardığı ve bana uzattığı buruşmuş beyaz kağıdı alıp, içeriğine baktığımda, kırmızılının da ‘İstifa et’ denerek yazılmış iki satırın altında olan imzaların arasında olduğunu görünce, Dursun Akçam‘da alıp, getirdiğim ve kendisi kongrede yokken adını listeme yazdırıp, 5 yıl boyunca güzelliklerini de gördüğüm kırmızılıya şok içinde bakarak, elime uzatılan dilekçeyi okuyordum. Ve dökülen, bana kızgın yüzlerin nedenini de anlıyordum..

Çünkü daha dün birlikte benim kamuoyunca takdir alan, desteklenen güzel fikirlerimle birlikte sadece İstanbul’da değil, ülke de stk’cılığin nasıl yapıldığını ortaya koymuş, benimle birlikte tüm İstanbul’a adlarımızı yazdırmış, benim yapacağımız Bal Festivali ardından başkanlıkta istifa edeceğimi ve federasyonu olağan üstüne götüreceğime taahhüt eden dilekçeye imza atmamı istiyordular..

Her şeyi bir kenara bırakıp, istifamı isteyenlerin zaten kendilerinin yönetimde istifa ettiklerini çeper dibi dediğim sanalda kamuoyuna duyurduklarını, benimde “siz olmasanız da ben normal kongreye kadar devam edeceğim” söyleyip, önüme uzatılan dilekçeyi o kızgın bakan 5’linin gözleri önünde nazik bir tavır ile yırtıp, bana bir hayli kem ve kızgın bakan gözlerin önünde çöpe atarken ‘Sende mi brütüs? dedirten imzasıyla karşımda duran kırmızıya bakıp, her şeyini paylaştığına güvenin saflık olduğunu ve ders almadığımı bir kez daha hatırlarken, sol göğsüme neden kanser bıçağı atıldığında anlıyordum..
Evet, dün bu ve buna benzer bir çok brütüsler gibi olmazsa da bugün kırmızılının da içinde olup, kurtarmaya çalıştığı partinin eski genel başkanını dediği gibi bende arkamda olmazsa da kırmızılıdan yediğim kanser bıçağını soluma yemiştim..

Ve kendimin kapattığım o günleri zaman zaman yazılarıma konu olan Umay Umay‘ın ‘Oruspu Kırmızı‘ adlı kitapta yaşananlara benzetip, unutmaya çalışsam da dün yani, ‘24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü” de bir meslektaşımdan gelen ve duymadığım bir telefona cevap vermediğini, arayanlar listesinde ki kırmızılıktan anlıyor, geri dönüp, arıyordum.
Ve kendisine hemen geri dönüp, ‘Zafer beni aramışsın özür duymadım’ deyince ‘Evet abi aradım açmadın sen de geliyor musun, biz şu anda gazeteci arkadaşlarla 24 Temmuz’u kutlamak için şuradayız” diyordu.
‘Yooo.. Ben kimseden davet almadım ve kim düzenlemiş’ deyince meslektaşım Zafer kardeşimin anlattığına göre davet almadığım, alsaydım da bizim ARDAFED gibi İstanbul’un kalbin denen ortasından çok uzak, Belediye Başkanlarının yanında binlerce insanın bu sıcakta yerlerde yattığı Silivri‘ye yakın bir yerde yapılan ve gazetecileri bir araya geldiği o toplantıda olup, olmadığını merak edip, bakması için Zaferden rica ettim..
Çünkü sorduğum kişinin benimle olan gazetecilik diyaloğu dolaysıyla etkinliği düzenleyen kurumun başındaki meslektaş ile küçük bir tatsızlık yaşadığımı hatırlıyor, kendimce, “Sen de mi Brütus..’ dercesine ‘Sen niye bana manevra yaptın Münevver?.” diye düşünüyordum..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER