Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

Fakir Yılmaz

Siz de Tuğluk ile Demirtaşları yıllardır içeride tutanlar kadar suçlusunuz..

Öncelikle geçtiğimiz gün ele aldığım ve ‘HELVACILARLA BARIŞ!’ başlığını koyduğum yazımda ne kadar haklı olduğumu meclis üyesi O, belediye başkanı O, milletvekili O, grup başkanı O, eş başkan O yetmedi TBMM başkan vekili O..’ denilen Pervin Buldan‘ın meclisteki son tartışmada ki gerginliğini çok iyi anladığımı ve ‘suçlu olanın çok bağırdığı..’ yönünde ki iddiayı da güçlendiriyordu.

Çünkü psikolojinin genel kuralı olan ve ‘Suçlu insan bağırır, hırçınlaşır ve saldırgan bir hal alır. Ve tavsiye, saldırarak suç bastırmaya çalışanlarla tartışmayın. Önce şikayet edin, ardından basın engeli. Hem tadınız kaçmaz, hem de zamandan tasarruf etmiş olursunuz.’ tavsiyesini doğrulayan bir suçluluk atmosferiyle faşo hatta fetocu denen biriyle tartışırken aslında kendi suçunu kapatma ve kendisine ve mecliste bulunan şu anki DEM Parti‘li milletvekillerine bir hayli kızan, küsen tabanına cici görünmeye çalışıyordu.

Ve aynı psikolojinin içinde bulunan DEM’li vekillerden olan Meral hanımın facebook sayfasında yaptığı bir paylaşımda Pervin hanım gibi kendisini ele veriyordu.

Çünkü o da diğerleri gibi suçlu ve tabanın beklediği siyaseti süreç adı altında MHP’li iktidara gölge ortak olduklarını saklama adına Demirtaşlar gibi yıllardır içeri de olan ve gündeme getirilmeyen adından bahsedilemeyen Aysel Tuğluk‘un hakkında verilen son kararı paylaşırken sözde iktidarı, sistemi, hukuku eleştirmeyi gecikmeli olarak akıl etmişti.

DEM’li Meral Danış Beştaş‘ın son günlerde tabanlarından kendilerine yönelik gelen eleştiriler üzerine yaptığı son paylaşımda, ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’nin Aysel Tuğluk’un tutukluluğu nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5/1, 5/3, 10 ve 18. maddelerini ihlal ettiğine hükmetti.’ şeklinde idi.

Yani biz gazetecilerin günler öncesi dile getirdiği konuyu sanki kendisi ilk öğrenen olmuş gibi kendi sanal sayfasında paylaşmış, tabanına ‘Demirtaş’ın bırakılmaması, onca insanın sorunlarıyla yeterince ilgilenmiyorsunuz hatta eş başkanlığa kadar yükselen Ardahan Sarzepli hemşerim Serpil Kemalbay ve onca değil yüzlerce bedel ödemiş devrimciler dururken ‘Bileşenler’ yada ‘Kent uzlaşısı’ adı altında 2 oyu olmayan partiler sayesinde milletvekili edilen Ardahanlı Hanaklı hemşerim Züleyha Gülüm gibi ‘ortalıkta yoksunuz..’ diyen tabana, ‘Ne kızıyorsunuz aha bizde çalışıyor, hatta gölgesine girdiğimiz iktidarı en sert dille eleştiriyoruz’ demek istemişti.

Meral hanımın o ‘Vallahi çok çalışıyoruz (!)’  denen paylaşımını görünce bende kendisine, ‘Bu tür gecikmiş çıkışlarınız başta, basının bastırılmasını isteyen Pervin hanımın o ilginç çıkışı ardından unutulan Demirtaş’ı olduğu gibi umursamadığınız Aysel hanımı ve onca yoldaşı unuttuğunuzu gören tabandan özür niteliğinde cici ve ince hesaplardır.. Ancak bu hesabınız tutmaz ve Siz de Tuğluk ile Demirtaşları yıllardır içeride tutanlar kadar suçlusunuz..’ mesajımla kendisine cevap veriyordum.

Ve, ‘HELVACILARLA BARIŞ!’ adını koyduğum son yazımda anlatmaya çalıştığımı bir ben değil, mecliste Erdoğan’a o hayran bakışlarına bayılan DEM tabanının büyük bölümü mırıldamıyor, yüksek sesle haykırmaya başlamış ve adını vermeye bile gerek görmediğim aşağı birinin, ‘ulak olmuşsunuz’ eleştirisine bile gerekli cevabı verip, vekillerimizin yanındayız’ bile demiyordu. Çünkü aynı taban vekillerinin Demirtaşları, Tuğlukları olduğu gibi kendilerini de unuttuğunu düşünmeye başlamıştılar.

Bunu gören Buldan ve Meral hanımın bu durumu yani tabandan gelen onca eleştiriyi alıp, gerildiklerinden yaptıkları son çıkışları da bundan ibarettir vesselam..

Ha bu arada tıka basa dolu ve güçlü bir genel af bekleyen cezaevlerinde bulunan onca siyasinin iç hukuktan ümit kesip başvurduğu ve Türkiye’ye karşı çok sayıda ihlal kararı veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği son kararın ülkeye nelere mal olduğunu görülesi adına ateşe su taşıya karınca misali ve ‘bir kişide okusa ve anlasa anlatmak istediğimi o da yeter’ diyerek buradan birde ben yayınlayayım.

Çünkü Demirtaş, İmamoğlu ve onun gibilerini cezaevlerinde yatırılmasının da bu ülkeye ödettiği manevi bedel kadar maddi bedelde de bir hayli ağır  durumda.. Yani onca insanın haksız ve siyasi olarak içeri de tutulmaları üzerine AHİM’in verdiği cezaların geçmediğimiz, görmediğimiz, yatmadığımız yol köprülere ödediğimiz paralar gibi  bizim cebimizden yani vergilerimizle hem de Euro olarak ödendiğini ‘Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır ‘ diyen sözde vatan-millet-sakarya edebiyatı yapanlar başta olmak üzere milletimiz belki haksızlığın demokrasiye, insan haklarına olmak üzere ülkeye her yönüyle ağıra mal olduğunu anlar..

İşte Meral hanımın adeta, ‘Kızmayın ya vallahi çalışıyoruz’ diyerek paylaştığını düşündüğüm ama herkesin iyice okuyup, boş cebine bakmasını umduğum ve benimde altına bir değil, bin kez imza attığım AHİM’in o son kararının özeti..

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’nin Aysel Tuğluk’un tutukluluğu nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5/1, 5/3, 10 ve 18. maddelerini ihlal ettiğine hükmetti.
AİHS 5/1 ve 5/3 ihlali:
Mahkeme, Tuğluk’un tutukluluğunun “makul şüpheye” dayanmadığını belirtti.
Yerel mahkemelerin “suçun niteliği”, “delil durumu” ve “kaçma riski” gibi soyut gerekçelerle, bireyselleştirilmiş bir değerlendirme yapmadan tutuklama kararı verdiklerine hükmetti.
AİHS 10. madde ihlali:
Tuğluk’un Demokratik Toplum Kongresi (DTK) kapsamındaki konuşmaları ve faaliyetlerinin ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
AİHM’e göre, bu konuşmalar nedeniyle yaklaşık 15 ay süren tutukluluk, ifade özgürlüğünün açık bir ihlalidir.
AİHS 18. madde ihlali:
Mahkeme, Tuğluk’un tutuklanmasının siyasi muhalefeti bastırmak ve demokratik çoğulculuğu sınırlamak gibi gizli bir amaç taşıdığını tespit etti.
OHAL dönemindeki derogasyonun bu ihlalleri haklı çıkaramayacağına hükmetti.
Dosya erişimi (5/4) şikayeti ise somut delil eksikliği nedeniyle kabul edilemez bulundu.

 AİHM, Tuğluk’a:
•16.000 Avro manevi tazminat,
•1.500 Avro yargılama gideri ödenmesine karar verdi.
Mahkeme ayrıca, Tuğluk’un 2018’de “silahlı örgüt üyeliğinden” aldığı 10 yıllık hapis cezasının temyizle kesinleştiğini hatırlatarak, tutukluluğun siyasi amaçlarla yürütüldüğünü ve demokratik tartışma ortamını bastırdığını vurguladı.
Bu kararla birlikte, Türkiye yeniden, AİHS’in en ağır ve en nadir ihlallerinden biri olan Madde 18 ihlalinden sorumlu bulundu.
Aysel Tuğluk kararı, sadece bir kişi için değil; düşüncesi, kimliği ve sözü nedeniyle cezalandırılan herkes için verilmiş bir “adalet kararıdır.”
Ancak öte yandan bu karar, Aysel Tuğluk’un yaşamından çalınan yılları, yitirdiği sağlığını ve daha nicesini hatırlatmıştır! Geç gelen adaletin bir insanın nasıl büyük zararlara maruz kaldığını ortaya koymuştur! Adaletin tecelli etmesi için daha kaç ihlal gerekiyor! Ya da daha kaç insanın hayatının yok edilmesi bekleniyor!
Aysel Tuğluk, bu ülkede Kürt sorununun, ayrımcılığın, hukuksuzluğun simgesi olmuştur!
Eğer adaletten eğer barıştan söz edeceksek önce hukuka uyun!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER