Merhaba, Sosyal medyada Feysbuk sayfasını kullanıp, elden geldiğince güncel yaşam, Öykü, Deneme ve Ardahan yerel dili, tarihi vb. yazılar yazıyorum. Sayfaları dolaşırken bir ölüm haberi, başsağlığı temennileri, bu ölümün ardından söylenen sözler sıralanıyor ardı sıra. Bir resim, hayata dair gözlerindeki ışık, dudaklarındaki tebessüm ve yaşama dair bütün güzelliğiyle genç bir kardeşimiz. Ölüm haberi, kardeşimiz; Deniz Nihat Yılmaz’ı kaybettik . Rahmetli Kürt Fezo ( Fevzi Yılmaz ) amcamızın oğlu. Gazeteci Fakir Yılmaz, Adil Yılmaz, Dicle Yılmaz, Hür Özgür Yılmaz Dicle Yılmaz ve Cihat Yılmaz’ın kardeşleri. Ömrünün en güzel çağında Karaciğerinde oluşan küçük bir pıhtı nedeniyle rahatsızlanıyor, kalp krizi geçirip, bir gün dayanıyor ama olmuyor, olmuyor. Karacaoğlan bir şiirinde, ‘Ölüm ardıma düşüp de yorulma, Var git ölüm bir zaman da gene gel, Akıbet alırsın koymazsın beni.. Var git ölüm bir zaman da gene gel. Ölüm..’ bu sözü dinlemiyor, sıralı ölümler olsun isteriz, insan yaşasın, evlatları olsun, onların mürüvvetlerini görsün ve ölüm o vakit gelsin.
Öyle olmuyor, her ölüm erken ölüm derler, ama Deniz’in ölümü gerçekten erken. Deniz hayatta olsa ölüme Karacaoğlan’ın ikinci dörtlüğüyle seslenirdi belki; Şöyle bir vakitler yiyip içerken, yiyip içip yaylalarda gezerken, gene mi geldin ben senden kaçarken, var git ölüm bir zaman da gene gel. Deniz bu dünyadan yeterince murat almadan gitti, ardı sıra ağlayanlar ençok buna yanacak, ağlarken, ağıt yakarken bu cümleler dökülecek dudaklardan. Ölüm aslında bir yok olma hali değildir, doğumdan öldüğümüz an’a kadar yaşadıklarımız aslında göreceli kavramdır, kimi eli ayağı tutmayacak kadar yaşar, lakin hayatta ki izleri, ardında bıraktığı anı, değer veya anımsanacak hatıra çok azdır. Kimi de kısa yaşar, ama ardında bir dağ bırakır, dostlar bırakır, yüzündeki tebessümü, insanlarla olan güzel anıları, muhabbeti, velhasıl insan olmanın, olabilmenin erdemini bırakır. Belki şu satırlarla dertleşmek isterdi, ölüm denen gerçekle. Çıkıp boz kurtlayın ulaşamadım, yalan dünya sana çıkışamadım, eşimle dostumla buluşamadım, var git ölüm bir zaman da gene gel..’ dese de, desek de, ölüm bildiğini yapar, bu dünyada nasibimiz, yiyeceğimiz lokma, alacağımız nefes tükendiğinde yapılacak şey bunun bir ilahi takdir, yaradanın verdiği canı almasında şüpheye yer bırakmadan, neden, niçin sorularını sormadan, isyan etmeden kabullenmektir.. Çünkü, Hadisi Şerifte buyrulduğu gibi “her canlı ölümü tadacaktır” velhasıl ölüm bize şah damarımızdan yakın, bunu bilmeli, buna göre yaşayabilmeliyiz. Karacaoğlan der ki; ‘Derdim pek beter, bahçede bülbüller şakıyıp öter, anayı atayı dün aldın yeter, var git ölüm bir zaman da gene gel. Anayı, atayı alan ölüm, belki erken, belki zamansız deriz ama Deniz Yılmaz kardeşimizi de aldı. Anısına, hatırasına saygı, bütün sevenlerine, sevdiklerine ve özellikle kardeşleri, Arkadaşlarım, Fakir Yılmaz, Adil Yılmaz, Dicle Yılmaz, Hür Özgür Yılmaz ve Dicle Yılmaz, Cihat Yılmaz, bütün aile fertlerine baş sağlığı diliyorum. Makamı cennet olsun, ruhu şad olsun.. Engin Kasap/Ayvalık, Balıkesir…
Babam ve Savaş kardeşimden sonra Deniz’imizin aramızdan ayrılışının 2. yılında yeniden okuduğum bu gönülden gelen yazın için teşekkürler Engin abi..