Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

Fakir Yılmaz

Timur efendi: Türkler ve Kürtler Ayrılır mı?..

Birilerinin bir tarafta siz niye alanda, saha da yanımız da değilsiniz?’ derken diğer tarafında adeta kendilerini anlatan ‘paçavra’ diyerek söz de siyaset yaptıklarını sandıkları şu günlerde ‘Bize yapılan bunca yanlışa karşın Kürtler nerede?’ diye feryatlar duyuyoruz.

Evet, ‘Dün bana yapılanı bugün sana yapılıyor’ diyerek ‘Oh’ çekenlerinde ‘yanlış olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim’ demeye hazırlandığım bir esnada, mesaj ve reklamlarınızla ‘yerelde ulusala özgür gazetecilik’ diyen gazetelerimizin manşetlerimizin de sıkça ekranlarına yansıdığı Halk TV ile birlikte ekranı RTÜK’çe 10 gün karartma kararıyla karşı karşıya kalan Sözcü TV’ye de çıkan ve burada ‘Kırmızı Beyaz’ adlı program da istemeyerekte olsa vicdana gelen ve çok sevdiği (!) DEM’in seçmeninden aldığı destekle dik duruşuna açıklaması ardından kendisine ait youTube kanalında yaptığı ve her zamanki itici olan son itici yorumunu da izleyip, ‘Haydi oradan seni’ diyorum.

Evet, daha şurada bir kaç ay önce doğu ve benim gibi bir zamanlar kendilerine de haber taşıyan ve bir zamanlar muhabirleri olan güneydoğuda ki gazeteci meslektaşlarımın İmamoğlu gibi tutuklanmalarına, ‘Örgüte bilgi taşıyanlar yakalandı..’ şeklinde alçak bir manşetle haberleştiren atan Sözcü gazetesinin televizyonun son programın da en çok Kütlerin oy verdiği parti olan DEM’e olan hayranlığını itiraf etmek zorunda kalan ve benimde ‘Gazeteci vicdanı’ başlığı ile kendi sanalımdan zevk ile paylaştığım Yılmaz Özdil’e ve onun gibi ulusalcı, Kemalistlere bakıyorum.

Ve aslında İstanbul’u AK Parti’den alan CHP’nin bir önceki İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na ‘Sen niye Mustafa Kemal’e askeriyim’ demiyorsun?’ diyenlere bakınca bu ülkede Kürtlere olduğu gibi Muhafazakarlara, hatta MHP gibi milliyetçilere bir bardak suyu ve bir nefesi çok görenlerin aslında kimler olduğunu bir kez daha hatırlayıp, bu ülkede aslında Kürt sorunu değil, Yavaş gibi CHP’nin kozmik odasının içine sızmış ulusalcılar olduğu yönündeki tezimi bir kez daha anımsıyor ve ‘Evet bu ülkenin sorunu, birinci barış sürecini de bozan ulusalcılardır..’ haklı tezimi de güçlendiriyordu.

Ama her şeye rağmen başta DEM’e olmak üzere CHP’li Kerimoğlu, Keskin ve Bozkurt gibi ortalıkta görünmeyen Ardahanlı hemşerim HADEP’in eş başkanlığına kadar getirilen Sarzepli Serpil Kemalbay, baba tarafı su götürmez ulusalcı olan Hanaklı Züleyha Gülüm gibi her seçimde DEM’in yakasına bileşenler diye yapışıp, vekil, kariyer sahibi olanlara, devrimci, solcu, demokrat bildiklerime tam ‘Ya Allah aşkına siz ne yapıyorsunuz? Dün siz dövüldünüz diye bugün dövülenler ile dövenlerin arasına neden girmiyor ve kavga edip, alanları Timür’ün filinin harap ettiği harmanlara dön derdiği bir zamanda, ‘kavga etmeyin’ diyerek kavga edenleri niye ayırmıyorsunuz?’ diyecektim

Ve Bakırhan’a ve beni arayıp, ‘Bu sorun Kürtlerin sorunu değil’ diyenlerde sorup, kızmak üzere olduğum bir esnada DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından protesto eylemlerine ilişkin yaptığı açıklamasında ‘“Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz. Biz toplumsal barışı örgütlemeye çalışıyoruz” açıklamasının altına bende bir Kürt, bir gazeteci olarak ‘Özür Bakırhan.. Sanırım ben bunları hala tanımamışım..’ diyerek Bakırhan’ın bu açıklamasının altına bende imza atıyorum.

Çünkü, ‘Evet ya şaka, maka siz niye alanlarda yoksunuz?’ diye Bakırhan”ın bu açıklamasına karşın sitemizde yazılar yazan Çıldırlı hemşerim Sinan Karaçay ile telefon görüşmesi yaparken ‘Nereye gidiyorsun? soruma ‘CHP Kartal’a’ demesi ardından ‘Tamam bende geleceğim, benimde partine babam hayrına bir desteğim olsun. Orada konuşuruz..’ diyerek kendisiyle gülüp, sonrasında da bunca yaşanan ve demokrasiye, insan haklarına, seçme ve seçilme hakkına yakışmayan coplu, havuz medyalı hayırsız işler için ne kadar samimi olduğumu bir kez daha ortaya koymak için orucunu yeni açmış olan eşimi de yanıma alıp, gittiğim İstanbul Kartal CHP İl Binasına girerken bu ülkede birilerinin taaa Malazgirt’ten bu yana Kürtleri de hep Nasrettin Hoca gibi Timür’a gönderdiğinde anlıyordum.

Çünkü Belediyesi CHP’li olan Kartal CHP’nin önünde toplanan gençlere bir çay, bir su ısmarlamayı düşünmeyen ve adeta mecbursunuz’ tavırları ile gelen, gidene selam bile vermeyen bir anlayışla karşılaşıyor ve ‘bu CHP’den bir şey olmaz’ diyor, partinin önüne gittiğimizde ise ‘Neredesin?’ diye yeniden aradığım ve bu yazıyı yazdığım günün ertesinden bu yana ‘beni aramışsın’ diye geri dönüp, ‘Fakir beni aramışsın, duyamadım’ bile demeyen Karaçay’a da ‘Zaten O da ortalıkta yok.. Görmeye de gerek yok’ deyip, hanımla birlikte boynu bükük değil, saflığımıza kızarak moralsiz olarak geri evimize dönüyorduk.

Bu arada aynı akşam hanımla birlikte gittiğimiz CHP Kartal İlçe örgüt binasının içinde ve önünde gördüklerimi kendisine bizzat anlatıp, ‘Başkan en azında sözde demokrasi nöbeti dediğiniz oraya, partinizin önüne isteyerek, gönüllü gelip, orada bekleyen gençlere, insanlara hoş geldin diyen ve bir çay ısmarlayan olsun’ demek için başkan yardımcısıyken tanışıp, telefonunu aldığım, son seçimde de beni cadde de görüp, ‘Ooo Fakir abi sen burada mısın?’ diyen ama seçimden sonra tüm onca randevu taleplerime karşın o günden bugüne bir tülü bir daha karşılaşıp, görüşemediğim CHP’li Kartal’ın mevcut belediye başkanını da aradım ama oda telefonu açmadı..

Neyse çok uzatmadan yine arşive dönüp, 2019 yılında ele aldığım ve sanki bugünü anlatan ‘Türkler ve Kürtler Ayrılır mı?..’ başlıklı eski bir yazımı sizinle ve o günden bugüne kadar görüp, okumayanlarında okuması için yeniden paylaşmak istiyorum.

İşte Timür’un filinin ortalığı toz duman ettiği o günlerde olmazsa da 28 Mart 2019’da bu köşem de ele aldığım ve 36 yıldır yazan bir gazeteci olarak yazdığım önceki onca yazım gibi adeta ‘Alın size bugünü de anlatan çokta eski sayılmaz ve sahte, samimi olmayan yüzleri anlatan bir yazı daha” denecek olan O yazım..

Türkler ve Kürtler Ayrılır mı?..

100 yıl önce birlikte kurdukları ülkede bugüne dek birlikte yaşayan Türkler ile Kürtlerin oylarının tartışıldığı şu günlerde mevcut iktidar partisinin kuruluşundan bu yana oy aldığı Türkler ile Kürtlere yönelik hizmetlerini anlatıp, bir kez daha oy istediği, muhalefetin ise aynı iktidarın söylem ve çıkışları ile bu ülkeyi birlikte kuranları kamplaştırıp, bölmeye götürdüğünü iddia ettiği bir seçim sürecinde seçmenlerinde siyasiler kadar gerildiği bir gerçek.

Başta, ‘CHP’nin benden gizli yapıyorsun deyip, ‘karşı çıktığı, başta MHP olmak üzere ‘Kürt sorunu denen sorunu çözmek için elimi değil, başımı koydum’ diyen mevcut iktidara demediğini bırakmadığı, Barış Süreci adı verilen süreçte çözülecek umuduyla bakılan ancak son dakikada gerek mevcut iktidar gerekse başını HDP’nin çektiği karşı tarafın oyun bozup, buzluğa kaldırdığı o günden bugüne oynana tüm oyunlara rağmen birlikte olduklarını, kardeş olduklarını belirten Türkler ve Kürtlerin birlikte yaşama arzusu hala devam ediyor.

Bu seçimden önce olduğu gibi sonrasında da birlikte yaşamı seçeceklerini bile bile bir oy uğruna yaratılan gerginlikten, şu bir kaç gün kalan seçim atmosferinde olumsuz yönde etkilenseler de daha önceki gibi bu seçimler ardından da başta siyasilere olmak üzere kendi, aralarına girenleri ellerinin tersi ile geri iteceğine olan inancımla 31 Mart seçimleri ardından o çok arzulanan barış sürecinin siyasiler arasında olmazsa da toplumun üzerinde bir Güneş gibi açacağı ve Mart’ın sonu kıyametmiş gibi yaratılan puslu havaya izin vermeyeceklerdir.

Evet, kiminin Ulusalcı, kiminin Milliyetçi diyerek kendilerine Türk dediği, Kiminin ise eşit haklarımız yok kisvesi altında Türk ve Kürt toplumları gerdiği şu süreçte Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Komünist, Muhafazakarların seçimlerden sonrada birlikte yaşayacağına olan inancımla bu seçimler öncesi de sonrasında birlikteliğin devam edeceğidir.

Ve o ülkenin ekonomisine de büyük katkı sunan, ölümleri durduran Barış Sürecinin yeniden başlayacağının yanında bir Genel AF’ın da içinde bulunduğu bir çok demokrasi, insan hakları istemi de gündeme gelecek.

Hatta onca yanlış, baskılara rağmen dün bir araya gelmeyen ve 30 yıldan fazladır iktidar olamayan ama bugün zorunlu, yarın gönüllü olarak bir araya gelmek zorunda olacaklarına inandığım CHP ile HDP’nin yanında seçimleri Beka sorununa çeviren AK Parti-MHP ittifakının bu seçimlerin sonunun kıyamet değil, ülkenin demokrasi adına bir adım daha atıp, ilerleyeceğini anlayacaklardır diyorum..

Çünkü onlar yani siyasiler söylemleri ile toplumu gerseler de o gerdikleri toplum birlikte yaşamayı 7 seçimdir olduğu gibi 31 Mart’ta yapılacak olan seçimle de ve başına gideceği sandıkta verdiği oyları ile bir kez daha anlatacaklarına inananlardanım..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER