Birileri kendi âlemlerinde ve kendi oyun sahalarında kafalarına göre eğlenirken, günlerini gün ederek geçinip giderken, başka birileri de akbaba misali beklenti modunda bulundukları yığıntı üzerine çöreklenmiş etrafı seyre dalmış bir vaziyet almışlar.
Gerçekten de ortalıkta çok enteresan bir sessizlik var.
Hani derler ya; fırtına öncesi sessizlik gibi.
Veya ölüm öncesi iyilik ya da huzur gibi…
Lütfen ama korkutmayın bizi.
Bu şehir bu tür sessizliklere alışkın değil.
Dedikodu olması lazım, fıs fıs bir şeylerin konuşulması lazım!
Hatta ve hatta fısıltı gazetesinin mahalle aralarındaki kahvehanelerde şehrimizde faaliyette bulunan bazı çok ortaklı ve halka açık şirketlerin batacağının ve ortaklarına büyük bir oranda borç kalacağı korkusunu aşılaması lazım ki, el altından birileri şirketi kendi üzerlerine rahatlıkla çevirebilsin.
Hatta ve hatta maaşlı ve kiralık ayaklı gazetelerin daha önceleri olduğu gibi kapı kapı dolaşarak, birilerinin hakkında atıp/tutması lazım ki, başka birileri de buna karşılık bir odadan oluşan köşkleri kendilerine tahsis etsin değil mi?
Hatta ve hatta lale devri çocukları gibi şen olmamız gerekmektedir ki, bu düzen yürüsün değil mi?
Har vurup, harman savurmalıyız.
Havuzlara altınlar atıp, sırça köşklerden bu gariban halka “vah vah” çekmeliyiz değil mi?
Hatta ve hatta kendi konforlu masalarımızda, halka boykot edin dediğimiz içeceklerden doldurduğumuz bardağımızı yudumlarken yeni plan ve projeler yapmamız lazım. Nasıl olsa olması veya gerçekleşmesi şart değil, yeter ki kadim halkımız vaat duysun değil mi?
Bu ne sessizlik kardeşim.
Bu şehir bu tür sessizliklere alışkın değil.
Hareket olması lazım!
Ara ara kahvaltı verip reklam sergilemesi yapmanız gerekmiyor mu?
Veya bir otelin teras katında gelmeyen oyuncularla sözleşme imzalamanız gerekmiyor mu?
Ya da olmayacak dualara âmin diyerekten, oldurup; zengin olanların daha çok zengin olmasını temenni ederek ekmeklerine yağ sürmeniz, öte yandan fakir fukaranın ekmeğine zam vermeniz gerekmiyor mu?
Bu ne sessiz bir çığlık, neyin haykırışını yapıyorsunuz Allah aşkına, canlanın biraz.
Ne demiş sizden önceki büyüklerimiz?
Nerede hareket, orada bereket…
Bari sessiz kalmayın da bir söz de siz söyleyin.
Bakarsınız bereketimiz artar.