Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

Hakan Dikmen

Yazık, çok yazık…

Varlık içerisinde yokluğu yaşamak, nasıl bir duygudur asıl sahibinden öğrenmek lazım. Bu olmazı nasıl bir beceri ile başarmaktadırlar diye…
Elbette ki aklımıza hemen “varlık” denilince, maddiyat gelmesin sakın.
Mesela bir makam da varlıktır.
Her hangi bir ürünün satıldığı veya teşhir edildiği bir mağaza, yeşilin yanı sıra renk cümbüşünün sergilendiği cennet bahçesi misali bir mekânın yanında bulunmak veya en basitinden bir kitaplığa sahip olmak bile bir varlıktır.
Arkadaş çevresi, aile çevresi ve hatta belli bir grubu oluşturanların her biri bir varlıktır.
Ve ne yazıktır ki büyük bir çoğunluğumuz, varlık içerisinde işte bu yokluğu yaşamaktadır.
Mesela arkadaş çevresi geniş olan birisinin toplum içerisinde yalnızlığın doruklarında dolaşması acaba nasıl ifade edilir bilemedim şimdi…
Veya kitap satan bir esnafın, iki cümleyi bir araya getirememesi…
Üzülerek belirtmek isteriz ki, bu durum en büyük sıkıntılarımızdan birisi olarak hayatımızın bir köşesinde bizimle beraber yaşamakta, yaşlanmaktadır…
Biliyor musunuz? Varlık içerisinde yokluğu yaşayanların ortak özelliği;
Ayrıştırmaktır insanları.
Ötekileştirmektir.
Veya kendisinde bulunmayan değerlerin bir başkasında bulunmasını kabullenmeden, büyük bir kıskançlıkla onu ortamdan uzaklaştırmaya çalışmaktır, uzakta kalmasını sağlamaktır.
Ne kaybettiğini veya topluma neleri kaybettirdiğini idrak dahi edemeden…
O kadar çok var ki aramızda.
Birçok diplomaları olduğu halde cahilliklerinden geçtim, bırakın idrak etmeyi; akıllarının birçok duyguyu hissetmediklerine bile şahit olmuşluğum var.
Sevmemiş veya sevilmemiş…
Ömrü hayatında hiçbir işe yaramamış birisini, siyasi fikirleriyle aynı düşünüyor diye veya şahsi menfaatler doğrultusunda, adam yerine koyarsın ve kadrosu olan bir yerden alıp, göz önünde başka bir makama asaleten bile değil, geçici olarak vekâleten yetki vererek göreve getirirsin; yaptığı ilk icraat, şahsi duygularını ön plana çıkararak adam kayırmak veya adam seçmek olur…
Sözüm ona kendi iradesini ortaya koymaya çalışarak!

Bu tipler; onu bile doğru dürüst yapamadığından, cehaletleri paçalarından ortalığa dökülüverir.
Nasıl koktuğunun kendisi farkına varmaz ama yanı başındakilerin veya karşısındakilerin alaylı bakışlarını dahi göremeyecek kadar kör/nankör olurlar…
Makam sahibi yarın bir gün başka bir şehire tayin edildiği zaman veya görevi başkasına devrettiği vakit, bu bir baltaya sap olamamış cehalet ehli çokbilmişlerin, nasıl bir tutum takındıklarını işte o zaman görmek lazım.
Kimden mi bahsediyorum?
Kimden olacak, gözleri açıldıktan sonra bastonunu yük zannedip kıranlardan.
Varlık içerisinde kıymet bilmeyip yokluğu inadına yaşayanlardan…
Aslına bakarsanız o kendisini biliyor.
Bizim bu durumu bildiğimizi bildiği gibi hem de…
Yazık, çok yazık…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER