Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

Fakir Yılmaz

Sanalın şerefsiz, TOKİ’nin ‘ben ağayım’ kahramanları..

Dün ve bugün çokta hala dillendirilmeyen, saklanan ve dilleri ‘bilinmeyen’ diyerek kayıtlara geçmeyen 10 bin Kürdün yardımıyla Malazgirt’ten Anadolu’ya giriş yapan Türklerin Zaferi’nin 954. Yıl Dönümü için gittiği Bitlis’in Ahlat ilçesindeki Millet Bahçesi’nde düzenlenen programında 23 yıldır iktidarda olduğunu unutup, daha öncede Dolmabahçe’de ayağı kırılan masayı hatırlatan bir açıklama ile yeniden başlatılan sürece dair bir kez daha “sabır” mesajı veren Erdoğan’ın bir gözü de Göle’de olduğunu desem yanılmam.

Çünkü aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı olan Erdoğan’ın Çıldır ve Aktaş Göllerinin etrafına bir çivi bile çaktırmayan Kıyı Kanunu’na aykırı olduğu için Anayasa Mahkemesince iptali istenen ama uygulanmayan onca AYM kararları gibi tüm hızıyla inşaatı devam eden Ahlat’taki yeni Saray’ın yakınında ki Ahlat Millet Bahçesi’nde konuşurken izlediğim esnada Erdoğan’ın Göle’de ki AK Parti ekibi de CHP’den istifa ettiğini duyurduğumuz CHP’li Göle Belediye Başkanına aynı dakikalarda ziyarete gidiyordu.

Erdoğan’ın Ahlat’ta, “Saflarımızı sıklaştıracağız. Hasımlarımızı rahatsız eden Terörsüz Türkiye hedefine doğru ne yaptığımızı bilerek kararlı adımlarla yürümeyi sürdüreceğiz. Şimdi son düzlüğe varmış bulunuyoruz. Biraz daha sabır gayret ve dikkatle bu düzlüğü de geçeceğiz.” ifadelerini kullandığı sırada bizde aldığımız bir haberi yani CHP’li Göle Belediye başkanını istifasını ‘son dakika’ olarak, AK Parti Ardahan Merkez İlçe Başkanı Aytaş Ulutaş ve diğer ilçe başkanlarının paylaşımları eşliğinde yeni bir sarayın yapıldığı Malazgirt Ahlat’ı izleyerek, o savaşta yer alan 10 bin Kürt’te çokta bahsedilemediğini düşünüyordum.

Ve başta ben olmak üzere bir çok Ardahanlının yıllarca uğraşıp, kent dışına çıkarılan askerlerin boşattığı tarihi askeri alana dikilen ağaçlarının yanı başında geçen Kura nehrinin sularına rağmen sıcaktan ve ilgisizlikten kuruduğu, wc.’lernin çalışmadığı, gece ışıkları 5 milyona mal olan ama tamamlanamayan kapsı kapalı, oturacak, çay içecek bir yeri olmayan Kale’de ki ışıklar gibi yanmadığı için karanlıkta kalan ve işi bitiremeyen müteahhidinin Ankara’ya gidip, hak etmediğini almaya çalıştığını duyuyordum.

Ve geçen ay teslim edileceği söylenen ve ŞAP’ın geldiğini bizzat bakanlıktan haber almasına rağmen, önceden önlem alamayan aşı çantası olmayan selfiyeci Ardahan İl Tarım Müdürlüğü gibi Ardahan T Tipi cezaevinde verem vakası ve de karantinası olduğundan bi haber olan Ardahan İl Sağlık Müdürlüğünün yaptırdığı bir türlü bitmeyen Anjiyo Merkezi, 35 yıldır asaleten bir müdürün atanmadığı İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün yaptırdığı Kültür Müdürlüğü Binası gibi bir türlü bitmeyen Millet Bahçesi ile ilgili yeni resim ve görüntüler art arda bize geliyordu.

Tam bu esnada yani onca habere değer gelişmelerin üzerimizde yarattığı stresli gündemin arasına girip, Ardahan’ın olduğu gibi ülke gündeminin ilk sırasına oturan Ardahan’ın Kürt ağırlıklı Göle’de, CHP’li Göle Belediye Başkanı CHP’de istifa etmişti ve ‘Acaba, topuğu AK Parti’ye düşen Aydın’ın CHP’li Belediye Başkan gibi Göle’nin CHP’li Belediye Başkanı da AK Partiye geçer mi?’ diye yoğun bir şekilde tartışılıyordu.

Biz de, bir yandan uydu üzerinde yayın yapan ulusal tv TEMPO TV’de  canlı olarak yayınladığımız ve ülkedeki ekonomik sıkıntılar dolaysıyla başta Mısır’a olmak üzere yurt dışına gittikleri ile tartışılan tekstilcilerin konuk olacağı TEMPO TV’de canlı olarak yayınlanan ‘Gazetecilerle Gündem’ adlı programıma hazırlanırken, diğer yandan da haber kaynağımız olan Ardahan’da, ülke de ve dünyada gündemin olağanüstü bir hızla değiştiği ve bizlerinde bu toz duman için de en iyi haberleri, en iyi yorumları en hızlı şekilde kamuoyuna vermeye çalışıyorduk.

Bu haberlerden biri de Ardahan Gürcübeg köylülerinin haberi olmadan köylerinin yanı başında yeni konutlar yapan TOKİ’nin Ardahan Yeni Mahallesin de yaptığı TOKİ konutlarının sahiplerince kapı numaraları verilerek, hakkedilmiş dairelerini bilinmeyen bir nedenle gece yarısı adeta taşımış, yer değiştirmiş ‘son dakika’ haberimiz idi.

Yani KG 2 Blokta beş aydır kapı numaralı daireler teslim edilmeden bir gün önce daire numaraları değiştirilmiş, daireler taşınmış ve hak sahiplerine haber verilmeden yapılan bu değişikliği kabul eden TOKİ görevlisinin, ‘Size ne ben değiştim, buranın ağası benim, ne istersem yaparım..’ diyerek teslime bir gün kala hem de en az 1 milyonluk ev eşyası alınmış daireyi değiştiği gibi onca dairenin sahiplerini ve yerlerini de kafasına göre mi, torpil yaparak mı bilmem ama insanları mağdur etmiş, ev aldım sevinçlerini kursaklarında bırakmış ve bir kalem ile yer, kapı numaraları, daireleri değişmiş iddia ve şikayetleri, ‘Al gazeteci bunu da haber yap’ denerek, onca haberle birlikte haber merkezimize akıtılıyordu.

Diğer bir yandan da anlımızın teri, kendi öz imkanlarımız ve Ardahanlının, ‘Hak ediyorsunuz’ diyerek gazetelerimize, sitelerimize kendi işlerinde bir hayli başarılı olan, ülkeye hatta dünyaya marka yaratan iş insanlarımız Taşkın Karakoç, Sönmez Karadağ, Orhan Özer, İbrahim Arslan, Yücel Bingöl, Bayram Yıldız, Gürsoy Karataş ve Rodi abi gibi onca dostlarımızın sponsorluğunda, TEMPO TV’de ki ‘Gazetecilerle Gündem’ adlı programımıza verdikleri gönüllü desteklerle, reklamlar ile ayakta kalıp, işimizi, gazeteciliğimizi yapmaya çalıştığımız bu sahada sanal ortamda türeyen şerefsizlerle mücadele etmek zorunda kalmaktayız..

Ardahanlının yanı sıra Karslı olmasına karşın bizlerinde ayakta kalmasını gerektiğini belirten bir anlayış ile tamamen gönüllü destekleri ile ‘Özgür, Bağımsız ve Güçlü Bir Basın’ çabası ve mücadelemize maddi, manen omuz veren İsmail Aytemiz, Sabri Yiğit, Sabri Arpaç, Suat Hancıoğlu, Muharrem Çapan, gibi yiğitlerin yani okurlarımızın, mücadelemizi takip edenlerin desteğini kıskanıp, bu desteği kırmak için uğraşanların sayısında bir hayli artış olduğunu gördüğümüz ve benim  ‘modern çeper dibi..’ diye adlandırdığım,  sanal ortam kahramanlarının karanlık isimleri gibi meçhul adreslerle ilçelerimizin adlarına kurdukları gruplarda klavye silahşörlüğüne sığınıp, bizleri ve dostları mızı hedef göstermesi, reklam almamızı kıskanıp engellemeye kalkışması ve hatta tutuklanmamızı yetmedi öldürülmemizi istemesi kadar alçakça girişimlerde bulunmaları her ne kadar bizlerin doğru yolda olduğunu ortaya koysa da bir o kadar da germiyor değil..

Çünkü şerefsizliğin, şerefiyle yaşayan, işini yapan, alnının teriyle, kalemiyle, düşüncesiyle ekmeğini kazanmaya çalışan samimi hiç bir kimseye moral vermediği bir gerçektir..

Ha unutmadan;

IP ve adreslerini tespit edip, savcılığa suç duyurusunda bulunacağımız bu şerefsizler her ne kadar bize kızıp, köpürseler de bizsiz olamadıklarını ve de her gün değil, her saat hatta sabah uyanır uyanmaz, lavaboya gidip, o pis yüzlerini yıkamadan ‘Acaba ne yazdı, hangi haberi yaptı. Kızıyoruz da evet o haberi de yapmış, yazmış?’ diyerek bizi takipte olduklarını da biliyoruz..

Çünkü aslında onlarda biliyorlar ki biz şerefsizlik yapmıyor, şereflice, onurluca işimizi, bildiğimiz gazeteciliğimizi yaparken birilerinin eteklerinin altılarına bakarak değil, görev, vicdan diyerek gerçek anlamda tek işimiz olan gazeteciliğimizi yapıyoruz..

Veya yapmaya gayret ediyoruz. Bunu yaparken birileri gibi kimseye de ‘gazeteci’ adı altında aba altına sopa gösterip, yazdığımız haberi karşılık (!) karşılığında kaldırmıyor, ‘yapmış, yazmışsak bedeli ne olursa olsun..’ diyerek gerektiğinde bir kez daha hem de gururla ve korkmadan yazıp, yayınladığımız haberlerimizin, programlarımızın altına imzamızı bir daha atıyoruz  ve bu yazımızı da şereften yoksun çukurdan aşağı oldukları bilinen sanal yada gerçek şerefsizlere hediye ediyorum..

Ve yazıma son vermeye hazırlanırken, ‘Şerefsizlere acaba ne diyeyim?’ diye düşünürken tesadüfen mi yoksa bir sürecin hatırı için youTube de önüme düşen Ozan Arif’in, ‘Şerefsiz..’ adlı şiiriyle şerefsizlere yazıp, seslendirdiği  şiirinin iki kıtasıyla birileri gibi çakma yazar olmasam da, ‘Aha bir kitap daha yazdım..’ diyerek bugünkü yazıma son veriyorum, bir kez daha ‘şerefsiz’ dediğim çeper dibi sanalcılara..

İşte Erdoğan gibi şiir okurken, ‘Hem çalıyorum, hem söylüyorum..’ diyen Demirtaş gibi düşüncesini söylediği, şiir  okuduğu ve yazdığı için tutuklanan oncasını hatırlatan Ozan Arif’in Şerefsiz şiiri..

Şerefsiz..

“ İsim-misim vermedim, korktuğumdan sanmayın, Gocunan şerefsizdir, bunu bari anlayın… Sus!.. Kraldan fazla kralcı olma, Utan ulan biraz utan şerefsiz!.. Sakın ha beyliği ağzına alma, Konuştukça boka batan şerefsiz!..’  Beylik kim, sen kimsin tövbe et tövbe!.. Bey kısmı ellere kalır mı gebe? Senden aşirete bey mi olur be? Aşireti ele satan şerefsiz!..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER