Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

casino siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren siteler editorbet giriş

Fakir Yılmaz

OROSPU KIRIMIZI ‘DAN SONRA ŞİMDİ DE KAPAĞI KIRMIZI KAPAK..

Aydınlı topuklu Efe’den sonra ‘Atı alan geçer..’ denilen kadın belediye başkanlı Üsküdar’ı geçip, 17 metre uzunluğunda bir mezarın da içinde olduğu türbe de yatan ve Hz. Musa’nın yardımcısı olduğu söylenen ama Müslümanım diyenlerin gidip, önünde başlarını örtüp, yanı başında ki camisinde abdestlerini aldıktan sonda ziyaret edip, dullarının kabulü için ellerini açtıkları Hz. Yuşa’ya doğru yol aldığımı ve dönüşünde yazacağım yazıdan sonra yaşanacakları bilmeden her an meydana gelecek denen ama hemen her gün ‘sevdim, sevildim’ diye yanılan benim gibi safların kalbinde yaşanan büyük depremlerin birinin merkezi olduğu söylenen Marmara denizinin bittiği noktaya, kadın başkan vekilinin istifa etiği Beykoz’a doğru yol aldığımı bilmiyordum..

Ve bir bardak soğuk limonata içme adına Umay Umay’ın Orospu Kırmızı kitabını bana defalarca okutan İstanbul Şişli’de girdiğim bir pastanede çıkarken, çıktığım kapıda içeri girmekte olan sarı rengin en güzeli ile renkleniyor, bir anda güneşin sıcağından daha ateşli anların yaşandığı Trakya’nın Ayçiçek tarlasında olduğumu sanıp, yerimde kala kaldığım yerden beni alıp, daha önce birçok kez gittiğim, Kocaeli’nin turistik, deniz kenti olması gerekirken fabrikaların gölgesinde kalan ve hiç bir şey yaşanmamışçasına unutulduğum Darıca’ya komşu Dilovası gibi Üsküdar kadar güzel ve bir boğaz köprüsüne sahip olduğunun farkında olmayan Beykoz’a beni geri alıp götürürken, bildiğimi sandığım Üsküdar’ı da tanımadığımı da anlıyorum.

Ve pandemili gece ve gündüzlerin en güzelinin hem de maskesiz geçtiği o güzel günlerin neden bittiğini düşünürken dönüp, ismi ve kırmızı kapağı ile bir politik görüşü çağrıştırdığı söylenerek yargılanan ve altı ay hapis yatıp, öğretmenlikten olan Rıfat Ilgaz’ı, ‘toplumun ahlakını bozan müstehcen bölümleri’ olduğu iddiasıyla yasaklanan “1001 Gece Masalları, 80’li yıllarda gençlerin gizli gizli okumak zorunda kaldıkları “Darağacında Üç Fidan” kitaplarının ne anlatmak istediğini kendi darağacımdan bir kez daha geçiriyorum..

Çünkü, ‘Lez kadınlar oluşumu?’ başlıklı yazımda da toplumun ahlakını bozuyorum diye benimde soruşturmalık, olup yargılandığımı hatırlıyorum..
Geri dönüp, adını verdiği Göle’nin her yıl acımazsızca kesilen yeşil çamlarının yeniden katliamdan geçirilip, bir kez daha yere düştüklerini görüp, üzülürken, ‘O hiç yıkılmaz denen çamların yaydığı güzel kokularının eşliğinde bir zamanlar aldığım nefesin verdiği enerji ile onlar kadar güzel olana sarıldığımın şimdi nerede acaba?’ diye düşünüyor ve oradan şu günlerde yeniden yakılıp, dökülen ve hükümeti düşen ve kadınında tokat yiyen cumhurbaşkanının siyasal olarak sıkıştığı Fransa’nın olduğu Avrupa’nın futbolu ile anılan Bordeaux’un takımın nasıl olup batıp, bittiğini değil, dışı gibi içi de kırmızı elması olduğu söylenen ama bir türlü tadında yiyemediğim Posof’tan çıkıp kırmızı şeftalisiyle ünlü Bursa’ya nasıl gidip, kalbi boş döndüğümü de düşünüyorum..

Ve, ‘Orospu kırımızı’, ‘kırmızı kapağı’ kitapları gibi kan kırmızısı saplı çakısı ile ünlü İsveç’te görevine  başlayan yeni Sağlık Bakanı Elisabet Lann’ın düşen şekeri dolaysıyla yere düştüğü gibi bir hal alıp, önümde duran çayı bir kenara itip, dilimin üzenine aldığım bir şekeri Şişli’de ki o limonatayı andıran önümdeki soğuk suyu kafama değil, daha dün gibi yaşadığım onlarca yaşanmışlığı aklımda geçirip, iyiden iyiye sıkılıp, nefes almayacak hale gelen boğazımdan aşağı indiriyor ve  için için yanan, her an alev alıp, yanardağ gibi patlayacak diye korktuğum gönlümün, kalbimin üzerine döküyorcasına boğazımdan aşağı hem de nefes alıp, bismillah bile demeden yutkunmadan, gerginliğimin kastığı mideme doğru hızla döküyorum.

Sönüyor mu?..

Tabii ki hayır..

Çünkü, ‘insan bir kere doğar bin kere ölür canım dediklerinden darbe yedikçe insanı bin kere öldürür..’ bizim yanan ormanları kurtaramayan ve var ama olmamakla suçlanan helikopterler gibi bende yokum sanki..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER