Geçenlerde sosyal medya paylaşımlarında gördüm ve yıllardır gördüğüm en güzel açıklama olarak kayda geçtim.
Ciddi manada yorumsuz olup, buna yorum yapacak olanı da merak ettiğimi ifade etmek isterim. Acaba diyorum nasıl bir “açıklama” belirtip, “fiyat” isteyecek?
Şehrin birisinde bulunmakta olan halka açık bir kamu binasında; yeni bir bina yapılamayacak olmasından dolayı, işi göstermelik olarak makyaj ile kapatmak isterler. Bu makyajın ana maddeleri olan boya/badana çalışmaları için de bir ihale açılma planlaması yapılmış ve ihale şartları belirlenerek ihaleye çıkılmış. Süreç sonunda ihale dosyası alarak, ihaleye (a) ve (b) adında iki firma müracaat etmiş.
İhale ile görevlendirilen komisyon başkanı dosyaları inceledikten sonra ilk olarak (a) firmasını içeriye çağırıp, verdiği teklifi ve teklif açıklamasını istemiş. Firma; tekliflerinin yapılacak olan çalışma için işçilik ve malzeme bedeli olarak 5.000.tl gibi bir rakama yapabileceklerini belirterek açıklamasına da kısaca, yarısı malzeme için yarısı da işçilik olarak belirtilmiştir, der ve salondan dışarı çıkar.
Salona alınan (b) firmasının yetkilisi başkanın gözlerine bakarken, başkan “evet sizin teklifiniz ne?” diye sorar. Firma yetkilisi “efendim, bizim şirketimiz bu çalışmayı 25.000.-tl gibi bir rakamla yapmayı taahhüt eder” der, başkan şaşırmış ve bir o kadar da meraklanmış bir vaziyette “kardeşim dışarıdaki firma bu işi 5 bin tl gibi bir rakamla hem de malzemeli olarak yapacağını taahhüt ederken, siz ne gerekçe ile bu işi bu fiyata yapıyorsunuz?” diye sorar.
(b) firmasının yetkilisi başkanın kulağına hafifçe eğilerek efendim bu paranın 10 bin lirası sizin, 10 bin lirası bizim, 5 bin lirası da dışarıda bu işi yapacak olan firmanın der ve ihaleyi (b) firması alır, (a) firmasına da usulüne uygun bir vaziyette yaptırır…
Umarım ki eli kulağında olan şu seçimlerden sonra bu kıssa, hisse olmaz ha ne dersiniz.
Ben yorum yapamadım, ya siz…
Bu arada bugün 12 Mart ve kadim şehrimiz Erzurum’un kurtuluş günü. Bundan 106 yıl evvel Müslüman ahaliye ve yerli halka zulmeden ermeni çetelerinden bu şehri kurtarmışız kurtarmasına da, halen daha anlaşılamayan bir soru akıllarda kalmıştır. Kurtulan veya kurtarılan kim olmuştur. Kaçan mı kurtulmuştur, kalan mı?
Sanki de İzmir’e döküldü denilen Yunan ile ertesi gün kol kola gezenler gibi bir senaryo var gözümün önünde.
Bir gecede kimlik verilerek Türkiye’nin her bir tarafına dağıtılan hâkimlerin, savcıların, başmüfettişlerin, valilerin, bilhassa milli eğitim müdürlerinin ve daha sayamadığımız birçok imtiyazlı kimlik sahibinin ertesi gün sokak aralarında çığırtkanlığı yapılan fısıltı gazetelerinde “bir buçuk milyon ermeninin” Türkler tarafından katledildiği yalanını bugün ki fen halen daha ortaya çıkaramamıştır.
Ne garip değil mi?
Gelinen ilim aşamasında binlerce ve hatta milyonlarca ışık yılı ötede bulunan bilmem ne gezegeninden her türlü toprak örneğini, o toprağı oluşturan elementlerin mili gram hesabını yapan teknoloji, şu üzerinde gezindiğimiz ve her yıl 12 Martta tahta tüfeklerle, balta ve nacaklarla kutladığımız halde 106 yıldır bir türlü kurtulamadığımız ermeni çetelerinin kalıntılarını bulamadık gitti. İşin garip tarafı ise bütün dünyaya bas bas bağırarak katledildik diyen Ermenilerin ermeni çetelerinin veya o bahse konu bir buçuk milyon ermeninin sırra kadem basması olmuştur.
Boşuna dememişler, ilmin dahi açıklayamadığı şeyler vardır.
Hani helikopteri düştükten sonra; yanlarında telefonları olduğu halde, düşen helikopterin birçok elektronik cihazı olduğu halde günlerce bulunamayan ve ters yönde aranılan Muhsin Başkan gibi…
Bir kurtulamadık gitti;
Bir kurtulamadık gitti. O Ermeniler hiçbir yere gitmediler ve hep yanı başımızdaydılar.
Şu anda olduğu gibi!
Tıpkı eli kanlı terör örgütünün yanı başımızda olduğu ve hatta Gazi Meclisimizde olduğu gibi! O Ermenilerde halen daha Gazi Meclisteler ve halen daha içimizdeler ama ne yazıktır ki Mehmet Akif Ersoy’umuz ve o zihniyetteki gönül insanlarımız yok artık. Ne güzel söylemiş üstat, Rabbim bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmayı nasip etmesin…
Dedim ya; bir kurtulamadık gitti!