‘Posof Gazetesi’ isimli gazetemizin ‘3 Kapılı Gürcülere 3 Gol İsteriz’ manşetinin yerine gelmesine sevindiğimiz, 10 yıl önce ele aldığım bir yazımı yeniden okurken adeta nefesim kesildi desem inanın…
Çünkü Ardahan üzerinde açılan üç gümrük kapısıyla birlikte Artvin Hopa Sarp Kapısının ekonomik nefes verdiği Gürcistan’ın futbol takımını üç güzel golle geçerken de aynı duyguyu yaşayan biri olarak 10 yıl önce ele aldığım ve facebook anılarının bir kez daha önüme getirip, hatırlattığı sporun da içinde olduğu on yıl önceki yazı sanki bugünü anlatmış gibiydi.
Evet, Avrupa Konseyi’nden Türkiye’ye çağrı: “Kavala ve Demirtaş serbest bırakılmalı” başlığıyla verilen yeni bir haberi daha okurken Gezi olayları dolayısıyla hala tutuklu olan Kavala isminin hiç gündemde olmadığı, kamuoyunun tanımadığı o dönemde ele aldığım ‘KÜRTLERİN İÇİNDE BULUNMADIĞI, CİDDİYE ALMADIĞI
HER EYLEM GALATASARAY-FENERBAHÇE MAÇIDIR!’ başlıklı yazımın içeriğindeki yazıya konu isimler, yaşananlar ve yaşatılanlara bakınca sanki bugünü,10 yıl sonrayı yazmış, yeniden aynı şeyleri yazmamam gerektiğini düşündürüyordu.
Çünkü aşağıda yeniden yayınladığım ve sizin de benim gibi nefes almadan okuyacağınız on yıl önceki yazının anlatmak istediğinin 10 yıl sonra yapılan seçimde büyük bir darbe alan mevcut iktidarı anlattığımı anlayacaksınız.
Ve 10 yıl önceki iktidara yönelik ele aldığım o yazımda bu iktidarın bu muhalefetle gitmeyeceğini ve daha nice yıllar yine iktidarda kalması için dün barışık olduğu bugün ayrı düşüp, alevi ağırlıklı seçmenin olduğu CHP’ye kaptırdığı Kürt seçmenin ve Kürtlerin istemlerini karşılaması halinde iktidara devam, aksine son yerel seçimlerde olduğu gibi genelin de kaybedeceğini anlatan o yazımın diğer bir içeriğinde memleketi Ardahan başta olmak üzere dile getirmeye ve satırlara dökmeye çalıştığım sorunların da hala aynı olduğunu görüyor, anlıyor üzülerek , 10 yıl önce ele aldığım yazıyı okurlarımın benim gibi bir kez daha okumasını okumayanların neyi yazıp, neyi anlatmak istediğimi anlamalarını umarak yeniden yayınlıyorum.
İşte yazılıp, arşive bırakılan yer, zaman, isimler değişse de bugünü anlatan ve güncelliğini koruyan yazılarımdan biri daha..
KÜRTLERİN İÇİNDE BULUNMADIĞI, CİDDİYE ALMADIĞI HER EYLEM GALATASARAY-FENERBAHÇE MAÇIDIR!
Ankara’dayım..
Ardahan’ın bu yakasını, yani yeni bir metropolü tarıyorum, arıyorum, Ankara’daki hemşerilerimi tek tek buluyorum..
Kimi Ardahan’dan çoktan kopmuş, kimi, ‘bir Ardahanlı çalar mı kapıyı?’ diyorsa da her ikisinin de gönlünün, gözünün doğdukları toprakta olduğunu bana, gazetelerime, sitelerimde, ulusal basında da yayınlanan haberlerime gösterilen yakın ilgiden anlıyorum..
Ama beklenmedik bir anda kapılarını çaldıklarım geçtiğimiz günlerde gittiğim İstanbul’dan daha dertli, bir o kadar da yalnız kalmışlığın içinde..
Çünkü İstanbul kadar olmayan sayılarıyla ve memur kenti gölgesinde Ankara’da olanlar daha çok hasret, benimde özlediğim Ardahan’a, Ardahanlıya..
Ankara’nın ülkenin siyasi başkenti olması, yaşananların dikkatle izlendiği ve kararlar alındığı avantajını da yaşayan hemşerilerimle görüşmeye giderken, ben Ardahan’ı onlara anlatırken, onlarda benden Ardahan’ı dinlerken ülkede yaşananları da tartışıyor, konuşuyor ve kendimizce terazilerimize koyup, tartmayı da unutmuyoruz..
Başta eğitim, işsizlik, göç, şap’a teslim olan hayvancılık sorunu olmak üzere, birçok sorunla baş başa bulunan Ardahan’ı tartışırken İstanbul Taksim’de başlayan, şu an Ankara’nın da içinde bulunduğu ülkenin birçok yerine sıçrayan Taksim Gezi Parkı olaylarını da konuşuyor, oralarda yaşananların nereye varacağını da konuşuyoruz.
‘-Ne olacak bu eylemlerin sonu GAZETECİ?’ sorusuyla başlayan ve devam eden sohbetlerimiz de benim fikrim ve görüşüm şöyle; Bu işin sonunun, Posof’ta belediye başkanı, Ankara kahvelerinde okeyci siyasilere sahip CHP başta olmak üzere muhalefetin yerel seçimler öncesi bir provası ve hükumete karşı biriken gazın boşalmasıyla biteceğidir..
Çünkü daha dün insanlara dışkı yedirilirken, öldürülen PKK’lılar panzerlere halatlarla bağlanıp, yerlerde çekilirken, İstanbul-Kocaeli-Adapazarı üçgeninde Kürt iş adamları öldürülüp, yol kenarlarına atılırken, Ardahan’ın da içinde bulunduğu doğayı alt üst eden HES’ler yapılırken, Ardahan Milli Egemenlik Parkının ismi değiştirilip, yeşil alanının %89’u betona çevrilip, şu an yoksul köylünün binlerce hayvanı şaptan telef olurken, üniversite ve kız yurdunun yanı başında F tipi cezaevinin yapılmasını ‘yatırım’ diye birileri yutturmaya çalışırken, buna karşı çıkan rektörün eşini üniversite derneğine başkan yaparken
ortada gözükmeyenler Taksim Gezi Parkındaki kurumaya yüz tutmuş bir ağacı bahane edip, birkaç partili ve beceriksiz muhalefet ile, İşçi Partililerin ve ona benzerlerin facebook’ta, şarlatanlıklarına karşın, 10 yıldır dimdik ayakta duran AKP hükumetini düşüreceklerini sananlar da biliyor ki; Kürtlerin içinde bulunmadığı hiçbir hareket başarıya ulaşamaz..
Ki; hele bu süreçte, yani Kürt sorununun masaya yatırıldığı ve çözümü için çabalandığı, geri çekilen PKK’lıların içinde bulunduğu geniş çaplı bir genel affın beklendiği, Öcalan’ın bırakılması için imza kampanyalarının açıldığı, bir sırada bu süreci gölgede bırakacak olan hiçbir eyleme izin vermeyecek olan Kürtlerin olmadığı her türlü hareket, eylem, yürüyüş (bana göre) Galatasaray ile aynı zaman da benim de takımım olan Fenerbahçe maçları sonrası yaşanan, ama istenmeyen olayların bir benzerinden öteye geçemez..
Ha unutmadan, bu yazdıklarıma sevinip, ‘işte bak Fakir’de yazmış, bu tür eylemlerle hiçbir şey olamaz’ diye sakın sevinmesin, ‘Ben ne dersem o, polis bas gazı, vur jopu..’ diyen Erdoğan başkanlı AKP ve de Hükumet..
Çünkü 70 bin Alevi’nin başını kestirenin ismini 3. köprüye verenler, ‘Taksim’e AVM’de, Osmanlının At Ahırlarını da yaparım’ diyenler!..
Bu ülkede derinden çok ciddi bir homurdanma olduğunu, bu homurdanmanın askerden, lordundan, sırça köşklerden falan değil, gerçek, ciddi ve onlara önderlik bekleyen bir sese, Kürtleri de içine alan samimi bir muhalefete, bir çağrıya pür dikkat kesilmiş olan bir halkın da olduğunu AKP’liler başta olmak üzere kimse es geçmesin..
Sonra bu sürece, bu ülkeye de yazık olmasın..