Benim sevgili meslektaşım Gazeteci Ali Tarakçı, Kent Konseyi ile çalışmaya devam eden kayyumlu İstanbul Esenyut’un gündemini tutan Murat Ceylan ve Beylikdüzü CHP’den küs Güven Kahramanoğlu ile birlikte uydu üzerinde yayın yapan ulusal tv TEMPO TV’de canlı olarak yayınlanan ve ‘Yeniden genel başkan olmak istiyor’ denen Kılıçdaroğlu’nun da İmamoğlu gibi bende CHP’nin ön seçimine giriyorum ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayıyım’ demesini önerdiğimiz Gazetecilerle Gündem’de masaya yatırdığımız adı konmamış süreci bitirdiğimiz saatlerde Bahçeli’nin yeni bir çıkış yaptığının haberini alıyorduk.
Evet, tartışmaya vakit kalmadığı program biterken gelen son dakika haberde yaralı kalbine rağmen hala neden hapiste olduğu sorulan Demirtaş’ı cezaevinde telefonla aramakla bir kez daha gündemi belirleyen Devlet Bahçeli’nin el uzatması ardından, bu kez de Edirne cezaevine uzanıp, Demirtaş ile konuştuğunu öğrendiğimiz adı konulmayan süreci izlerken, Amerika’nın verdiği gaz, Avrupa’nın silah katkısıyla toprağının büyük bölümünü kayıp eden Ukrayna’yı işgal eden Rusya’da bulunan Başkurdistan’ın YouTube ki videosu ne hikmetse bir kez daha önüme düşüyor.
‘Burası Rusya değil Başkurdistan’ denen videoyu izlerken toprak ve silah gücü olarak dünyanın en büyük ülkelerinden olan, Anayasasının sıkça değiştirilip yada kılıfına uydurulup, tek adamın, dostum Putin’in yıllardır iktidarı elinde tutmasına karşın içinde barındırdığı onca özerk bölge ile çeşitli halkları Rusya denen çatının altında tutmaya devam eden bu ülkenin denildiği gibi hiç parçalanmayan o topraklarını oluşturan kaç özerk bölge ve eyalet olduğuna baktığımızda karşımıza Oval Ofis’te Zelinsky’i aşağılayayım derken kendi zavallılığını ortaya koyan Trumplu Amerika’nın da bir çok eyaletle oluştuğunda ve o dağılır denen dağılmadan çok demokrasi, hak, hukuk, eşitlik, dil özgürlüğü başta olmak üzere bir çok özgürlükle dağılmaktansa daha da birbirine kaynayan ülkeler görmekteyiz.
Akit Gazetesine ‘adi, alçak, şerefsiz, gerici’ diyen anlayışın yönetiminde olduğu SZC denen tv’nin adice bir anlayışla tanınmayan “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde resmi dil olarak Türkçe yaptıklarında ekrana getireceğiz” dediği, Meclisin bilinmeyen Dil olarak kayıtlara geçtiği Kürtçe ve dilinin tartışıldığı ülkemden önce Rusya’nın Başkurdistan özerk bölgesine, sonra Molla denen İran’ın 31 eyaletinden birisi olan Kürdistan’a gitmektense kendi yerel hükûmetine, daha fazla yasama hakkına sahip, belirli bir azınlığın nüfusunun daha yüksek olduğu bir azınlığın varlığı olan ama Rusya, Amerika ve onca ülke gibi parçalanıp, bölünmeyen Özerk bölgeleri olan Komünist Çin’e gidiyorum
1947 yılında kurulan İç Moğolistan özerk bölgesi, 1955 yılında özerk kılınan Sincan, 1958 yılında Guangksi ile Ningksia ve 1965’te Tibet özerk bölgelere sahip olan Çin’den Başkurdistan özer bölgesi olan Rusya’ya geri dönüyorum.
Çünkü kendi anayasası, yöneticisi, parlamentosu ve anayasa mahkemesi bulunan 85 adet federal bölüme ayrılan Rusya’daki Başkurdistan adı Kurdistan olsa da bu özerk cumhuriyette aslına Başkurt Türkler yaşamakta.
Ve buradan biraz aşağıya dönüp, demokrasi, hak, hukuk yok denen Molla rejimli ülkeye güneyimizde ki sınır komşumuz İran’ın Kürdistan’ına bakmak istiyorum. Ve burada da, büyük bölümü Kürtler olmak üzere Lur, Süryani, Azeri ve Fars’ların da olduğu 2 milyona yakın insanın yaşadığı Kürdistan adlı eyaletle karşılaşıyoruz.
Ve 50 Eyaleti olan okyanus ötesi Amerika’yı es geçip, 3 gümrük kapısıyla açıldığımız ama ithalatta, ihracattan sıfır çeken memleketim Ardahan’a sınır olan Gürcistan’a da bakıyorum. Ve burada da on idari bölgeden oluşan ve Özerk cumhuriyetler denen Abhazya ve Acara, başta olmak üzere Gürcistan Anayasasınca da tanındığını görmekteyiz.
Neyse deyip, Kürtlerin üzerine kimyasal silahlar yağdıran Saddam’ın Irak’ında, Kütlerin dilini, kimliğini hatta insan olarak tanınmadığı Suriyeli Esedler dönemlerinin sonucu yaşananları uzun, uzun anlatmaktansa öncelikle içinde SGK, vergi, trafik cezası ve çeşitli nedenlerle yurt dışına kaçanlar dahil tüm cezalarında olduğu güçlü bir Genel AF’ın ardından bir kez daha başlatılan ve adı konmasa da iç barış, toplumsal barış, halkların kardeşliği denen önemli bir sürecin daha heba edilmemesi için bu ramazan ayında dualar edilir.
Ve DEM’lilere el uzatan, bu yetmedi hasta haliyle bu ülkenin güzel geleceği için neden tutuklu olduğu hala tartışılan Demirtaş’ı cezaevinde telefonla arayan ama bir ricasıysa birçok mafya liderinin serbest kalmasını sağladığı söylenen Bahçeli’ye bir teşekkürde benden olsun diyorum.
Ve her ramazanın ilk gününde şehit ailelerine iftar yemeği veren Erdoğan’ın ‘anlaşılır’ denen sert söylemlerinin yanında AF dahil bir iki adımı atmasının, bu ülkede ki halkların, toplumun çok istediği kendisince de oluşturulmaya çalışılan kardeşlik harcına yeni bir birleştirici güç olacağına ve bu güzelim ülke üzerinde oynandığı söylenen oyunları bitirmezse de, uzun yıllara, geriye öteleyeceğine inanlardanım derim..